HALKWEBPolitikaCHP 39. Olağan Kurultayı: Tekleşme, Sessiz Çekilme ve İdeolojik Belirsizlik

CHP 39. Olağan Kurultayı: Tekleşme, Sessiz Çekilme ve İdeolojik Belirsizlik

Kurultaydan çıkan resim, gelecek adına umut üretmekten çok, yapısal sorunların görünürlüğünü arttırmış görünmektedir.

CHP’nin 39. Olağan Kurultayı yapıldı. Dayatmalarla geçen tek adaylı il kongrelerinin ardından, doğal olarak kurultay da tek adaylı oldu. Siyasal partilerde liderlik yarışının ortadan kalkması, çoğulculuğun zayıflaması kadar örgütsel dinamizmin de gerilemesine işaret eder. Bu durum, mevcut kurultayın ruhunu daha en baştan belirleyen bir çerçeve oluşturdu.
Önceki kurultaylarda 52 kişilik PM listesi için 400–450 civarında başvuru olurken, bu kez 70 kişilik PM için yalnızca 145 kişinin başvurması dikkat çekicidir. Talebin bu denli azalması, sadece sayısal bir düşüş değil; parti içindeki motivasyon kaybının, sessiz geri çekilişin ve aidiyet zedelenmesinin önemli bir göstergesidir. Bu sessiz çekilme düşündürücüdür ve örgütsel psikolojide kırılmanın en belirgin işaretlerinden biri olarak okunabilir.
Kurultayda verilen mesajlardan eskinin tekrarı dışında akılda kalan birkaç önemli vurgu vardı. İlk olarak, CHP’nin emektarlarından arınacağı yönündeki ifade, siyasal yenilenme söylemiyle açıklansa da pratikte tecrübenin tasfiyesi anlamına gelen bir yaklaşımı görünür kılmaktadır. Nitekim kurultay sonrası oluşturulan “ortaya karışık” PM listesi, bu politikanın somut yansıması oldu. Liste, farklı eğilimleri rastgele bir araya getiren, ancak buna rağmen belirgin bir ideolojik omurga sunamayan hibrit bir yapıya işaret ediyor. Bu durum, yenilenmenin stratejik bir yönelimden ziyade, parçalı ve reaksiyoner bir süreç olarak şekillendiğini gösteriyor.
İkinci olarak, genel başkanın bazı CHP’lileri “kirpi” olarak nitelendirmesi dikkat çekti. Kirpinin saldırgan bir canlı olmadığı, dikenlerini yalnızca yırtıcılar ve sürüngenlerden gelen saldırılara karşı savunma amacıyla kullandığı düşünüldüğünde, bu benzetme parti içi çoğulculuğun nasıl algılandığına dair çarpıcı bir işaret niteliğindedir.
Siyaset bilimi literatüründe eleştirel seslerin kriminalize edilmesi veya sembolik olarak dışlanması, örgütsel kapanmanın ilk aşamalarından biri olarak değerlendirilir. Bu kurultayda ise farklı seslerin suçlanmasının ötesine geçen, onları siyasal alandan dışarı iten bir söylem hâkim oldu. Dahası, kurultay söyleminde geleceğe dönük ne tutarlı bir vizyon ne de ideolojik olarak net bir perspektif ortaya konulmuş görünmektedir.
Bu bağlamda, oluşturulan PM listesinin “ortaya karışık” olarak nitelendirilmesi sadece bir mecaz değil; parti yönetiminin omurgasızlaştırılmış bir mimariye sürüklendiğinin ifadesidir. Bir diğer ifadeyle, CHP’nin omurgası olan örgüt yönetimi de paçalı olmuştur. Bu durum, karar alma süreçlerinde kurumsal sürekliliğin zayıfladığı, kimlik ve hedef tanımının ise gittikçe flu hâle geldiği anlamına gelir.
Daha önce de dile getirdiğim gibi, Atatürk’ün partisi iddiası bir nostaljiye dönüşmüştür. CHP kadrolarını ve hedeflerini Silivri ve İstanbul mücadelesiyle sınırlı tutarak, tarihsel misyonu ile siyasal pratiği arasındaki mesafeyi giderek artırmıştır. Bu, partinin hem ideolojik hem de sosyolojik temsil kapasitesini daraltan bir tercihtir.
Sonuç itibarıyla, bu kurultay iktidar olma iddiasıyla yola çıkmış olsa da, ortaya çıkan tablo örgütsel motivasyonu zayıflatan, ideolojik belirsizliği derinleştiren ve parti içi çoğulculuğu sınırlayan bir yönelime işaret etmektedir. Kurultaydan çıkan resim, gelecek adına umut üretmekten çok, yapısal sorunların görünürlüğünü arttırmış görünmektedir.
Konuk Yazar: Ahmet Kılıç
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR