HALKWEBYazarlarİktidar, CHP’yi iddiasından vurmaya çalışıyor

İktidar, CHP’yi iddiasından vurmaya çalışıyor

26 Mart 1989 tarihi, henüz 12 yaşımda olmama rağmen hafızamda yer eden günlerden biriydi. O gün evimizde büyük bir coşku vardı. Yerel seçimler yapılmış ve akşam TRT, seçim sonuçlarını açıklıyordu. Ailemin sıkı destekçisi olduğu Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP), büyük bir seçim başarısına imza atmıştı. ANAP’ın izlediği politikalardan bıkan halk, SHP’yi 28.7 oy oranıyla birinci çıkardı. 12 Eylül 1980’den sonra solun en önemli başarılarından biriydi.

Oturduğumuz binadaki diğer sol görüşlü komşular da bizde toplanmıştı; bildiğin bayram havası vardı. O gün mevcut olan 67 ilin 39’u kazanılmıştı. Ben de henüz çocuk olmama karşın ailemin ve dostlarımızın sevincine ortak oluyordum. Ertesi gün, bütün demokrat gazeteler alınmıştı. Genel yorumlar, bu yerel seçim başarısından sonra ilk genel seçimde SHP iktidarının kaçınılmaz olduğu yönündeydi. Ancak işler o yönde ilerlemedi.

Zaferden bozguna giden süreç 

PKK’nın yükselişe geçtiği süreç, SHP içinde de gerilime neden olmuş ve bir grup Kürt milletvekilinin partiden ayrılması kimi doğu illerinde ciddi oy kaybına neden olmuştu.  1991 genel seçimleri iç açıcı değildi. Devamında belediyelerde yaşanan İSKİ skandalı gibi olaylar, aksayan kimi belediye hizmetleri, bunların rakiplerce ve o günlerde neredeyse herkesin izlediği Cem Uzan’ın sahibi olduğu Türkiye’nin ilk özel televizyonu Star TV tarafından kara propaganda amaçlı yoğun kullanılması, SHP’nin bu söylemler karşısındaki yetersiz iletişim stratejisi, son olarak sol içi bölünme gibi nedenlerin de etkisiyle 1994 yılında, 1989 yerel seçimlerindeki kazanımların büyük bir kısmı kaybedildi. Refah Partisi’nin o günkü başarısı, bugünlerin yolunu açtı. Kazananlardan biri de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’dı.

CHP, iktidarla mücadelenin ön cephesine belediyeleri koydu

CHP, yıllar sonra 2019 yerel seçimlerinde yine ciddi bir başarı elde etti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun disiplinli yönetimi sayesinde CHP’li belediyeler, 2023’e kadar sorunsuz bir şekilde geldiler. Tarihler 31 Mart 2024’ü gösterdiğinde, AKP’nin izlediği ekonomik politikalardan bıkan halk, tıpkı 1989’da ANAP’a yaptığı gibi ders vermek için sosyal demokratlara yöneldi ve CHP’yi birinci çıkardı.

CHP’nin genel politikasının daha çok belediyelerin yapacağı çalışmaların halkta takdir göreceği ve bunun da önümüzdeki seçimlere yansıyacağı yönünde olduğu görülüyor. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın bu süreçte öne çıkması, bu politikaya zemin hazırlıyor.

Aslında 2019’dan sonra Kılıçdaroğlu da belediyelerin çalışmalarını çok önemsiyordu. Ancak bunu yaparken, asla bütün umutları belediyelere bağlamamış, gerek ittifak politikaları gerekse bizzat kendisinin öncülük ettiği yolsuzluk söylemleri ile iktidarı sıkıştırmıştı. Kayıp 128 milyar dolar ve “5’li çete” söylemi ile iktidarı sıkıştırırken, öte yandan EYT, emeklilere bayramlarda verilen iki ikramiye gibi söylemlerle iktidarı adım atmaya zorlamıştı.

Partide belediye başkanlarının ağırlığı arttı

Bütün bunlara rağmen, belediye başkanlarının süreç içerisinde etkinliği de hayli arttı. Hatta bu artan etki CHP’de 2023 yılında yönetim değişikliğini bile tetikledi. Günümüzde CHP’de belediyeler, örgütlerin de önüne geçmiş vaziyette.

Parti hiyerarşisinde ilçe ve il başkanları, oradaki belediye başkanının önünde olması gerekirken birçok yerde tersi durum var. Belediyeler, güçlü bir icraat gücünü elinde bulundurmakta ve bu, parti yönetimleri ile üyelerinin birçok yerde asıl otorite olarak onları kabul etmelerine neden olmaktadır.

Çok fazla belediyeye sahip olmak örgütü tembelleştirdi mi?

Peki, çok fazla belediye kazanmak bir partinin mücadelesini artırabilir mi? Şayet parti yönetimi güçlü ve disiplin varsa, evet. Ama tersi durumda zarar da verebilir. Belediyelerde çalışmaya başlayacak parti üyeleri, çoğu zaman “Ben artık belediye çalışanıyım” gerekçesiyle iktidara karşı açık tavır gösterilmesi gereken eylemlerden geri durmaktadır. Yani, çok fazla belediyeye sahip olmanın çoğu yerde CHP örgütlerini tembelleştirdiğini söylemek yanlış olmaz.

Gol atayım derken, çok gol de yiyebilirsin

İşin bir diğer yanı, CHP’nin iktidar yolunu belediyelerle açma stratejisinin iktidarın dikkatini çekmesidir. Bu durum, CHP’yi iddiasından vurma çabalarına neden oluyor. Sonuçta, belediye başkanlarına dayalı bir siyasi mücadele yürütmek hukuka saygı noktasında ciddi zaafları olan AKP iktidarı karşısında kolay değil.

Belediye başkanı, nihayetinde idari olarak İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır ve her an teftişe veya soruşturmaya açık bir konumdadır. Kimi zaman bilerek bir yanlışa imza atılmasa bile, niyeti kötü bir müfettiş, bir belediyede aksayan bir hata bulabilir. Kısacası, belediyeleri bir gol atma aracı olarak belirlersen, birçok golü kalende görürsün; bu da enerjinin büyük bir kısmını belediyeleri savunmaya harcamanı gerektirir.

Erdoğan, CHP’ye yeni bir 1989- 1991- 1994 süreci yaşatmak istiyor

1970’li yıllardan beri siyasetin içinde olan ve bugünkü kariyerini biraz da SHP’nin 1989’daki fırsatı değerlendirememesine borçlu olan Erdoğan’ın CHP’ye SHP’nin 1989-1991-1994 sürecini yaşatmak istediği anlaşılıyor.  CHP’nin bu konudaki en büyük güvencesi ise halkın  feraseti. Yani insanların CHP’li belediyelere karşı baskılarını ve mağduriyetlerini göreceğini ve bunun karşılığını sandıkta iktidara vereceğini düşünüyor. Ancak bu düşünceye çok da bel bağlamamak gerekir. Erdoğan, muhalefet seçmeninin kendi seçmeninden farklı olarak daha sorgulayıcı olduğunu biliyor. Bu nedenle CHP’li belediyelerle ilgili sıkıntılı durumları ortaya çıkarabilirse bunun bir kısım muhalif seçmende CHP’ye karşı memnuniyetsizliğe ve tepkiye de dönüşebileceğinin de farkında.

AKP’nin çifte standardını anlatmanın faydası yok, çözüm ofansif politikalarda

Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’in Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat”ın gözaltına alınmasının ardından yaptığı ve iktidarın CHP’li belediyelere yüklenirken AKP’li belediyelerdeki yanlışları görmezden geldiği ve çifte standart uyguladığı söylemi politik olarak haklı olsa bile tek bu söylemin arkasına da saklanmamak lazım. Türkiye’de artık A’dan Z’ye herkes AKP iktidarının ne olduğunu biliyor. AKP’yi desteklemeye devam eden de onu bu politikalarıyla benimsemiş halde.

O halde yapılması gereken AKP iktidarına belediyelerde mümkün olduğu kadar malzeme verecek olaylardan kaçınmak gerektiği gibi Kılıçdaroğlu dönemindeki gibi yolsuzlukların üzerine giden politikaları tekrar devreye sokmaktır.

Örgütlerin ön planda olduğu bir mücadele yükselmeli

Bunun için de CHP’nin, mutlaka örgütlerini güçlendirmesi ve mücadelesini daha ideolojik bir yöntemle halkın genel sorunlarını önceleyecek şekilde yönlendirmesi gerekiyor. Asgari ücret açıklandığında, “CHP’li belediyelerde asgari ücret 30 bin lira olacak” açıklaması yapmanın, o parayı alamayan diğer asgari ücretliler nezdinde bir karşılığı yok. Önemli olan, o parayı alamayanların sesi olabilmektir. Bu nedenle daha ideolojik ve kararlı bir dil kullanmak gerekiyor. Değerli zamanını “normalleşme” söylemleriyle harcayan parti yönetiminin, bu konuyu sağlamaktan uzak olduğu ortada.

Gerekirse yeni bir yönetim

O zaman gerekirse CHP’de yeniden bir yol çizmesi için bir yönetim değişikliği gündeme alınmalıdır. Belediye başkanları bir adım geri çekilerek asıl işlerine yönelmelidir. Parti yöneticileri ise iki adım öne çıkarak, iktidara karşı halkın öfkesini örgütleyecek çalışmalara öncelik vermelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI