HALKWEBGündemRojin Kabaiş Soruşturmasında Telefon Verileri Gizleniyor Mu? Şok İddia!

Rojin Kabaiş Soruşturmasında Telefon Verileri Gizleniyor Mu? Şok İddia!

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün üzerinden geçen bir yıl geçti.

Soruşturma sürerken Rojin Kabaiş’in bedeninde bulunan iki erkeğe ait DNA’nın hangi bölgelerden alındığı bilgisi aylar sonra öğrenilmişti. ATK, ilk örneğin göğüs, ikinci örneğin vajina içinden alındığını 10 Ekim’de mahkemeye bildirmiş, bu bilgilerin saklanması tepkilere yol açmıştı.

Adli bilişim uzmanı Tuncay Beşikçi, X (eski Twitter) hesabından Rojin Kabaiş cinayeti soruşturmasına ilişkin dikkat çekici bir paylaşımda bulundu. Beşikçi, paylaşımında soruşturma sürecinde basına yansıyan bazı çelişkiler, telefon verilerine erişim iddiaları ve soruşturmanın yürütülme biçimi hakkında ciddi kuşkular dile getirdi.

Beşikçi’nin açıklamaları “dosyada karartma mı var?” sorularını da pekiştirdi.

Tuncay Beşikçi’nin paylaşımı şu şekilde:

Dün, Rojin’in babası Nizamettin Bey ile konuştum, dinledim, sorular sordum. Yaşadıkları, çektiği acı, olay örgüsü ve adalet arayışı…

Aklıma, öldürülüp intihar süsü verilen Doğukan’ın babası Ethem Büyükışık geldi. Biri doğuda diğeri batıda, biri Kürt diğeri Türk, biri sivil diğeri asker olsa da, farklı cümleler kursalar da yaşadıkları, yaşatanlar ve çektikleri acı aynı, evlatlarını kaybetmiş iki babaya da destek olmak ise çocuklarımıza borcumuzdur.

Öncelikle, Van’daki öğrenciler başta olmak üzere Rojin için adalet talep eden herkese selam ve saygılarımı sunuyor, ülkenin neresinde olursa olsun öldürülen her kadın ve çocuk için aynı duyarlılığın gösterilmesini bekliyorum.

Bu tepki sayesinde nihayet bakanlık seviyesinde bir açıklama yapıldı ve “tek bir nokta dahi karanlıkta kalmadan maddi gerçeğin mutlaka ortaya çıkarılması” sözü verildi.

Bu açıklamaya rağmen halen büyük çoğunluk Rojin’in intihar ettiğine inanmamış görünüyor. Varlığı dahi tek başına şüphe oluşturan kısıtlılık kararını ve bilgiye ulaşılamaması, toplumda oluşan “birilerini koruyorlar” ve “olay örtbas edilecek” algısını artırıyor ki bugün geldiğim noktada ben de aynısını düşünüyorum ve nedenlerini paylaşacağım.

Narin Güran cinayeti davasına müdahil olmam ve yaptığım telefon incelemeleri sonrası davayı takip edenlerin Rojin’in telefonundan bahsederek beni etiketlemeleriyle haberdar olduğum konuyu araştırmaya başladım. Telefonunu incelemeyecek olsam da babasını aramadan önce basında çıkan tüm haberleri arşivden taramıştım.

İlk dikkatimi çeken, Rojin’in ölü bedeni bulunduktan hemen sonra servis edilen ve hatta ölümünden daha fazla basında yer bulan bir haber oldu. Haberde, Rojin’in cep telefonunun incelendiği, Google’da “otopsi nasıl yapılır”, “öldükten sonra cennete nasıl gidilir” gibi aramaların yapıldığını yazıyordu. Kanıt niteliğinde hiçbir belge veya fotoğraf kullanılmadan yapılan “intihar” temalı bir haber, bir de telefon şifresinin yüksek güvenlikte ve 10 haneli olduğu bilgisi.

Bu haber, Adalet Bakanının yaptığı açıklamadan sonra anlam kazanmaya başladı. Açıklamada, haberde yazılanların aksine Rojin’in telefon şifresinin hala çözülemediğini ve çalışmaların devam ettiğini belirtiliyordu. Meslek icabı, ekran kilidi açılamayan bir telefondaki veriye ve dolayısıyla geçmiş İnternet aramalarına ulaşılamayacağını gayet iyi biliyorum. Bu bilgilere bir şekilde ulaşılmışsa dahi –ki bu milyon dolarlık bir buluş olurdu- aralarından yalnızca intiharı çağrıştıran bilgiler seçilmiş ve “Rojin’in ölüm nedeni belli oldu” anlamlarında çeşitli başlıklar atılmıştı.

Rojin’in intihar ettiği algısı yayıldıktan sonraki günlerde basının olaya ilgisi azalmış, haberler adeta bıçak gibi kesilmişti. Rojin Kabaiş ismi basında ancak haftada 1-2 kez ve sadece kadın dayanışma platformlarında görünür durumdaydı. Sonrasını biliyorsunuz, bir Adli Tıp raporuyla tüm algı operasyonu tersine döndü ve bugün Rojin’e her zamankinden daha güçlü sahip çıkılıyor.

Sadece basından okuduğum bilgilerle aradım Nizamettin Bey’i. Kızının intihar etmesi için bir neden yoktu, zaten kendisi başından beri buna hiç inanmamıştı. Bir baba için böyle düşünmesi normal diyebilirsiniz fakat yaşadıklarını kendisinden dinlerseniz aklınıza gelebilecek yegane düşünce “olayın örtbas edilmeye çalışıldığı” olurdu. Otopside olanlar, cenaze sonrası Diyarbakır’dan Van’a 17 kez gidip gelerek ulaşabildiği tüm kurumlara başvurup ne olduğunu öğrenmeye çalışması ve her defasında kızının intihar ettiği söylenerek geri dönmesi, hepsini burada yazamayacağım, kelimelerle anlatılacak gibi değil!

Bakan Bey’in açıklamasında geçen, telefon şifresinin kırılması için “yurtdışından uzmanların dahil edilmesi” ayrıca dikkatimi çekti. Bir yıl boyunca telefonun adeta saklanması ve tam kamuoyu baskısı arttığında yurtdışından uzman getirme fikri başlı başına şüphe uyandıracak bir durum, hiç inanmadım. Çünkü artık, ilk etapta basına sızdırılan “yüksek güvenlikli uzun şifre” haberinin tek amacının telefonu uzun süre ellerinde tutabilmek olduğunu anlamıştım. Uzun şifre uzun zaman, uzun zaman ise olayın soğutulması ve Rojin’in unutulması demekti. Soruşturmada kısıtlılık kararının alınması ve kararın zamanı, olayın dışarıdan karıştırılmaması için planlanmış bir önlemden başka ne olabilirdi. Peki, bu durumda, yani eğer telefondaki veri gizlenmek isteniyorsa, şifrenin çözülmesi için yurtdışından uzman getirme fikri neden telaffuz edilmişti?

Bu soruyu cevaplamadan önce şifre konusunda yapılan algı çalışmasını ve aslında ne olduğuna anlatmam gerekiyor. Rojin’in fotoğraflarını ve elinde tuttuğu yeşil kılıflı telefonu görmüşsünüzdür. Xiaomi marka Redmi serisi (muhtemelen 11 pro) bir telefon. Yurtdışından uzmana hatta bir uzmana dahi gerek duyulmadan ekran kilidinin açılabileceği bir model.

İnanmayanlar iyi bir telefon tamircisine gidip sorabilirler. Daha kolayı, Youtube veya Tiktok’da yapacağınız bir arama ile bu model telefonlarda ekran kilidinin nasıl aşılacağını anlatan videoları bulabilirsiniz. (Telefon modeli ve “screen lock” yazarak aratınız) Sizin anlayacağınız, Rojin’in telefondaki şifrenin çözül(e)memiş olması bir kandırmacadan ibarettir.

Dünkü görüşmemizde Nizamettin Bey’e birkaç kez ve ısrarla “Ne yapıp edip, o telefonun başına bir kaza gelmeden geri almamız lazım” dedim. Çünkü biliyorum ki dürüst ve bağımsız bir uzman tarafından incelemesi durumunda, şifresinin açılıp açılamadığı, ne kadar sürede açıldığı, Google’da hangi aramaların ne zaman yapıldığı ve evet, belki Rojin’in nasıl, neden veya kim tarafından öldürüldüğü ortaya çıkacaktı. Bu nedenle Rojin’in telefonundaki veri halen kaybolma veya yok edilme tehlikesi altındadır.

İşte burada yurtdışından neden uzman getirildiğini anlıyoruz. Bir yıldır telefonu saklayan bir devlet kurumu kendi gözetimindeki telefondan veri silemez, bu sorumluluğu alamaz, adını kötüye çıkaramaz ve zaten büyümekte olan kamuoyu tepkisini iyice üzerine çekemezdi. Ancak, telefondaki veriyi yok etme işlemi, bu suçun ve sorumluluğun üzerine atılabileceği bir yabancı tarafından kolayca yapılabilir, devlet kurum ve çalışanları bu işin dışında gösterilebilirdi. Yani, yurtdışından gelecek uzman telefon şifresini açmak için değil telefondaki veriyi yok etmek için planlanmış, kurulan tertibin kullanışlı bir aparatından başkası değildi.

İddialarıma cevap verilmeyecek, sorularım yanıtlanmayacak biliyorum. Komplo teorisi diyenler hayal gördüğümü söyleyenler olacak. Olsun!

O telefonun akıbeti hakkında mantıklı bir açıklama yapılana kadar, hatta bizzat kendim incemedikçe, Rojin Karaiş’in öldürüldüğünü ve cinayetin örtbas edilmeye çalışıldığını düşüneceğim, sonuna kadar da babasının yanındayım.

Hani, tek bir nokta dahi karanlıkta kalmadan maddi gerçeğin mutlaka ortaya çıkarılacaktı ya.. Bundan sonrasını tezgahı kurup Bakan Bey’i yanlış bilgilendiren karanlık güçler düşünsün.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR