Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmeliğin iptali için Danıştay’da dava açıldı.
Dokuz çevre derneği ve iki yurttaş tarafından açılan davada yönetmeliğin kamu yararına bir yasal düzenleme olmadığından iptali istendi. Ayrıca açık yönetmeliğin hukuka aykırılık ve telafisi imkansız zarar şartlarını birlikte taşıdığından davalı idarenin savunması alınmaksızın yürütmenin durdurulması talep edildi. Öte yandan adli yardım ve yargılamanın duruşmalı yapılması talebinin ve davanın kabulü istendi.
Yönetmeliğin neden kamu yararına aykırı olduğu ise dosyanın avukatlarından İsmail Hakkı Atal tarafından Yeşil Gazete’ye yapılan açıklamada şöyle açıklandı:
“AKP, 2010 referandumunda ‘özgürlükler ve insan hakları‘ kandırmacasıyla ülkeyi nasıl faşizan ve özgürlüklerin yok edildiği, insan haklarının tehlikede olduğu bir hale getirdiyse; şimdi de ‘tarımsal üretimin planlanması’ kandırmacasıyla kırsaldaki küçük çiftçimizin ve hayvancımızın geleneksel üretim yöntemlerini bitirmeye çalışıyor. Küçük çiftçi ve hayvancıyı bitirmeye yönelik bu yasal düzenlemeyle; üretim izni vermeyeceği küçük çiftçiyi topraklarını terk etmeye zorlayarak tarımı ve hayvancılığı tamamen büyük endüstriyel tarım ve hayvancılık şirketlerinin egemenliğine bırakmak istiyor.”
‘Köylünün haklarının korunacağına ilişkin hiçbir hüküm yok’
Tarım ve Orman Bakanlığına karşı davacılar arasında Adana Çevre ve Tüketici Koruma Derneği, Antakya Çevre Koruma Derneği, İskenderun Çevre Koruma Derneği, Mersin Doga ve Çevre Derneği, Tarsus Çevre Koruma Kültür ve Sanat Merkezi Derneği, Fatsa Doga ve Çevre Derneği, Ordu Çevre Derneği , Muğla Çevre ve Ekoloji Politikaları Derneği ve Muş Meşe Derneği bulunuyor.
13 Kasım’da açılan davaya ilişkin açıklamada bulunan Avukat Atal, “AKP yönetmeliğin 13. maddesiyle tarımsal üretimi , 15. madde ile ise hayvansal üretimi planlayacağını iddia ediyor. Her iki maddeye de baktığımızda üretim izni koşulları hiçbir şekilde somutlaştırılmamış olup, küçük ölçekte geleneksel yöntemlerle tarımsal üretim ve hayvancılık yapan köylüye öncelik tanınmasına, büyük endüstriyel tarım ve hayvancılık işletmelerine karşı küçük ölçekte üretim yapan köylünün haklarının korunacağına ilişkin hiçbir hüküm yok” dedi ve ekledi:
“Yönetmeliğin bu haliyle uygulanması halinde il bazındaki üretim kotalarının büyük endüstriyel tarım, hayvancılık, meyvecilik işletmeleri tarafından doldurulacağı ve küçük çiftçiye üretim izni verilmeyeceği kesin. 13. Maddeyle tarımsal üretim izninin işletme veya havza bazında verileceğinin öngörülmesi ise maliye kaydı olmadığı halde geleneksel organik üretim yapan ihtiyaç fazlasını da satan yoksul köylümüze tarımsal üretim izni verilmesini engelleyecek bir hüküm.”
Yönetmeliği çıkaran Tarım ve Orman Bakanlığının dahil olduğu AKP hükümetinin, 2005’te kırsalda yaşayan çiftçi -köylü -hayvancı nüfusunu 10 yıl içinde yüzde 35’ten yüzde 8’e (2005 itibariyle 70 milyonluk nüfusta 25 milyondan 5 milyona) indirmek için AB’ye taahhüt verdiğini hatırlatan Atal, şunları kaydetti:
“AKP yerli çiftçinin-hayvancının iflas etmesine sebep olacak şekilde yurtdışından canlı hayvan -tarımsal ürün ithal ederek sürekli küçük çiftçiyi -köylüyü yoksullaştırdı ve kırsal alan nüfusunu yüzde 35’ten yüzde 15’e indirdi. Diğer yandan kırsalda yaşayan köylümüz AKP’nin 2008 ile 2023 arasında her köye dört maden ruhsatı düşecek şekilde verdiği 386 bin maden ruhsatına karşı da engel teşkil ediyor ve kırsal alan bu nedenle de boşaltılmak isteniyor. Cumhuriyet kurulduktan sonra AKP iktidara gelene kadar egemen olan kamucu politikalarla 1923 ile 2002 arasında 79 yılda sadece 1186 maden ruhsatı verilmiş olduğunu da belirtelim.”
Devlete görevleri hatırlatıldı
Dava konusu yönetmeliğin iptalinin gerekliliği olarak Anayasayla korunan sosyal devlet ilkesine, yine Anayasanın 5. maddesinde yer alan devletin siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırma görevine işaret edildi. Ayrıca Anayasanın “…Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” ibaresinin bulunduğu 10. maddesine de işaret edildi.
Dava dosyasında “Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır” ifadelerinin yer aldığı madde 45’e ve “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir” ifadesine yer verilen 48. maddeye de değinildi.
Son olarak Türkiye’nin çeşitli noktalarındaki ekokırımlara işaret ederek İsmail Hakkı Atal şu ifadeleri kullandı:
“Akbelen’de, Kazdağları’nda, Tokat’ta, Afyon’da, Bergama’da halen üretime devam eden köylüler, enerji ve maden şirketlerinin işgaline karşı direnmektedir. Dün (15 Kasım) Akbelen’de tapulu tarlasını LİMAK’tan koruduğu için jandarma tarafından gözaltına alınmak istenen İkizköy’lü Haydar Demir’in yaşadığı olay; ‘Yeni Türkiye yüzyılının’ milletin efendisi olan köylüyü ‘efendilik’ten kölemen haline getirmeye çalışan bir yönetimi simgelediğini göstermektedir.”