HALKWEBYazarlarVicdan eğitimi ile cinayete 'dur' de

Vicdan eğitimi ile cinayete ‘dur’ de

Vakaları sadece "kadın cinayeti" olarak değerlendirirsek, asıl meseleyi yani vicdan eğitiminin gerekliliğini irdeleyemeyiz.

0:00 0:00

Vicdan; karakter ve duygusal zekânın gelişimiyle beslenir ve bilgi ile güçlendirilir.

Vicdan eğitimi, empati kurma yeteneğiyle başlar. Empati yoluyla eylemlerimizin yarattığı etkiyi görebiliriz. Empati kurma yeteneğine sahip olmayan, ahlaki değerlerden uzak, suçluluk ve merhamet duygusu gelişmemiş bireyler sorumluluktan yoksundur. Merhametten yoksun insanlar, yaptıklarından asla pişmanlık duymazlar. Bu sorumluluk duygusu; en başta kendi yaşamı ve çevresi üzerinde bıraktığı etkiye karşı sorumluluktur.

Bu sorumluluk bilincinin sağlıklı gelişimi, bireyin doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü evde, okulda ve sosyal çevrede gördüğü örneklerle keşfetmesini gerektirir. Birey, davranışlarını aldığı eğitime ve toplum içindeki olaylara uyumlayarak geliştirir.

Suçluluk duygusu gelişen bireylerde vicdan eğitimi başlamış demektir; çünkü suçluluk, pişmanlıkla gelen ve azapla kıvranan bir vicdanı önümüze koyar.

Empati kurma yeteneğiyle gelişen pişmanlık duygusu, yapılan eylemin etik değerlere uymadığını gösterir. Bu durumda birey, suçluluk duygusuyla beraber utanma duygusunu geliştirir ve duygu yönünden kendini fark eder. Duygusal zekâsıyla kontrol mekanizmasını devreye sokar. Bu durum, onu sindiren bir utanç değil, vicdan eğitimini geliştiren bir duygu yönetimi olacaktır.

Ancak, yapabilme duygusu bireyin içindeki inancı besler ve bu elbette başarının anahtarıdır. Ne var ki, daha çocukluk döneminde verilen yanlış eğitimle birey, dürtülerini çevresinde de gördüğü etik olmayan davranışlarla besler. Bu durum, yapabilme duygusuyla beslenen “dürtü”nün kendi içinde kontrolsüz bir canavara dönüşmesine neden olabilir. Ve bu canavar, en çok cinayet işlemek için ortaya çıkar.

Bu dönüşümde, ebeveynlerin oyuncak seçimi dürtüyü besleyen en büyük etkendir.
Erkek çocuklar, oyuncak silahlarla ve savaş senaryolarıyla acımasızca yok etme duygusuyla “öldürme dürtüsü” aşılanarak büyürken, kız çocukları daha o yaşta “annelik dürtüsü”nü geliştiren oyuncak bebeklerine duyduğu şefkatle büyürler. Kız çocuklarına merhamet aşılanırken, erkek çocuklarına erkek ayrıcalığı da eklenerek; sert ve acımasız olma, “yapabilme” duygusu yüklenmiştir. Güçlü olan kazanır, güçlü olan yok eder, güçlü olan hayatta kalır. Kısacası, bir tarafa vicdan eğitimi verilirken, diğer tarafta vicdanı körelten, hatta tamamen yok eden dürtüler geliştirilir.

Tüm toplumlarda “erkek ayrıcalığı” her alanda kapanmaz bir yaradır. Bu tür bir ayrıcalık kültürüyle, öz güveni gelişmeyen ve vicdanı besleyen duygulardan yoksun bireylerde ise intikam duygusu gelişir. Bu kişiler, hem her şeyi kendilerine tehdit olarak algılar hem de vicdanı besleyen duygulardan yoksun olduklarından, öldürme dürtüsüyle kendini değerlendirmeyi (vicdanı) bir kenara bırakır. Ve bu sefer içindeki, bir çocuk değil, yok etme makinesidir.

Aşırı erkeklik duygusuyla yetiştirilen bireylerin öldürme dürtüsü ve erkek ayrıcalığının yarattığı öldürme hakkı; yaradılıştan bu yana sadece kadın değil, zayıf olan (çocuk), masum olan ağaç, hayvan katliamlarına sebep olmuştur. Yani, tüm masumlar suçluluk ve pişmanlık duygusu aşılanmayan bireyler tarafından katledilmektedir.

Vakaları sadece “kadın cinayeti” olarak değerlendirirsek, asıl meseleyi yani vicdan eğitiminin gerekliliğini irdeleyemeyiz. Sadece kadın değil, tüm cinayetlerdeki temel sorun ahlak ve vicdan meselesidir; aşılanan erkek ayrıcalığından doğan, benliğini kontrol edememe meselesidir.

Öldürmek hak değil, yaşatmak haktır; asıl gücün bu olduğunu bilmeyenlerin acizlik sorunudur.

Vicdan, insanlığın temelidir. İnsan, vicdanını ancak yüreğiyle ve aklıyla besleyebilir; vicdan yoksa kötülük kaçınılmaz olur. Ve kötülük insanı hasta eder. Hasta ve canavar bir toplum istemiyorsak çocuklarımıza önce vicdan eğitimini kapsayan bileşenleri: empati, merhamet ve ahlaki değerleri: suçluluk ve sorumluluk vermeliyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI