HALKWEBYazarlar'Siyasal Alevi' uydurması ile aslında ne yapmak istiyorlar?

‘Siyasal Alevi’ uydurması ile aslında ne yapmak istiyorlar?

Suriye’deki yönetim değişikliğinin ardından, bu ülkenin batısındaki Alevilere yönelik cihatçıların baskı ve saldırılarında artış görülüyor.

Olayların her an kontrolden çıkarak bir Alevi katliamına dönüşmesi ihtimali oldukça yüksek.

Bu gelişmeler, Türkiye’de gerici ve faşist çevrelerde köklü olan Alevi düşmanlığını daha da gün yüzüne çıkardı. Yakın zamana kadar “Alevi” kelimesini doğrudan kullanarak nefretlerini ifade etmekte zorlananlar bunun için “Siyasal Aleviler” ifadesini uydurdular. Paylaşımlar incelendiğinde, bu ifadenin rastlantısal olmadığı ve tek bir merkez tarafından üretilerek belli bir strateji kapsamında yayıldığı anlaşılmaktadır.

Bazı söylemlere bakıldığında, hem 12 Eylül 1980 öncesinde Maraş ve Çorum’da yaşanan Alevi katliamlarını gerçekleştirenlerin öncesinde yaydıkları propagandalarla, hem de Ergenekon operasyonu dönemindeki yorumlarla büyük bir benzerlik gösterdiği görülüyor. FETÖ ile eski birlikteliklerinden ders çıkaran bu gruplar, algı operasyonları yürütme noktasında oldukça bilinçliler.

Bekçi olmakta zorlanan Alevilerin “Devletin kılcal damarlarına sızdığı” iddiası

Öyle absürt paylaşımlar yapılıyor ki şaşırmamak elde değil. Örneğin, Twitter’da çok takipçisi olan hesaplardan biri siyasal Alevilerin “devletin kılcal damarlarına kadar sızdığını” iddia etti. Alevilerin neredeyse bekçi bile olmakta zorlandığı 22 yıllık AKP iktidarında, böyle bir iddia için ya bir kişinin deli ya da kötü niyetli olması gerekir. Ancak bunu iddia edenler deli değil. Tersine belli bir bilinçle hareket ediyorlar. Ortak özellikleri, kendileri gibi olmayan herkese karşı duydukları düşmanlık ve kin. Bu kin, onların en büyük motivasyon kaynağı.

Muhalefeti bastırmak için yeni uyduruk soruşturmalar mı planlanıyor?

Peki, neden şimdi “Siyasal Aleviler” ifadesine bel bağladılar? Cihatçı ve radikal güçlerin ele geçirdiği Suriye artık farklı inanç grupları veya laik Sünniler için yaşamaya elverişli bir yer değil. Yakın gelecekte burada ciddi saldırılar olması kaçınılmaz.

Ülke yönetimi şu an fiili olarak halen Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği’nin de (AB) arasında olduğu birçok uluslar arası kuruluş ve yine Türkiye’nin de içinde olduğu çok sayıda ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edilen HTŞ’nin yani (Hey’etu Tahrîri’ş-Şâm) elinde.

Alevi düşmanlığını revize edip, “Siyasal Aleviler” adıyla piyasaya sürdüler

AKP iktidarı ise Suriye’deki sürece fazlasıyla müdahil olmuş ve yeni yönetimin hamiliğine soyunmuş durumda. ABD’nin 20 Ocak 2025 itibariyle yeni başkanı olacak Donald Trump da Suriye’deki değişimin Türkiye’nin etkisiyle olduğunu belirterek Erdoğan’ı övmüş, böylece bundan sonra olacakların sorumluluğunu da bir nevi buraya havale etmiştir.

Bu durumun yarattığı risklerin de farkında olan bazı dinci çevreler, Türkiye’de Suriye’deki gelişmelere tepki gösterme potansiyeline sahip kişileri baskı altına alarak gündem oluşturmalarını engellemek istemektedir. “Esedci”, “Şebbiha”, “İrancı” gibi ithamlar fazla bilinmediği veya yetersiz kaldığı için daha eskilere dayanan  “Alevi düşmanlığını” revize edip “Siyasal Aleviler” adı altında piyasaya sürmüşlerdir.

Asıl hedef laik kesimler

Ancak bu durum, söylem düzeyinin ötesine geçebilir. İçlerinde bazıları “Dış bağlantıları araştırılsın”, “Devletteki bağlantıları tasfiye edilsin” gibi açıklamalarda bulunuyor. Bu, kendilerine hedef seçtikleri kişiler hakkında uydurulmuş soruşturmalar açılabileceğinin sinyalini veriyor. Bu kişilerin aklına uyularak yargı içindeki olası bağlantıları aracılığıyla böyle bir cadı avı başlatırlarsa, devlet içerisinde tasfiye edebilecekleri yeterli sayıda Alevi bulamayacaklarından,  bürokraside gözüne kestirdikleri farklı kökenlerden gelen ama laik ve Atatürkçü insanlara da yönelmeleri mümkündür. “Siyasal Alevi”, “İran bağlantılı” gibi uydurmalara başvurarak, kamudaki laik ve Atatürkçü insanları sindirme yoluna gidebilirler. Öyle ki daha şimdiden sosyal medyada biraz dolaşıldığında Alevi olmayan ancak kamuoyunda bilinen kimi duyarlı, tanınmış isimler hakkında “Siyasal Alevi” iddiasında bulunulduğu görüldü.

İran’a dair planlar bu işin neresinde?

Ancak bu meselenin bir başka boyutu daha var, o da ayrı bir tehlike. Suriye’deki değişimde rol alanların uluslararası bir plan çerçevesinde İran’da da benzer bir senaryoda rol alabileceği görülüyor. Dolayısıyla, dinci faşistlerin bu politikaya zemin hazırlayabilmesi için mezhepçiliğin de körüklenmesi gerekiyor. Bu nedenle, Aleviler kadar Şiiler de hedef alınmış durumda. Öyle bir zehir ki bu mezhep düşmanlığı soydaş Azerbaycan’a ait bir uçağın düşmesine “Onlar Şii” diyerek sosyal medyada sevinenlerin olduğu görüldü.

Kısaca, ülke içinde Alevi düşmanlığı ile kitlesini konsolide etmeye çalışanlar, yurtdışında İran karşıtı görünerek ABD, İsrail, Batı ülkeleri ve Arapların açık ve gizli desteğini almaya çalışabilir.

Bu süreçte yaşanabilecek gerilimlerin ise onların umurunda olacağını sanmam. Ne de olsa içlerinde gerilim ve kinin körüklenmesinin kendilerine yarayacağını düşünenler mevcut.

Siyasal Alevicilik olabilir mi?

Peki, her şey bir yana, gerçekten “Siyasal Alevicilik” olabilir mi? Bir şeyin siyasal olabilmesi için öncelikle önerdiği bir siyasal düzenin var olması gerekir. Bugün siyasal İslamcılar mevcuttur çünkü önerilen bir İslami düzen söz konusudur. Oysa Aleviliğin önerdiği bir düzen bulunmamakla birlikte, kimseyi Alevi yapmak gibi bir hedefi bile yoktur. Tarihte, bir Alevi’nin “Benim inancıma uymuyor” diyerek birine müdahale ettiğini duymak mümkün değil.

Bu nedenle, Cumhuriyet döneminde Aleviler tarafından kurulan Barış Partisi ve Türkiye Birlik Partisi, Atatürk’ün partisi CHP’den kopamayan Alevilerden yeterli destek bulamadığı için hayatına devam edememiştir. Ayrıca, önemli bir Alevi ocağı olan Kureyşanlı bir aileden gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, seçimi kaybettiği kurultayda karşısındaki adaya oy veren çok sayıda Alevi delege mevcuttu.  Aleviler, olsa olsa bu ülkede her kesim gibi sınırlı bir hemşericilik yapmıştır; fakat bunda bile son CHP kurultayında çok istikrarlı ve katı olmadıklarını göstermişlerdir.

Siyasal Aleviliğin olamayacağını anlatmak için daha fazla detay vermeyeceğim. Zira siyasal dincilerin en büyük başarısı, suçlarıyla ilgili asla pişmanlık göstermezken, sürekli absürt iddialar ortaya atarak karşılarındaki insanları savunmaya, iddianın doğru olmadığını ispat için debelenmeye zorlamalarıdır.

“Siyasal Aleviler” iddiasıyla hangi suça hazırlanıyorlar?

Bu nedenle, “Siyasal Alevilik yoktur” demek yerine, hep birlikte yüksek sesle şunu sormalıyız: “Sizler, Siyasal Aleviler, sözlerinizle hangi suçu örtmeye, hangi suçu işlemeye ya da hangi oyuna ortak olmaya hazırlanıyorsunuz? Önce onu söyleyin. Farkındayız ve oyunlarınıza gelmeyeceğiz.”

Vicdan ve kardeşlik duvarına çarpacaklar

Bu süreçte, hangi görüşten olursa olsun, demokrasiye inanmış insanların daha sıkı bir arada olması gerekiyor. Ne demişler? “Komşuda pişer, bize de düşer.” 15 yıl öncesinin IŞİD’cisi, dünün El Kaidecisi Colani’nin başına geçtiği Suriye’yi allayıp pullayanlar, oradaki düzeni buraya da taşımak isteyebilir. Türkiye’de yeni bir dinci faşizm dalgasının yükselebileceği ihtimaline karşı yapılabilecek tek şey, hep birlikte daha sıkı bir şekilde demokrasiye, laikliğe ve kardeşliğe sahip çıkmaktır. Bu dinci faşist dalga ya halkın vicdan duvarlarına çarpıp dağılacak ya da bizi boğacak. Ancak inancım odur ki, kazanan vicdan ve kardeşlik olacak.

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI