Bir ahtapot varsa eğer, bunun ne menem bir şey olduğunu anlamak için yargı ağıyla kurulan kumpasın geldiği noktaya bakmak yeterli. Üstelik bu cumhuriyet düşmanı ahtapotun kollarından sadece biri…
Her ne kadar demeçlerinde “CHP artık Atatürk’ün partisi değildir” deseler de, İhvancıların hedefinde her zaman cumhuriyetin kurucu değerleri ve simgeleri olduğunu biliyoruz. Bugün gelinen noktada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapmayı planladığı bildirim, bu kumpasın nasıl şekilleneceğini de gösteriyor.
Başsavcılık bir talepte bulunma yetkisine sahip değil, ancak bu provokatif bildirimle demokrasiye yönelik bir darbeyi yapma görevini Yargıtay’ın kucağına bırakacak. Eğer Yargıtay bu bildirimi dikkate alırsa iş büyüyecek. Yargıtay hukuki işlemleri yaparsa bu kez, CHP’nin kapatılması talebiyle mesele Anayasa Mahkemesi’ne taşınacak.
CHP 2027’de hâlâ birinci parti olursa bu saldırıyı da yaparlar
Önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bildirimindeki dayanağa bir bakalım:
“Seçim sandık verilerinin Cumhuriyet Halk Partisi tüzel kişiliğinden usulsüz yayıldığı anlaşıldığından Anayasanın 68’inci ve 69’uncu maddeleri ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu kapsamında gereğinin takdiri için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecektir”.
Atıfta bulunulan maddelerde ‘gereği’nin ‘kapatma cezası’ olduğu görülüyor. Akın Gürlek ve ekibi, doğrudan ‘kapatma davası’ açmıyor, hatta bunu talep de etmiyor.
Siyasal islamcılar bir kez daha sinsi ve uzun vadeli bir kumpas planlamış görünüyor. Başsavcılığın zaten kapatma yetkisi yok, olsaydı bile Akın Gürlek gibi Cumhur İttifakı ile işbirliği içinde olduğu bu kadar alenî olan biri üzerinden böyle bir girişimde bulunmanın kamuoyunda inandırıcılığı olmayacağını hesaplarlardı. İşte bu sebeple topu Yargıtay’a atacaklar. Sonra Yargıtay üzerinde yandaş medyayı, trol ordusunu ve siyasî baskı mekanizmalarını kullanarak bu meseleyi gündemde tutacaklar. Böylelikle 2027’de yapılmasını planladıkları genel seçimlere kadar CHP’yi yıpratma imkânları olacak. Baktılar ki, hâlâ CHP kamuoyu yoklamalarında birinci parti olmaya devam ediyor. O zaman bu Rus ruletine başvurmaktan da kaçınmayacaklar.
Kapatma hamlesinin bir değil üç yolu var
Peki bu yargı süreci işlerse nasıl işleyebilir?
Siyasi partilere kapatma davaları, üç şekilde açılabiliyor. Bir ihtimal, davanın re’sen açılması. Bu bildirim sonrasında Yargıtay bu yola gidebilir ve CHP’ye kapatma davası açabilir.
İkinci yöntem, Adalet Bakanı’nın dava açması… Eğer Bakanlar Kurulu karar alırsa, Adalet Bakanı, CHP’nin kapatılması için dava açabilir. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nde (CHS) Bakanlar Kurulu lafta var fiiliyatta yok olduğu için, bu karar ‘Erdoğan’ın talimatı’ ile hayata geçecektir.
Bir yol daha var; mecliste grubu bulunan bir başka partinin dava açması. AKP, MHP veya bir diğer parti, merkez organlarında alacağı kararla Yargıtay’a başvurabilir. Büyük olasılıkla bu noktaya gelirse, davayı açma görevi MHP’ye verilir.
Kumpaslar inandırıcı değilse siyaseti kumpaslara boğ!
Bu yargı eliyle operasyonlar, artık CHP ya da diğer muhalif partilerin seçmenlerinin nezdinde değil, AK Parti ve MHP seçmenlerinin nezdinde de inandırıcı bulunmadığından ve 19 Mart’tan bu yana hem CHP’yi konsolide edip hem de oyunu artırmasına neden olması sebebiyle Cumhur İttifakı kurmaylarının el artırmasına sebep oluyor.
Biliyorlar ki bundan sonra geri adım atarlarsa tepe taklak gidecekler! O sebeple uzun vadeye yayılan sinsi ve tehlikeli kumpaslar silsilesine devam etmek dışında bir seçenekleri yok. Daha fazla dava, daha fazla gözaltı ve tutuklama, yargı eliyle daha karmaşık ve takibi zor dosyalar gündeme gelmeye devam edecek.
Başsavcılığın gönüllü avukatı aHaber olursa…
Onlar açısından sorun şu ki, her atakları artık bir komplo olarak algılanıyor. Bu sebeple de önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ‘Ben yapmadım miki yaparsa yapar’ benzeri bir açıklama yapmak zorunda hissediyor.
Yandaş basının en büyük provokatörü aHaber hemen atlıyor ve destek veriyor:
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ekrem İmamoğlu Suç Örgütü’ne yönelik 3 bin 900 sayfalık iddianamesini hazırladı. Hazırlanan bu iddianamede CHP’nin topyekûn yönetim olarak kamu kaynaklarını suiistimal eden, suç gelirleriyle çıkar menfaat sağlayan İmamoğlu ile bilinçli bir şekilde ortak hareket etmesi nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirimde bulunuldu. Başta Sözcü gazetesi olmak üzere çok sayıda muhalif basın yayın organları ve troller tarafından sosyal medyada ‘CHP’ye kapatma davası açılıyor’ şeklinde algı çalışmaları başlatılarak vurgun-rüşvet-yolsuzluk suçlarının üstleri kapatılmaya çalışıldı”.
Çok alıştığımız ahlâksızca bir manipülasyon örnneği daha!
Darbe sahasında kısa paslaşmalar
Sonuçta, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının tepkiler üzerine yaptığı yazılı açıklamada kullandığı “CHP’nin ülke genelinde ve yerelde gerçekleşen seçimlerin güvenilirliğini, seçmenin iradesini ve demokratik düzeni etkilemeye yönelik, sistematik ve süreklilik arz edecek şekilde müdahalede bulunduğu tespitleriyle adı geçen siyasi parti hakkında Anayasa’nın 68’inci ve 69’uncu maddeleri ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 101’inci ve devamı maddeleri uyarınca gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirimde bulunulmuştur. Bir kısım medya organlarında belirtildiği gibi partinin kapatılmasına yönelik bir talep söz konusu değildir” açıklaması kumpası perdelemek için yapılmış bir manipülasyondan başka bir anlam ifade etmiyor.
Ya CHP yıpranmazsa ve daha da güçlenirse?
Siyasal İslamcıların da, Amerikan menşeli ırkçıların da gönlünde yatan aslan CHP’yi kapatmak. Gel gör ki, kuruluşundan bu yana ‘parti kapatmaya karşı durduğunu’ iddia eden AK Parti için bu hiç de kolay bir iş değil.
MHP daha net bir tutum alabilir, ancak bu kez tabanı sorun çıkarabilir. Zira öyle ya da böyle cumhuriyetin kurucu değerlerinden hepsine olmasa bile bir bölümüne sahip çıkan bir tabanı var MHP’nin ve yine öyle ya da böyle bu kurucu değerleri hayata geçiren kurucu partiyi kapatmak öyle kolay kolay altına girilecek bir yük değil. Bu Cumhur İttifakı, HDP’yi bile kapatmak konusunda yan çizmek zorunda kalmışken hem de…
Ancak iki yıl boyunca, CHP’nin gücünü bölmek, ataklarını engellemek, mümkünse parti içinde bölünme yaratmak için bu ‘kapatma’ süreci’ni fırsat olarak gördükleri aşikâr. Eğer böyle düşünmüyor olsalardı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı eliyle bu bildirimi yapmaya kalkışmazlardı.
Bu son atımlık barut keseden erken çıktı
Aylardır süren ‘kurultay iptali’ süreci, CHP’nin büyük oranda kilitlenmesine, bölünmenin eşiğine gelmesine yol açmıştı. Bugüne kadar başta partinin genel başkanı Özgür Özel’in olağanüstü performansı sayesinde parti kadroları konsolide olmasa CHP kan kaybedebilirdi.
Ancak Cumhur İttifakının evindeki hesap çarşıya uymadı! CHP kan kaybetmedi, tersine desteğini artırdı. Hele ki o saçma sapan kayyım hamlesi partide birliği güçlendirdi. Biraz da beceriksiz Gürsel Tekin ve ekibi sayesinde…
Büyük olasılıkla bu ‘kapatma davası’ meselesi de CHP’nin hem birliğini pekiştirecek hem de siyaset yapma biçimini radikalleştirecek. Yani yine sinsice hazırlanan kumpaslar AK Parti ve MHP’nin oy kaybetmesine sebep olacak.
Belki Ekrem İmamoğlu 2027’de cumhurbaşkanı adayı olamayacak. İktidar İmamoğlu’nu hapiste tutabilir bu doğru. Peki ama anketlerden de anlaşılacağı üzere İmamoğlu’ndan üç-dört puan fazla oy potansiyeline sahip Mansur Yavaş’ı ne yapacaklar?
Diyelim binbir kumpasla ona da siyaset yasağı getirdiler. Ya Özgür Özel, o da Recep Tayyip Erdoğan’a karşı seçimi rahat kazanır. Dahasını söyleyeyim, Özel’i yasaklasalar, herhangi bir CHP’li büyükşehir belediye başkanının bile sandıkta Erdoğan’ı geride bırakma ihtimali var artık!
Koz sandıkları şey ülkeyi batırabilir
Durum bu; AK Parti ve MHP erimiyor sadece, AK Parti Genel Başkanının muhafazakâr seçmen nezdinde karizması da eriyor. İşte bugünkü bildirim hamlesi böyle okunmalı; son seçenek olarak erken seçimlere az bir süre kala CHP’yi kapatma kozunu elde tutmak.
Farkında olmadıkları şey, o koz sandıkları şeyin, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük siyasî, ekonomik ve toplumsal krizi yaratacağı ve o enkazın altında başta AK Parti ve MHP’nin kalacağı…
Tek onlar kalsa mesele değil de, zaten ekonomik ve siyasî krizden bir türlü çıkamayan bu ülkenin böylesi bir kriz sonrasında neler kaybetmiş olacağı…
Umurlarında mı? Hayır!..
