Mesele barış ortamı oldu mu; ‘terörden arınma’, ‘barış’ ya da hangi terimi kullanmak isterseniz isteyin, insanların ölmeyeceği bir ortama destek vermek gerekir.
Yine hemen belirtmek gerekir ki, bu sürecin sorgulanması ve hangi kısa ve orta vadeli hesaplarla gündeme geldiğini de tartışmak, sadece bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak değil, bu bölgede, yani Batı Asya’da yaşayan her insanın sorumluluğundadır.
Hele ki ABD, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği’nin bölgeye ilişkin kirli hesapları ayan beyan ortadayken, bir Lübnanlı ‘ev Arabı’ (bu lakabı ‘ev zencisi’ teriminden esinlenerek koyuyorum), ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve aynı zamanda Suriye Özel Temsilcisi olarak bu coğrafyada görevlendirilmişken!..
Lawrence’ın ‘Ev Arabı’ versiyonu büyükelçi!
Thomas Barrack’tan söz ediyorum.
Barrack’ın büyükanne ve büyükbabası, 1900 yılında şu anda Lübnan sınırlar içinde yer alan Zahle’den ABD’ne göç eden Lübnanlı hıristiyanlardan; marunîlerden…
Benim yaşımdakiler belki hatırlar; Lübnan iç savaşında, Sabra ve Şatila başta olmak üzere, İsrail’in işgal ettiği Lübnan topraklarında pek çok katilama imza atmış Falanjist Parti’nin tabanını oluşturan marunîlerden…
‘Falanjist’ terimi İspanya’dan gelme bir terim ve diktatör Fransisco Franco’nun birliklerine verilen addı. Bu parti de o faşizmin Arap versiyonu işte!
Lübnan’ın yaklaşık yüzde 22’si marunîlerden oluşuyor ve öyle ya da böyle son tahlilde Batı ittifakının ve dolayısıyla İsrail’in yanında yer alıyorlar. Yine belirtmek gerekir ki, tabii ki “Marunîler faşisttir” diyecek bir aşırı milliyetçi ya da köktendinci değilim, ama Lübnan tarihinin bir yanında böyle bir gerçeklik var!
Tom Barrack’ın da bu ‘falanj’ ruhundan nasibini almış bir ‘ev Arabı’, daha da ötesi her türlü kanlı senaryoyu bu topraklarda uygulamaya koyacak yeni bir ‘Gertrude Bell ile Lawrence kırması bir aktör’ olacağını bu sebeple iddia ediyorum. Değil mi ki, “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir” lafını fütursuzca sarf edebiliyor!
Kastettiği bu coğrafyada, uyduruk bir imparatorluk mirası üzerinden şekillendirilecek çok hukuklu, federalimsi bir ılımlı islam modeli… Ve şu milliyetçi geçinen MHP’den ve rabia işareti yapan AK Partililerden tek bir itiraz gelmiyor.
Müstemleke modelinin bel kemiği ümmetçilik
Yönetilebilir, gerekirse kan dökülerek yeniden tasarlanmasını istedikleri bir bölge Batı Asya… Mısır’dan Pakistan’a kadar olan bölgeden söz ediyorum. Ve Gazze’de başlayan bu tasarım, Lübnan, Suriye, Irak ve İran derken sürüyor, bunun bir ayağını da Türkiye oluşturuyor.
İran İslam Cumhuriyeti’ni yıkmadan zayıflatmaktan taş taş üstünde kalmayacak şekilde bombalamaya kadar pek çok seçeneği tartışıyorlar.
Belucîleri, Kürtleri ve İran’daki Azerileri (ya da Türk etnik grupları demek daha doğru olur) kışkırtıp ülkeyi parçalama projeleri de var masada…
AK Parti Genel Başkanının tarifinden de anlaşılacağı üzere, islam harcıyla bir araya getirilecek Türk-Arap-Kürt birliği, sünnîlik şemsiyesi altında Batı ittifakının taşeronluğunu üstlenerek Batı Asya’da pürüzleri gidermek için kurulacak. Bu sebeple islam harcında Farsîlere yer yok! Onlar yeni güvenlikçi anlayışın jeostratejik düşmanı ilan edilecek.
Dolayısıyla, Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti de… Bir taşla üç kuş!.. Bu arada Pakistan’da da bir askeri darbe yaptırılıp ABD yanlısı bir cunta iş başına getirilirse alın size ‘Şam’da kayısı’!..
Şam’daki kayısı çok zehirli
‘Şam’ın kayısısı’ Amerikan yularını takmış bir tekfirci selefî vatan haini zaten… El Kaide’deki kod adı Muhammed el-Colani olan seri katil terörist. Nam-ı diğer Ahmet Hüseyin el Şara…
Hani Donald Trump’tan tutun da tüm batılı liderlerin yere göğe koyamadığı Suriye’nin yeni lideri! AK Partililer’in kan kardeşi…
Ne kadar pohpohlasalar da çok uzun süre o koltukta oturamayacak bir figür. Görevi var; Suriye’yi İsrail’e peşkeş çekmek. Görevi tamamlanınca yerine başka birini getirecekler. Bu süreçte Aleviler’i katledecek, Dürziler ile çatışacak, ülkedeki lailkleri olabildiğince sindirmeye çalışacak. Kürtler ile ABD gözetiminde pazarlıkları sürdürecek.
Hikâyenin başladığı yer Gazze’ye yapılan Hamas operasyonuydu ya, devamı Lübnan ve Suriye oldu. Şimdi Suriye-Irak-Türkiye üçgeninde üçüncü aşamaya geçilmiş görünüyor. Bir yandan İran’a sadırılar sürerken, bu üçgende ümmet üzerinden bir ittifak kurma hayalleri var, ki bu ‘ev Arabı’ Tom işte bunu sağlamakla yükümlü… Onun dediğini neredeyse bire bir AK Partililer ve MHP’liler papağan gibi tekrarlıyor zaten…
Farisî-Şiî ülkesinin parçalanması için mi bu olup biten her şey?
Planın bazı aşamaları var. Öncelikle sembolik düzeyde bir ‘silahsızlanma’ töreni… Bu hafta Süleymaniye’deki tören gibi! Ardından islam harcıyla üç halkı ümmette birliğe çağırmak. O da cumartesi günü eski BOP eşbaşkanı tarafından yapıldı zaten.
AK Parti Genel Başkanının konuşmasındaki ‘AK Parti-MHP-DEM Parti birlikte yürüyecek’ cümlesine takılmayın, orada Cumhur İttifakı kastedilmiyor, bu yeni savaşlar için ‘bölgesel barış zemini’ tarif ediliyor.
Tam bu noktada biraz ölçeği genişleteyim; Kafkasya’yı da katayım işin içine… İran bölünecek, Büyük Azerbaycan doğacak. Partiya Jiyana Azad a Kurdistanê (PJAK) silah bırakmayacak ve bu kargaşada İran’da Kürdistan kurulacak. Doğuda Belucîer ayaklanacak ve ilan ettikleri devlet resmiyet kazanacak, bu arada Pakisan’dan da bir parça kopartacaklar. Alın size Türk-Kürt-Arap ümmetinin payı…
Sünni Arapların payı Fars-Şii ülkesinin parçalanması ve Irak’taki Şiilerin tek başına kalması, yani onlara da bir şey düşüyor merak etmeyin! ‘Hep beraber taşeron olalım, üç koyalım bir alalım’ taktiği bunun adı, dikkat edin ‘bir koyup üç almak’ değil. Çünkü üçün ikisini batı ittifakı ve İsrail alacak, kalan üçün biri Türk-Kürt-Arap kardeşliğine!..
Evdeki berbat plan bu çarşıda tutar mı?
Peki bu plan tutar mı? Tümüyle başarıya ulaşması imkânsız, ancak Batı Asya’da büyük acılara sebep olacağı kesin.
Tutması için öncelikle Suriye’de bir netliğin oluşması gerek ki, öyle bir netlik asla yok!
Partiya Yekîtiya Demokrat (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim’in Süleymaniye’deki silah yakma töreninin ardından yaptığı açıklama oldukça önemli.
“Suriye hükümetinde sünnî cihatçılardan başka kimse yok. Kürtler yok, Ezidîler yok, başka Suriyeliler yok. Bunu kabul etmiyoruz, buna uymayacağız” diyor.
Yani bu el Colani ve Heye’t ül Tahrîri’ş-Şam (HTŞ) iktidarda olduğu sürece Yekîneyên Parastina Gel (YPG) silah bırakmayacak belli ki.
Silah bırakan Alevilerin başına gelenleri gördükten sonra aklı başında kim silah bırakır ki!
Yani el Kaide artıklarının iktidarını dayatan ABD ve bağlaşıkları aslında kendi barışlarının gerçekleşme ihtimalinin altını oyuyor. Ya HTŞ, Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) taviz verecek ya da Suriye’de silahsızlanma mümkün olmayacak, görünen o… Bu karmaşık ve çok taraflı mesele, ‘ben yaptım oldu’, ‘ABD arkamızda’ benzeri kolaycı ve teslimiyetçi yaklaşımlarla çözülemez. Masaya “Gel papaz kaçtı oynayalım” deyip hile yapanın da papazı bulması işten bile değil bu güç dengelerinde!
Seküler Türk-Kürt-Arap-Acem kardeşliği bu bölgeye lazım olan
Şu sıralar bu konuda her kafadan başka bir ses çıkıyor ve Kürt siyaseti için de bu geçerli… Daha MHP Genel Başkanının o ilk konuşmasının hemen ardından Yeni Yaşam gazetesinde öyle bir yazıya denk gelmiştim ki, AK Parti Genel Başkanının şu ‘ümmet’ eksenli konuşmasından çok daha beteri diyeyim.
Özetle; Türkler, Kürtler, Araplar batı ittifakının yanında İran’a karşı savaşırsa çok şey kazanır demeye getiren kraldan çok kralcı bir yazıydı.
Böyle yazılara ve özelilkle sosyal medya paylaşımlarına sıklıkla denk geliyorsunuzdur.
Laikliği, cumhuriyetin aydınlanma değerlerini küçümseyen, İhvancı ağzıyla yorum yapan Kürt siyasetinden insanlar hiç de az değil. Tabii ki burada bizim bakacağımız, DEM Parti’nin merkezi açıklamaları olacak. En önemlisi de şu ‘islam harcı ve ümmet’ yaklaşımına nasıl bir cevap verecekleri…
Şunu hatırlatalım; DEM seçmeninin özellikle sol ve seküler tabanı artık ne İmralı’dan, ne Kandil’den ne de DEM Parti Genel Merkezinden gelen açıklamaları amentü olarak kabullenmiyor.
Yani AK Parti, MHP ve DEM Parti bu süreç için el ele yürüyebilir, ancak sürecin böylesi gerici ve neo-Osmanlıcı bir safsatayla kirletilmesi halinde, ne bu ülke nüfusunun ekseri çoğunluğundan ne de kendi tabanından beklediği desteği alabilir.
Son söz olarak, AK Parti Genel Başkanının son konuşmasında iki önemli mesaj vardı.
Alevilere verdiği ‘merak etmeyin’ mesajı önemli, ancak ne yazık ki inandırıcı değil. İkincisi ise TBMM’de kurulacak ve yol haritasını ve ilkeleri netleştirecek komisyon…
İyi de CHP’ye kumpas üstüne kumpas kurulan, demokrasinin ve hukuk devletinin yok edildiği bir süreçte, bu nasıl olacak?
Göreceğiz!