HALKWEBYazarlarÇiftyürek'ten MİT Raporu Çıkışı: “Ya Türkiye Kürt Sorunu Çözecek Ya da Parçalanacak!”

Çiftyürek’ten MİT Raporu Çıkışı: “Ya Türkiye Kürt Sorunu Çözecek Ya da Parçalanacak!”

"Kürdün bir dili olmayacak, Anayasada varlığı olmayacaksa ben bu çözüm sürecinden ne anladım?"

0:00 0:00

DEM Parti Van Milletvekili Sinan Çiftyürek’le yaptığım röportaja geçmeden önce şunu ifade edeyim. Her zaman ifade ettiğim gibi röportaj yaptığım şahsiyetlerin görüşlerine yer vermem onların görüşlerine katıldığım ya da karşı çıktığım anlamına gelmez. Benim görevim yansız ve tarafsız bilgilendirmek, takdiri ise kamuoyuna bırakmaktır.

Urfa Siverek doğumlu, aslen Adıyamanlı, Van milletvekili ve aynı zaman da Kürdistan Komünist Partisi MYK üyesi Sinan Çiftyürek’e gündeme dair birçok soruyu sordum. O da içtenlikle cevapladı. Pek çok manşetlik açıklama da verdi. Zaman ayırdığı için kendisine ayrıca teşekkür ederim.

“Leyla Zana’ya yönelik hakaretleri kınıyoruz”

DEM Parti Milletvekili Sinan Çiftyürek; Bursaspor taraftarları tarafından Leyla Zana’ya yönelik hakaretleri, küfürleri kınadıklarını, bunun acizlik ve kör bir tepki olduğunu, Bursa taraftarının uzun yıllardır bu konuda sabıkalı olduğunu belirtti.

Çiftyürek, “Daha önce de Amedspor’un başına getirmedikleri şey kalmadı. Bursaspor başkanı Faruk Çelik olayın doğru olmadığını belirtmiştir. Leyla Zana incitilmiştir, Kürtler, Türkler ve tüm kamuoyu Zana’ya sahip çıkmıştır. Bursaspor böyle devam ederse küme düşer. Sporu siyasetten ayırmalarını istiyoruz.” dedi.

“Barzani Kürt Ulusal Hareketinin Liderlerinden Biridir…”

Mesud Barzani’nin Cizre ziyareti sırasında yaşananlar ve gösterilen tepkileri sordum.

Çiftyürek şöyle dedi:

“Sayın Barzani’nin gelmesi doğal bir şeydir. Kürdistan’ın bir parçasından başka bir parçasına gelmiştir, bunun kadar doğal bir şey olamaz. Yanındaki korumalarını niye o kadar abarttılar onu da anlamış değiliz. Türkiye yıllardır tankıyla topuyla orada. Konsolosluk orada gezerken Özel Harekât Timleriyle geziyor. Kürt Ulusal Hareketinin liderlerinden birinin ulusal korumalarla gezmesi kadar doğal bir şey yok. Barzani’nin verdiği mesajlar anlamlıdır, çözüm sürecine karşı çıkmamış, tersine destek vermiştir.

Özellikle İyi Parti bunu iç siyaset malzemesini yapmak istedi. Ama onlara buradan ekmek çıkmaz. Kürt siyasal hareketi bu tür baskıların çok üstüne çıktı, bölgesel ve küresel denkleme oturdu. Bir barış olacaksa Güney Kürdistan’ın bir taraf olması kadar doğal bir şey yoktur.”

MİT: Türkiye Ya Kürt Sorununu Çözecek Ya da Parçalanacak!

Sinan Çiftyürek, MHP Lideri Devletin Bahçeli’nin barış süreciyle ilgili ilk çıkışını hatırlatırken MİT raporuna dair çok çarpıcı bir bilgi de verdi.

Hamas’ın İzzeeddin El Kassam Tugaylarının 7 Ekim’deki saldırısını hatırlatan Çiftyürek, saldırıdan bir gün sonra yani 8 Ekim’de Netenyahu’nun açıklama yaptığını, akabinde Devlet Bahçeli’nin “İçeriden ve dışarıdan kardeşliğimizi güçlendirmeliyiz” diye açıklama yaptığını belirterek şunları söyledi:

“7 Ekim Saldırısı…İzzeeddin El Kassam Tugayları aylardır hazırlık yapıyor. Küçücük Gazze’nin her sokağında İsrail’in istihbaratı var. İsrail, İran’ın derinliklerinde Genelkurmay Başkanını katledebiliyor ama ne hikmetse El Kassam Tugaylarının aylardır yapmış olduğu ve binlerce kişinin yaptığı saldırıdan İsrail’in haberi yok! Bu mümkün değil… O planlı bir şeydi, bir şekilde yol verdiler. Bir gün sonra Netenyahu hazırolda açıklama yaptı. ‘Bu bizim 11 Eylül’ümüzdür bölgede çok şey değişecek’ dedi. İlk tepki İran’dan ikinci tepki de Sayın Devlet Bahçeli’den geldi… Bahçeli, ‘İçeriden ve dışarıdan kardeşliğimizi güçlendirmeliyiz’ dedi. Kimleri kastetti? Kürtleri kastetti ama Kürtleri anmadan…

Peki, o eylemler neden gerçekleştirildi?
Ortadoğu’da yeni bir denkleme ihtiyaçları vardı. Bu, ABD ve İngiliz planlamasıydı.
Bahçeli, Kürt meselesinin kritik bir durumda olduğunu senden benden daha iyi biliyor.
Çünkü ellerinde Kasım 2008 tarihli MİT Müsteşarı Emre Taner’in hazırladığı MİT raporu var.
Raporda Kürt meselesinin barışçıl demokratik yollarla çözülmesi isteniyor.

Ve deniyor ki; ‘Ya Kürt meselesi çözülecek ya da Türkiye parçalanacak.’

Bunu ben söylemiyorum MİT söylüyor.”

“İmralı, DEM ve iktidar arasında bir pazarlık var mı yok mu?” sorum üzerine Çiftyürek, şu anda Batı’nın ve ABD’nin gündeminde sınırların değişimi olmadığını ifade ederek; “Olsaydı Irak Kürdistan’ında 2011’deki “Bağımsızlık Referandumuna karşı çıkmazlardı. Daha doğrusu karşı çıkmadılar, ‘zamanı değil’ dediler. ABD ve Avrupa devletlerinin planı; şu anda sınırların değişmesi değil, Kürdistan’ın dört parçasının özerkleştirilmesi öngörülüyor.

Türkiye’nin korkusu şu; ‘bugün Kürtler özerkleşecekler, mecburen ben bir adım atacağım’ diyor, hiç çaresi yok… ‘Tamam ben de özerkliği veririm sorun yok’ diyorlar ama o yirmi yıl sonrasının hesabını yapıyorlar. ‘Bugün küresel denklem Kürdistan parçalarının özerkleşmesine yol veriyor, ya yarın onların bağımsızlığına yol verirse’ kaygısı var.
‘Ya bir Bismarck gibi Kürtlerden biri çıkıp Kürtlerin yaşadığı dört parçayı birleştirmeye çalışsa ne olacak?’ sorusu var.
O yüzden Bahçeli ve Türkiye bir an evvel biz bu sorunu çözelim dediler, kimse buna müdahil olmasın istediler. Bahçeli’nin Öcalan’a çağrısının nedeni bu yüzdendi…
Öcalan ‘kendimizi tekrarlıyoruz’ dedi. Doğru söylüyor.
Peki, sadece PKK mi kendini tekrarlıyordu? Devlet de kendini tekrarlamıyor muydu? Bahçeli de demedi mi, ‘biz her yolu denedik olmadı’ diye.” şeklinde konuştu.

“DEM Parti Statüde Israr Edecek”

Her ne kadar iktidar, Öcalan ve DEM Parti ‘bir pazarlık yok’ dese de Sinan Çiftyürek’e göre DEM Parti statü konusunda ısrar edecek.

Çiftyürek, “Öcalan, özerklik, federasyon, kültüralist talepleri de istemiyoruz dedi. Ama besbelli ki PKK ve DEM camiası bir statüde ısrar edecekler, eğer etmeselerdi bugüne kadar daha ileri bir adım atarlardı. Fakat iki tarafın da aklı Rojava’da (Suriye Kuzeyi), Rojava geldiği yer itibariyle statüsü kabul edilmiş durumda. Türkiye de bunu kabul ediyor. Sivil yönetime, idari özerkliğe kapıyı araladılar ancak Irak Kürdistanı gibi ayrı ordu, ayrı savunma olmasın dediler. Fakat şu an çözüm süreci oraya bağlandı. Meclis’teki komisyona sürekli reset atılmasının, kanun tasarılarının çıkarılmamasının sebebi de Rojava’dır. Diyorlar ki; ‘oradaki sorun çözüme kavuşsun öyle adım atalım.’ Kürt siyasetinin de aklı da orada…” dedi.

Çiftyürek, “Ak Parti, MHP ve İyi Parti; Ortadoğu’da Kürtlerin nerede silahlı gücü varsa bırakılması şartına bağlıyorlar. Yani öyle istiyorlar. Şeyh Sait isyanından sonra çıkarılan yasaya benzer kanunun çıkarılmasında hiçbir fayda yok. Mesela ‘suç işlemiş olanlar’ diyorlar. Bunu dediğinizde hiçbir gelip teslim olmaz. ‘Suçlusun, gel teslim ol, sonra birkaç yıl ayağına sensör takacağız…’

Devlet aklı Kürt meselesinde, terör, suçlu vs. düşüncesinden çıkmazsa, buna ben siyaseten yaklaşmalıyım demezse Kürt meselesi çözülemez. Şu anda Kürt meselesinin çözümü gündemde değil, Kürt meselesinin sonuçlarıyla uğraşıyorlar. Sonuçların ortadan kaldırılmasıyla ilgili de radikal, cesur değil, ürkekçe yaklaşıyorlar” diyor.

“Barış süreci Kürt meselesinin çözümü değil, Kürt meselesinin yarattığı sonuçların ortadan kaldırılmasıyla ilgili bir süreçtir…”

Bese Hozat’ın “af istemiyoruz” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? sorum üzerine Sinan Çiftyürek şunları kaydetti.:

“Kürt meselesi yüz yetmiş yıldan beridir devam eden bir meseledir. Mîr Bedirhan’dan bu yana devam ediyor. Türkiye ‘ben Osmanlı bakiyesiyim’ diyor, eğer Osmanlı bakiyesiyse bu sorun yüz yetmiş yıldır var. Devlet hâlâ Kürt meselesini çözeceğim demiyor, resmi söylem hâlâ terör meselesi var diyor. Bu barış süreci Kürt meselesinin çözümü değil, Kürt meselesinin yarattığı sonuçların ortadan kaldırılmasıyla ilgili bir süreçtir”

“SDG Silah Bırakmamalı”

“SDG silah bırakmalı mı?” sorumla ilgili Çiftyürek şu tespitlerde bulundu:

“Kürtler silah bırakırsa tekrar katliamlarla muhatap olurlar. Devlet sınır dışındaki Kürtleri tehdit olarak algıladığı için kendi açısından doğrudur çünkü Kürt meselesi onlar için daima bir tehdit unsuru. Bu Türkiye Cumhuriyetinin Kürtlere nasıl baktığıyla ilgili bir meseledir.
Türkiye Afrika’daki devletlerle görüştüğünde bile stratejik müttefik diyor, Kürtler niye stratejik bir müttefik değil? Kürdün sırtına binerek değil, Kürdü tanıyarak kazanımlarını kabul ederek birlikte büyümeyi esas alırsa Ortadoğu’da etkili olabilir.

Niye SDG’nin silah bırakmasını istiyor? Çünkü Kürt kelimesini kabul etmiyor. İçeride komisyonların raporlarında hâlâ Kürt kelimesi yok. Çünkü arkası gelir diye korkuyorlar…
Türk halkı Kafkasya’dan geldi. Bursa halkı niye o kadar ırkçı tavırlar sergiliyor? Göçmen oldukları için… Süleyman Demirel ‘Türkçülük yapanlar Türkler değil göçmenlerdir’ diyordu.
Orta Asya’dan Kafkasya’dan gelenler daha çok ırkçılık yapıyor.

Türkiye Kürtleri tehdit olarak görmekten vazgeçmeli. Kürtlerin sırtına binerek ilerlemek istediler ama olmadı. Suriye’de ortada bir devlet yok ki, ortada bir çete sistemi var. HTŞ’inin kurduğu bir devlet mi? Ülkenin yarısını seçime götürüyor yarısını götürmüyor. Böyle bir şey olur mu? Kürtlerin kendilerini güvende hissedecek bir sistem yok. Kürtler kendi güvencelerini almak zorundalar. SDG’nin silah bırakması doğru değildir. SDG silah bıraktığı gün Alevi halkının başına ne geldiyse aynı şey Kürtlerin de başına gelecek. O yüzden SDG’nin silah bırakması asla ve asla doğru değildir.

Kürtlerin silah bırakmasını isteyen kim? Yirmi iki devleti yirmi iki ulusal ordusu olan Araplar… Yedi ülkesi ve yedi ulusal ordusu olan Türkler. Elli milyon Kürdün de bırak bir özerkliği olsun. Bırak bir savunma gücü olsun.”

“Kürdün bir dili olmayacak, Anayasada varlığı olmayacaksa ben bu çözüm sürecinden ne anladım?”

DEM’li Vekil Sinan Çiftyürek; Anayasa’da yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Devletine bağlı olan herkes Türk’tür” maddesine itirazlarını olduğunu ve bunun değişmesi gerektiğini söyledi.

Özetle Çiftyürek: “Eğer Anayasa’nın 66’ıncı madde değişmeyecekse, eğer vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk ise, 42’inci madde, Anadilde eğitim, Türkçenin dışında anadil ve anadil resmi olmayacaksa o zaman tüm bu tartışmalar boşunadır. Neyi tartışıyorsunuz?
Kürdün bir dili olmayacak, Anayasada varlığı olmayacaksa ben bu çözüm sürecinden ne anladım? Bu iki madde değişmeden çözüm üretilemez.

Eğer Türklük bir etnik tanım değil üst kimlik ve herkesi kapsıyorsa o zaman, Türkiye Cumhuriyetine bağlı olan herkes Türk’tür ifadesi zaten belli ki bir etnik kimlik üzerinden kurulmuş. Diyelim ki kültürel kimliktir, niye siz Orta Asya’daki Türkleri tanıyorsunuz, kardeş kimlik olarak görüyorsunuz, o halde Kürdistan Federal Devletindeki Kürtleri (Kuzey Irak Kürdistan’ı) niye aynı kardeş olarak görmüyorsunuz? Niye bağımsızlık referandumda karşı çıktınız? Bunların kökü yalandır.”

“Demirtaş’ın bırakılması tamamen iç siyasete bağlı, hukuka bağlı değil”

“Demirtaş neden bırakılmıyor?” sorum üzerine Çiftyürek şu çarpıcı tespitlerde bulundu.

“Demirtaş’la ilgili işin özeti şu; ölen HDP’liler, yargılanan HDP’liler. 52 kişi öldüyse bunun 37’si HDP’li. HDP’liler HDP’lileri mi öldürdü? Üstelik HDP’liler de içeride. Ölen onlar, yargılanan yine onlar.

Demirtaş aslında iki nedenle içeride, ‘seni başkan yaptırmayacağız’ söylemi. Bir de hükümet kurma noktasında Ak Parti azınlığa düşünce aslında HDP hamle yapsaydı, MHP yerine kendisi Ak Parti’yle iktidar ortağı olurdu. Bence doğru da olurdu. Bu olmayınca Erdoğan köprüleri attı, hâlâ da o tutumlarını sürdürüyorlar.

Bir de Demirtaş bırakılırsa iç siyasette bir canlılık olur mu diye kaygıları var. Demirtaş’ın bırakılması tamamen iç siyasete bağlı, hukuka bağlı değil. Zaten hukuk olsaydı Demirtaş’ın içeride olmaması gerekirdi”

Özellikle İyi Parti, bir kısım CHP’li ulusalcı kesim “barış sürecinin” BOP’un devamı mı olduğu iddiasını sürdürüyorlar, ne dersiniz?

Okuma kökten yanlış. BOP projesi çoktan geride kaldı. Amerika, Ortadoğu’ya doğrudan müdahale ediyor. Suriye’de Amerika var. Ekonomi olarak da Suudi Arabistan var. Çözüm sürecini BOP’un devamı olarak görmek akla ziyandır. Bahçeli’nin kendisi bu süreci başlattı. PKK cephesi ise zaten buna hazırdı. Zaten Öcalan 1990’lardan beri silahların bırakılmasından yana. BOP başka bir şeydi, Kuzey Afrika’yı kapsayan bir projeydi. Arap Baharının bir ilgisi var ama baktılar ki ellerini yakıyor. Sonunda İhvani Müslim gördüler ve vazgeçtiler…

“İran ve Türkiye inançlar ve halklar hapishanesi”

Devletleşmemiş Kürtler, Kürdistan Federal Yapısı (Kuzey Irak Kürdistan’ı) halklar ve inançlar bahçesi… Devlet olmamalarına rağmen halklar ve inançlar bahçesini yaptılar. Türkiye’nin korkusu şu; Kürtler yeni referanslarla geliyorlar. Dinamik bir toplum. 60 milyonluk bir toplum.

Kürtler Anayasada bir millet olarak var olmalıdır.
İki, anadilde eğitim olmalıdır.
Türkiye’de Kürtlerin bir statü sahibi olması lazımdır. Statü olmadan olmaz.
Statü derken idari özerklik federatif bir sistemden söz ediyorum. Zaten dünyanın yarısı fedaral sistemle yönetiliyor.
Federal sistem parçalamaya değil tersine birleştirici bir hayata götürüyor. Birlikte yaşamaya evet ama eşit şartlarda… Daha önce bunu Atatürk yaptı ama devam ettirmedi.”

“KHK’lılar Büyük Bir Zulme Uğradılar”

DEM’li Vekil Çiftyürek KHK’lılarla ilgili de şunları söyledi:

“Kürdistan Demokrat Partisi olarak diyoruz ki, bu bir zulümdür, büyük bir sosyal yıkımdır, büyük bir sosyal terördür. Bu öyle bir sosyal terör ki, sadece insanı işten atmıyorsun, ona diyorsun ki herhangi sigortalı bir işte de çalışamazsın. Bundan daha büyük bir sosyal terör olur mu? DEM defalarca bunun üzerinde durdu, önergeler verdi. Bunun bir an önce ortadan kaldırılması lazım.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI