Ve satranç tahtasında artık oyunun demokrasi olmadığı, damanın ve “çoban matının” son hamlelerine girildiği her geçen gün daha çıplak biçimde görülüyor.
Savaş boyunca en kırılgan konumda olan gruplar Aleviler, Süryaniler ve Ezidiler oldu. Esad’a bağlılıkları, Alevileri yeni yönetim altında hedef haline getirirken; Süryaniler ve Ezidiler, DAİŞ’in vahşeti ve savaşın yarattığı kaosla hayatta kalma mücadelesi verdi.
Bizim annelerimizin her hareketi sessiz bir direniştir; hayata ve yoksulluğa karşı verilen sessiz bir mücadele. Bu mücadele çaresizlik ile yoğrulmuş ruhsal bir çöküşünde adeta alt yapısını oluşturur. İşte tam da bu mutfaklarda, yumurta kokusuyla avutulmuş çocukların sofralarında başlar sessiz çöküş.
Bağımsız düşünce kuruluşu Toplum Çalışmaları Enstitüsü, Türkiye genelinde artan sokak çeteleri ve organize suç yapılanmalarına ilişkin dikkat çeken bir çalışma yayınladı. Enstitünün verileri, İstanbul’da AK Parti’nin galip geldiği ilçelerde çeteleşme oranının daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
Modern literatürde çoğu zaman yanlış anlaşılan anacıl toplumlar, “kadın tahakkümü” değil, çoğunlukla eşitlikçi, dairesel, hiyerarşi-dışı bir siyasal mantık kurarlar.
CHP gerçekten kirden, pastan, akçeden, tortudan sıyrılıp kendine bakacak mı? Kendini sorgulayacak mı? Yoksa kısa vadeli güç hesaplarının, yüksek sesle konuşan dar bir çevrenin yön verdiği bir hatta mı sıkışacak?
Şiddetin bittiği yer, kadının özgürleştiği an değil; insanın kendi vicdan ve ahlakıyla barıştığı andır. Ve insan kendisiyle barıştığı an ihanet etmeyi bırakır.