HALKWEBYazarlarTayvan Başardıysa, Biz Neden Başaramadık?

Tayvan Başardıysa, Biz Neden Başaramadık?

Tayvan bundan yarım asır önce yoklukla, salgınlarla ve sınırlı kaynaklarla mücadele eden bir adaydı. Bugün ise dünyanın en erişilebilir, en düşük maliyetli ve en adil sağlık sistemlerinden birine sahip.

0:00 0:00

Bazen Türkiye’nin sağlık sistemindeki aksaklıklarına bakarken, Tayvan’da geçirdiğim o iki yılı hatırlıyorum. Rekonstrüktif mikrocerrahinin dünyadaki en güçlü merkezlerinden birinde çalışırken yalnızca cerrahi ustalık değil, bir ülkenin eşitlik anlayışının sağlık hizmetini nasıl dönüştürebildiğini de gördüm.

Çalıştığım hastane gerçekten bilimin membasıydı; dünyanın dört bir yanından cerrahlar, araştırmacılar, genç hekimler oraya öğrenmek için geliyordu. Bilim orada bir vitrin değil, yaşam biçimiydi. Bu atmosfer bana şunu gösterdi: Eğer bir ülke bilimi ve eşitliği merkeze koyarsa, sağlık sistemi kendiliğinden güçleniyor. Bugün geriye dönüp baktığımda kendime sık sık aynı soruyu soruyorum: Onlar nasıl başardı da biz neden başaramadık?

Tayvan bundan yarım asır önce yoklukla, salgınlarla ve sınırlı kaynaklarla mücadele eden bir adaydı. Bugün ise dünyanın en erişilebilir, en düşük maliyetli ve en adil sağlık sistemlerinden birine sahip.

Bu başarı ne devasa yatırımların ne de mucizevi teknolojilerin sonucu. Tam tersine, çok daha sade ama çok daha cesur bir tercihin ürünü: Eşitlik ve bilim.

1995’te kurdukları ulusal sağlık sigortası sistemiyle zengini, yoksulu, öğrencisi, işçisi aynı havuza dahil ettiler. Ayrıcalık yoktu. Aynı zamanda sistemin merkezine bilimi koydular; araştırmayı, veriye dayalı karar almayı, şeffaflığı ve hesap verebilirliği standart hale getirdiler. Bir ülkenin kaderi işte böyle değişti.

Ben oradayken bunu her gün fark ettim. Hastaneye gelen herkes aynı saygıyı, aynı hizmet kalitesini görüyordu. Hekimler huzurluydu, hastalar güvende hissediyordu. Dijital altyapı kusursuz işliyor, bürokrasi hastanın değil sistemin yükü oluyordu. En önemlisi, orada bilim ciddiye alınıyor, bilim yol gösteriyordu. Bilimin olduğu yerde adalet de vardı; çünkü bilimin olduğu yerde ayrımcılık değil, akıl konuşur.

Peki ya biz?

Türkiye sağlıkta büyük adımlar attı; hastaneler büyüdü, teknoloji gelişti, erişim genişledi. Bunlar kıymetli kazanımlar. Fakat bugün elimizde çok temel bir eksiklik var:
Erişim var, ama eşitlik yok.

Bir şehirde MR üç günde çekilirken başka bir şehirde üç ay sonraya randevu veriliyor.
Bir hastanede on uzman varken diğerinde bir uzman bile bulunmuyor.
Bir hasta istediği hekime kolayca ulaşabilirken bir diğerinin aylarca beklemekten başka şansı yok.
Hekimler yorgun, sistem zorlanıyor, toplumun güven duygusu ise giderek zayıflıyor.

Biz sağlık hizmetini yaygınlaştırdık ama adil hale getiremedik.
Hizmeti büyüttük ama eşitliği küçülttük.
Tayvan’ın attığı o ahlaki adımı biz siyasi cesaretle atamadık.

Çünkü bu mesele yalnızca sağlık sistemi meselesi değil; bir ülkenin kendisine hangi değerleri rehber seçtiğiyle ilgilidir. Tayvan’ın farkı tam olarak burada: Yönetimler değişse de eşitlik kültürü değişmedi. Sosyal devlet anlayışı toplumun ortak vicdanına yerleşti. Bu yüzden vatandaş devlete güvendi, hekim devlete güvendi, devlet de topluma güvendi.

Biz nerede hata yaptık?

Cevap düşündüğümüzden daha sade:
Eşitliği önceleyemedik.
Bilimi ve sosyal demokrasiyi bir yönetim kültürü haline getiremedik.

Türkiye’nin ihtiyacı daha çok bina, daha çok cihaz ya da daha fazla performans baskısı değil.

Türkiye’nin ihtiyacı Tayvan’ın yıllar önce yaptığı o ahlaki tercihi yapabilmek:
Kimsenin sağlığının kaderini gelirine, memleketine ya da bağlantılarına bırakmamak.

Sosyal demokrasi bunun için vardır.

Herkesin aynı hakka sahip olduğu, kimsenin geride bırakılmadığı, devletin vatandaşını yük değil değer olarak gördüğü bir düzen kurmak için.

Tayvan bunu başardıysa, biz neden başaramayalım?
Cevap sağlık politikalarının çok ötesinde bir yerde duruyor:
Bir ülkenin kendine ne kadar değer verdiğinde.

Ve eğer biz yeniden eşitliği ve bilimi merkeze alabilirsek, Türkiye’nin kendi mucizesini yazması hiç de uzak değildir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI