Sera Kadıgil, Milli Eğitim Bakanlığının bütçe görüşmelerinde Yusuf Tekin’e seslendi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü Sera Kadıgil, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonunda dün başlayan Milli Eğitim Bakanlığının 2024 yılı bütçe görüşmelerine katıldı. Kadıgil, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e seslenerek, “Yüzde 1 olan özel okul sayısını yüzde 9’a kadar çıkardınız. Türk eğitim sistemini sermayeye peşkeş çekiyorsunuz” ifadelerini kullandı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Milli Eğitim Bakanlığının 2024 yılı bütçe görüşmeleri dün (14 Kasım) başladı. Bütçe görüşmelerine TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil de katıldı.
adıgil, Bakan Tekin’in müsteşarlık günlerinden bu yana, iktidarın “dindar ve kindar nesiller yetiştirme” amacına hizmet ettiğini dile getirdiği konuşmasında, “Türk eğitim sisteminin sermayeye peşkeş çekildiğini” de dile getirdi.
KADIGİL, TEKİN’İN ‘KARİYER’İNE DİKKAT ÇEKTİ
TİP Sözcüsü Kadıgil, Bakan Yusuf Tekin’e seslendiği konuşmasında şunları kaydetti:
“2013 senesinde Sayın Yusuf Tekin Milli Eğitim Bakanı müsteşarı olarak görevlendiriliyor. Aynı sene ‘tesadüfen’ Andımız kaldırılıyor. 2014 senesine geliyoruz, 6528 sayılı kanunla Yusuf Bey hariç merkezi ve taşradaki tüm eğitim yöneticileri, yaklaşık 50 bin kişi görevden alınıyor. Aynı kanunla özel okul öğretmenlerinin, devlette çalışan öğretmenlerden daha düşük maaş almasının önü açılıyor ve MEB’in teftiş sistemi çökertiliyor. 2015 senesine geliyoruz, özel okullara ‘eğitim desteği’ adı altında öğrenci başına destek verilmeye başlanıyor. Devlet okullarına ve devlet okullarında okuyan çocuklara bütçe ayıracağımıza 8 milyar TL’yi özel okullarda okuyan çocuklara ayırıyoruz.
‘MÜSTEŞARLIK DÖNEMİNİZDE ORTAOKUL DÜZEYİNDE ‘ÖZEL YURT’ AÇILMASI İÇİN DÜZENLEME YAPILDI’
2016’ya geliyoruz, ‘Maarif Vakfı’ adı verilen ve ‘Gölge Bakanlık’ olarak adı geçen yer kuruluyor. Burada öğrenci başına 70 bin lira harcanırken Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenci başı bütçesi 23 bin lirada kalıyor. Yine aynı düzenlemeyle ‘sözleşmeli öğretmenler’ denen garabet icat ediliyor. Ne olduğunu benden daha iyi biliyorsunuz. Daha bu sabah Meclis önünde bir sözleşmeli öğretmen kadın arkadaşım vardı. Şöyle seslenmiş, ‘Ben bu ay öğretmenlik karşılığında 6 bin lira maaş aldım. 3 bin lirayı çocuğuma baksın diye tuttuğum bakıcıya, ki bu fiyata bakıcı da yok, 2 bin lirayı faturaya verdim. Ben bu ay bin liraya bu ülkede öğretmenlik yaptım’ diyor. Bir kadın öğretmen söylüyor bunu. Aynı dönemde, müsteşarlık döneminizden bahsediyorum, ortaokul düzeyinde özel yurt açılması için yasal düzenleme yapılıyor. Ensar Vakfı’ydı, oydu, buydu, özellikle merkezden uzak çocukların tutulduğu o merdiven altı yerlerin önü böyle açılıyor. Aynı yıl okullara mescit zorunluluğu geliyor.
‘MÜSTEŞARLIĞINIZ DÖNEMİNDE BİNLERCE KAMU TAŞINMAZI TARİKAT VE CEMAATLERİN HİZMETİNE GİRDİ’
2017 yılına geliyoruz, siz yine müsteşarsınız. TEOG’da 17 bin birincimiz oluyor. Sadece Batman’da bir sınıfta 10 kişi var. Müsteşarımız bu durumu normal karşılıyor. Sosyal etkinlikler yönetmeliği değiştiriliyor, okullar ve okullar arası ve uluslararası organizasyonların yerini TÜGVA, Ensar, İlim Yayma Cemiyeti gibi cemiyetlerin yaptığı saçma sapan etkinlikler alıyor. Aynı sene ‘Kamu Taşınmazları Üzerinde Eğitim ve Yurt Faaliyetleri İçin Üst Hakkı Tesis Edilmesi Yönetmeliği’ çıkıyor. Sizin müsteşarlığınız döneminde binlerce kamu taşınmazı bu vesileyle tarikatların ve cemaatlerin hizmetine giriyor. Gençlik Bakanlığı’nda burada konuştuk, övünüyorlardı yurt sayısı arttırmakla. Aynı dönemde tarikatların yurt sayısı yüzde 93 oranında artıyor.
‘KİŞİYE ÖZEL KANUN’ VURGUSU
2018 yılına geliyoruz, müsteşarlık kalkıyor ve görevinizden ayrılıyorsunuz. Bu görevinizden ayrılmadan sadece 10 gün önce bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkıyor, rektörlerin en az 3 yıl profesörlük yapanların arasından atanacağı hüküm altına alınıyor. Aradan çok değil 2 ay geçiyor. 13 Eylül 2018’de 17 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle bu 3 yıl şartı kalkıyor ve siz bundan sadece 2 gün sonra Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne rektör olarak atanıyorsunuz. Ben hukukçuyum sayın Tekin, ‘Harika Çocuk Yasası’ vardır, tarihimizde bir kere çıkarılmıştır kişiye özel kanun. İdil, Biret ve Suna Kan. Bunun yanına isminiz altın harflerle yazılıyor.
‘ENSAR’LA GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILAN ASIM SULTANOĞLU’NU İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ ATADINIZ’
Bundan sonra ne yapıyorsunuz? Bakan olduktan sonra 2 ay geçiyor, Ensar’da Karaman İl Milli Eğitim Müdürü olacak Asım Sultanoğlu isimli şahsı alıyorsunuz. Urfa’da İl Milli Eğitim Müdürü olarak atıyorsunuz. Ben Ensar’da avukat olarak görev yaptım biliyor musunuz Sayın Tekin? O Asım denen adamın makamına ikinci gün gittim, ‘Burada Ensar Vakfı diye bir vakıf merdiven altında bir yer açmış, 40’a yakın çocuğun başına bunlar gelmiş. Siz bunları biliyor musunuz’ dedim. Arkadaşınız belli, gelince sorun, benim yüzüme ‘Olur mu öyle şey canım? Bizim bundan haberimiz olur mu?’ dedi. Bu sebeple görevden uzaklaştıran bu insan, sizin bakan olmanızdan 2 gün sonra iş yapmış gibi, marifetmiş gibi Urfa’ya yine İl Milli Eğitim Müdürü olarak atanabiliyor.
‘TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİ SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİYORSUNUZ’
Bunların hepsi sizin döneminizde oluyor. Bu açıdan bence siz diğer bakanlara benzemiyorsunuz. Siz önemli bir bakansınız. Çünkü bence Recep Tayyip Erdoğan’ın, Mustafa Kemal Atatürk’ün lafını dinlediği tek yer var, o da ‘Cumhurbaşkanı olmasaydım Milli Eğitim Bakanı olurdum’ dediği cümledir. Sizi bu görevde tutmasının sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Bütün bakanlıklar arasında dişiyle, tırnağıyla, tam olarak Saray Rejiminin istediği düzeni getirebilmek için yıllarca çalıştığınız için şu an o sandalyede oturuyorsunuz. Ve benim buraya gelen herkese ‘Sayın Bakan’ diye hitap ederken size ‘Sayın Tekin’ diye hitap etmemin sebebi de tam olarak bundan kaynaklanıyor. Siz bu ülkedeki çocuklara, bu ülkedeki çocukların eğitimine değil, bu ülkedeki çocukların kendi istediğiniz gibi yaşamasına ve yetişmesine hizmet etmek için varsınız. Bunun yanı sıra bir başarınız daha var. Yazmıyorsunuz kitapçıklara ama yüzde 1 olan özel okul sayısını yüzde 9’a kadar arttırdınız. Yani ‘dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz’ adı altında, Türk eğitim sistemini sermayeye peşkeş çekiyorsunuz.