Son yıllarda şu cümleyi çok sık duyuyoruz.
“Bu konu/mesele siyaset üstü bir konudur”
Hatta bu cümleyi en çok da siyasetçilerin ağzından duyuyoruz.
Neymiş o siyaset üstü meseleler?
Milli güvenlik
Dış politika
İş kazaları
Terör
Kadın cinayetleri
Kürt sorunu..
Liste uzat gider. Utanmasalar ‘yoksulluk’ ve ‘gelir dağılımındaki adaletsizlik’ konularını bile ‘siyaset üstü’ ilan edecekler.
Bu dil aslında iktidarın yaratmak istediği bir dil. Ve maalesef büyük oranda başarılı da oldu.
Yaşadığım bir örneği aktarayım.
2022 yılında Amasra’daki TTK maden ocağında bir patlama oldu ve 42 maden işçisi hayatını kaybetti. Ana muhalefet partisinin bir milletvekili ile o dönem yayın yaptığım kanalda bir canlı yayın bağlantısı yaptık.
“Kazanın ihmale veya yeterli iş güvenliği tedbirleri alınmadığı için gerçekleştiğine dair bulgular var mı?” diye soruyorum.
Cevap: Bu konu siyaset üstü bir mesele. Şimdi siyaset yapma zamanı değil.
“Kurumda yeterli denetim yapılıyor muydu?” diye soruyorum.
Cevap: Bu konu siyaset üstü bir mesele. Şimdi siyaset yapma zamanı değil.
“Aileler ne söylüyor. Sorumlular hesap verecek mi?” diye soruyorum.
Cevap: Bu konu siyaset üstü bir mesele. Şimdi siyaset yapma zamanı değil.
“Peki teşekkürler” deyip bağlantıyı sonlandırıyorum.
Anlatmak istediğim şey tam da bu.
İş cinayetleri, alınmayan tedbirler, defalarca yürürlük tarihi ertelenen İş Güvenliği Yasası ‘siyaset üstü’ bir mesele ise, bu siyaset denen şey neyi kendine mesele ediniyor?
Bugünlerde yine herkesin dilinde aynı cümle: “Bu konu siyaset üstü bir mesele”
Neymiş o siyaset üstü olan mesele?
Kimine göre ‘Kürt sorunu’ kimine göre ‘Terör sorunu’ olarak adlandırılan mesele.
Malum yeni bir süreç başladı ve heyetler arası görüşmeler sürüyor.
Sorunun nasıl çözüleceğine dair bir soru sorduğunuzda cevap hazır: “ Bu konu siyaset üstü bir mesele”
Peki o zaman soralım: Kiminin ‘Kürt sorunu’ kiminin ‘terör sorunu’ dediği sorun siyasi bir sorun değil mi?
Türkiye’de yıllardır yaşanan bu sorun ‘sosyolojik’ mi?
Uygulanan ayrımcı politikalar, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlar, Kürtlerin kurdukları tüm partilerin sırayla kapatılması ‘siyasi’ değil miydi?
Eğer mesele siyasiyse çözümü de siyasi olacaktır.
‘Bu mesele siyaset üstü’ diyenlerin sıklıkla kullandıkları bir diğer cümle de ‘Bu mesele devlet meselesi.’
Nasıl yani?
Siyasetin söz hakkının olmadığı bir ‘devlet’ alanı mı var?
Eğer böyle bir şeyi kabul edeceksek, siyasetin kendisi niçin var?
Bırakalım o zaman bürokratlar yönetsin ülkeyi.
Kürt sorununun çözümü konusunda kim “Bu mesele devlet meselesi” diyorsa bilin ki, meselenin gerçek bir çözüme kavuşmasını istemiyor.
Bunu söyleyenler, Türkiye’nin demokrasi, hukuk, adalet, eşitlik, eğitim, ayrımcılık gibi meselelerinin konuşulmasını ve çözülmesini istemeyenler.
Kurulan müesses nizamın tanımladığı alan içinde, sadece ‘siyaset oyunu’ oynanmasına izin veren ama temel meselelerde siyaseti oyun dışı bırakan bu aklın kendisi aslında meselenin tam da kendisi.
Muhalefet de buna teslim olunca, ABD’deki rüşveti ‘Milli mesele’ diye savunma pozisyonuna düşüyor.
En azından bundan bir ders çıkarmışlardır diye umuyorum.