HALKWEBGündemNarin Güran için bir mum I: Yanlış İliklenen İlk Düğme

Narin Güran için bir mum I: Yanlış İliklenen İlk Düğme

“Narin, öğlen yemeğini yedikten sonra Kuran kursuna gitti. Ancak kurstan sonra evine dönmedi. Görüntüler, ilkokulun kamerasına saat 15.15’te yansıdı.”

Medya ombudsmanı Faruk Bildirici’nin, Narin Güran’ın 21 Ağustos 2024’te kaybolmasından yargılamanın ilk günlerine dek yayımlanan haber ve yorumları özetlediği liste böyle başlıyor.
Narin Güran davasında, medyanın yalnızca sayısız asılsız habere imza atan saha muhabirleriyle değil, ekran yorumcularıyla da iyi bir sınav vermediği ortada.Ancak teslim edelim, listeye bakınca aslında kolluğun aksine medyanın ilk düğmeyi doğru iliklediğini görüyoruz.

Bu yazıyı yazamanın en güç yanı nereden başlamam gerektiğine karar vermekti. Bildirici’nin hazırladığı liste ilham verici oldu. Böylece, Narin’i ararken kolluğun başlaması gereken yerden başlayarak hakikati anlamaya yardımcı olacak bir geriye dönüş kurgusu sunabileceğimi düşündüm.

Ama önce, köy kahvesinden televizyon ekranlarına kadar hakkında en çok ve en pervasız şekilde konuşulan; her sözü ve mimiği fal gibi yorumlanan, sözlerine sürekli niyet atfedilen Yüksel Güran’ın anlatımını berraklaştırarak, olay gününe ışık tutalım.

Olay Günü
Anne Yüksel Güran’ın anlatımına göre, Narin öğle yemeğini yedikten sonra evde televizyonun tozunu alırken saate göz atmış ve kursa geç kaldığını fark ederek telaşa kapılmıştı. Annesi, kursun bitmek üzere olduğunu söylese de Narin, derslerin saat 16.00’ya kadar sürdüğünü söyleyerek izin istemiş, ayrıca kısa süre önce köye dönen kuzenleriyle kurs sonrasında oyun oynamak için ikinci bir izin daha almıştı. Yaklaşık saat 14.00 sularında evden ayrılan ve o yaz için Kuran kursuna ilk kez o gün giden Narin, bir daha geri dönmedi.
Akşam yediden sonra sofra kurmaya hazırlanan anne, oğlundan Narin’i çağırmasını istedi. Ancak bu noktada, çocuğun kaybolmuş olduğu fark edilmişti.

Yüksel Güran’ın gerek basına verdiği röportajlarda gerekse adli mercilere sunduğu ifadelerde tekrar ettiği anlatımın özünü bu olay dizisi oluşturuyordu. Köy yaşamında olağan sayılabilecek birkaç saatlik bu gecikme, Narin dosyasında hakikatin çarpıtılmasına yol açan yanlış yönelimlerin ve soruşturma hatalarının ilk halkası hâline geldi.Soruşturmanın aile içi cinayet şüphesi üzerinden şekillenmesine neden olanın bu talihsiz gecikmeden ibaret olduğunu bugün daha iyi anlayabiliyoruz.

Narin’in Hakikatinin Sır Olduğu Tepe Yolu
Bildirici’nin listesindeki başlıklardan biri özellikle dikkat çekici: ”Tepe yolunda sır oldu / Narin’in son görüntüsü ortaya çıktı.”

Kuran kursundan dönerken saat 15.15’te (düzeltilmiş 15.11) kuzenlerinden ayrılarak patikaya saptığı okul kamerasına yansıyan Narin’in evine varabilmesi için bu patika yolu izleyip tepeyi aşması ardından düzlük bir alanda biraz daha ilerlemesi gerekiyordu.Haberde bahsi geçen yol, Narin’in son kez göründüğü o kamera kaydından sonra kaybolduğu patika yoldu.

Soruşturma Dosyasının Son Cinayet Şüphelisi
Narin kaybolduktan 19 gün sonra, köyün iki kilometre uzağındaki Eğertutmaz Deresi’nin yatağında, bir çukura gömülmüş ve üzeri taşlarla örtülmüş bir çuvalın içinde bulundu. Köyden dere yatağına giden yol üzerindeki bir çiftliğin güvenlik kamerası, ancak o gün fark edilip incelendi.

Görüntülerde, Narin’in okul kamerasına yansıyan son anından yarım saat sonra(15:41) kırmızı bir aracın dere yatağına doğru ilerlediği, bundan üç dakika sonra çocuğun cansız bedeninin bulunduğu yere yakın bir noktada durduğu ve 38 dakika boyunca bekledikten sonra yeniden hareket ettiği tespit edildi.

Böylece kolluk, ilk günlerden itibaren cinayet soruşturması olarak yürüttüğü dosyada, son şüpheliyle sürpriz bir şekilde karşılaşmış oldu: Nevzat Bahtiyar.

Narin’in son görüldüğü patika, Bahtiyar’ın evinin hemen yanından geçiyordu.Aslında aynı avluyu paylaştığı yaşlı annesinin evi dışında, patika güzergâhındaki tek ev Bahtiyar’ın eviydi. Bu ev ile patika arasındaki alan, köye ve Narin’in kendi evine göre neredeyse bir kör nokta konumundaydı.

Bahtiyar ve eşinin ifadelerine bakıldığında, Narin patikaya girip evine yöneldiği dakikalarda Bahtiyar’ın onu görmesi kuvvetle muhtemel bir pozisyonda bulunduğu anlaşılıyordu.
Nitekim 15.08’de, evinin su tesisatındaki tıkanıklık nedeniyle aynı zamanda muhtar olan Salim Güran’ı aradıktan hemen sonra evden çıkmıştı. Bundan sonra ne yaptığına dair verdiği ifadeler ise sürekli değişti. Söz konusu zaman dilimi, kolluğun ve medyanın bir türlü adapte olamadığı olay saatine tekabül ediyordu. Olay saati, medya dezenformasyonlarıyla cinayet çözümleyerek reality-show yıldızlığına hazırlanan emekli polisler içinse gereksiz bir ayrıntıydı!

“Gömdüğünü de inkar edebilirdi” / “Aleyhine delil yok”
Bahtiyar’ın evinde yapılan aramada, küçük çocuğun kurstan dönerken üzerinde taşıdığı tüm kıyafetleri, eşyaları ve terlikleriyle birlikte içinde bulunduğu çuvalla aynı seriye ait çuvallar tespit edildi. Cansız bedenin saklandığı çuval Bahtiyar’ın evinden çıkmıştı.

Detaylarına girmek istemediğim adli tıp incelemesi, Narin’in ölümünün ani bir öfke patlaması veya kaza sonucu olmadığını; bilinçli ve kasıtlı bir müdahale ile gerçekleştiğini ortaya koydu.Çocuk sessiz ve nefessiz bırakılmıştı.Bedeninde istismar ihtimalini düşündüren bir iz vardı (PSA).

Nevzat Bahtiyar, Narin’nin bulunduğu gün geç saatlerde gözaltına alındı. Narin’in cansız bedenini, kendisinden sekiz gün önce tutuklanan ve hakkında sosyal medyada bolca spekülasyon ile köy dedikodusu dolaşan Narin’in amcası Salim Güran’dan aldığını iddia etti. Cansız bedeni nasıl teslim aldığına dair anlatımını ise üç kez değiştirdi.

İlk hatalı hipotez: Narin 18 civarı kayboldu/Olay saati
Narin’in kaybolduğunun fark edilmesindeki gecikme ve kolluğun somut veri olan kamera kayıtları yerine tanık ifadelerine dayanması, başlangıçta olay saatinin yanlış değerlendirilmesine yol açmıştı. Salim Güran, bu ‘yanlış iliklenen ilk düğme’ nedeniyle şüpheli hâline gelmiş biriydi.

Olay günü, Diyarbakır’da çalıştığı işten saat 18.00 civarında köye dönen 16 yaşındaki bir köylü çocuk, köye ulaştığında Narin’i diğer çocuklarla oynarken gördüğünü söylemişti. Bu ifade doğrultusunda, Nevzat Bahtiyar yakalanana kadar tutanakların tamamında Narin, ‘18.00 civarında kaybolan çocuk’ olarak kayıtlara geçti. Daha sonra detaylandıracağım çeşitli gelişmeler sonucunda, kolluk 18.59’da(gerçek zamanlı 18.55) köyden çıkışını kamera kayıtlarından tespit ettiği Salim Güran’ın Narin’i köyden çıkaran kişi olduğundan emin olmuştu.

Narin’in kısa süre önce bindiği bilinen Salim Güran’ın aracından alınan bir sürüntü numunesinde, Narin’e ait DNA tespit edilmiş, bu bulgu, cansız beden bulunmadan önce onun tutuklanmasına neden olmuştu. Ancak Nevzat Bahtiyar yakalandığında, kolluğun kurduğu muhtemel senaryo çöktmüştü. Olay saati değişmiş ve gerçek zaman dilimi netleşmişti…

Adli sürecin bugüne kadarki bölümünde, aile üyeleri aleyhine öne sürülen deliller tek tek çürütüldü. Aksine, lehlerine neredeyse boşluk bırakmayacak ölçüde yeni deliller ortaya çıktı. Buna rağmen, Nevzat Bahtiyar’ı hâlâ cinayet şüphelisi olarak görmeyenler ikrarıyla adalete yardımcı olduğunu düşünüyorlar: “Gömdüğünü de inkar edebilirdi.” Test edilmeye değer bir alternatif senaryo… Belki gerekçeli kararda onu cinayet faili olarak gösteren delilin olmadığına dair argüman bu yolla sınanmış olur.

Bahtiyar, dereye balık tutmak için gittiğini söyleseydi, bu tek yönlü ve “daraltılmış” soruşturmada yetkilileri ikna etme şansı olabilirdi. Ancak Bahtiyar bunu bilemezdi. Aracın kamera kaydıyla tespit edilmiş olması, kendisiyle ilgili ne kadarının kameraya yansıdığını da bilmesini olanaksız kılıyordu. Bahtiyar kısmi ikrardan kaçamadı.

O halde soruşturmanın etkin ve çok yönlü olması koşulunu da alternatif senaryomuza ekleyerek ilerleyelim: Bahtiyar her şeyi inkar etseydi, kendisiyle ilgili diğer verilere yine ulaşılabilirdi. Evinden çıkan çuval, Narin’in son kez görüldüğü kamera kaydı, Bahtiyar’ın kullandığı aracı derede gösteren kayıt, eşinin Bahtiyar’ın muhtemel konumuna dair ifadesi… Şu durumda bu veriler, Nevzat Bahtiyar aleyhine delil olarak değerlendirilemez miydi? Olay saatine dair bu kadar belirgin yeni veriler ortaya çıkmışken, Salim Güran hâlâ baş şüpheli konumunda olur muydu?

Nevzat Bahtiyar’ın ifadesi birçok noktada değişiklik gösterse de, yalnızca ‘cansız bedeni Salim Güran’dan teslim aldığı’ yönündeki beyanı istikrarlı bulundu ve mahkemece dikkate alındı.

Bahtiyar’ın doğrudan temas ettiğini ileri sürdüğü Salim Güran açısındansa, olay saatine dair bugünkü tablo şöyle görünüyor: Güran, 14.30 civarında Diyarbakır’dan alışverişten diğer aile üyeleriyle birlikte dönüyor. Dönüş yolunda benzinlikten yakıt alıyor. 14.32’de köye yakın bir noktada aracının PTS’ye yakalandığı kayda geçiyor. 14.39’da telefonunu şarja takıyor ve 15.21’de çıkarıyor. Bu arada, 15.08’de Nevzat Bahtiyar’la “su tesisatı arızası” gerekçesiyle yapılan kısa bir telefon görüşmesi bulunuyor.

15.20’den 15.43’e kadar telefon aktif ve aralıksız kullanılıyor. Daha önce altın aldığı bilinen Güran, telefonundan altın fiyatlarını kontrol ediyor, tarım teşvik ödemeleri gibi ilgilerine yönelik sitelere giriyor, hesap makinesi uygulamasını kullanıyor ve kullanıcı onayı gerektiren mobil bankacılık üzerinden fatura ödemesi yapıyor. Aynı zamanda, telefonla 15.00–16.00 arasında yalnızca 45 adım atılmış; hatta 15.30’a kadar sabit bir noktada kalınmış olduğu anlaşılıyor.

Salim Güran’ın olay saatine ilişkin beyanı, soruşturmanın ilk aşamasında yalnızca aile üyelerinin tanıklıklarına dayanıyordu. Alışverişten eve döndükten sonra yemek yiyip dinlendiğini, işçisinin araması üzerine ise saat 16.00 civarında tarlaya geçtiğini söylemişti. İstinaf sürecinde, imaj kayıtlarından elde edilen veriler, söz konusu beyanların zaman çizelgesi içinde sınanabilmesine imkân sağladı. Benzer şekilde, Enes Güran ve Yüksel Güran’ın kendi ifadeleri ile tanıklarının ifadelerinin imaj kayıtlarıyla kusursuz bir şekilde örtüştüğü görülüyor.

Bugün, iddianameden başlayarak aile üyeleri aleyhine öne sürülen delillerin ve verilerin büyük ölçüde varsayımlardan türediğini; ayrıca, söylentiler, medya/sosyal medya kaynaklı dezenformasyonlar ve öznel gözlemler ile Bahtiyar’ın ifadesinden sonra devreye giren geri yansıtılmış önyargılardan oluştuğunu görüyoruz.

Kararın esas dayanaklarından biri olan Darbaz Raporu’nun tüm bunların ötesinde, bir senaryoya göre kurgulanmış bir delil olduğunu, teknik olarak elde edilmesi imkânsız veriler içerdiğini ve bilimsel olarak geçersiz olduğunu, Türkiye’nin önde gelen adli bilişim uzmanlarından Tuncay Beşikçi’nin istinaf sürecinde sunduğu uzman raporu ve ilgili yazılarından anlıyoruz. Darbaz buluşuna ilişkin diğer saygın adli bilişim uzmanları da aynı yönde değerlendirmeler yapıyor.

Sanıkların telefon hareketlerine dair kritik verilere başlangıçta Darbaz ve UKB raporları için görüş istenen Beşikçi’nin, imaj kayıtlarını da incelemek istemesi sayesinde ulaşıldı.
Bu davaya bir kez dikkat kesilip ilgisini kaybeden pek azdır. Tuncay Beşikçi de, medyaya yansıdığı kadarıyla bildiği bu davada görev almakta başlangıçta tereddüt etse de, raporlarını neredeyse adanmışlıkla hazırladı; görevi bittikten sonra da çalışmayı sürdürdü ve hala sürdürüyor.

Beşikçi’nin ulaştığı son verilerden biri, Bahtiyar’ın olay saatindeki telefon kullanımına dair: Telefonunun ekran kilidi 15.11’de kapanıyor ve ancak 16.08’de yeniden açılıyor.

Konunun ilgilileri için tekrarlardan, diğerleri içinse ilgi çekicilikten yoksun görünen dosya yazılarının ilkini burada noktalıyorum. Bugünlük bahsi kapatıyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR