CHP’nin tarihi demek Türkiye’nin tarihi demektir.
Nitekim CHP, modern Türkiye Cumhuriyetini kurmuş, yönetmiş ve Cumhuriyetin kurucu ilkelerini inşa etmiş bir siyasi partidir. Bundan bir yüzyıl önce partinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde inşa ettiği , başka bir ifade ile ülkenin değerlerine kazandırdığı tüm malvarlıkları, iktisadi olarak ülkenin hayat kaynağı olmuş ve olmaya da devam ediyor.
Ancak, Türk siyasi tarihine be denli damga vurmuş bir siyasi parti her dönem olduğu gibi bu dönem de parti içi çekişmeler ile ülke gündemini meşgul ediyor.
CHP’nin tarihi için “CHP’linin CHP’li ile mücadele tarihi” desek haksızlık etmiş olmayız. Nitekim CHP içerisinde tartışmalar bugün de gündemi meşgul ediyor.
Peki bu tartışmalarda kim haklı? Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu mu? Ya da onun tabiri ile arkasından iş çeviren hançerleyenler mi?
Bu tartışmalara girmeden önce Eski Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili bir kaç cümle kurmanın yerinde olacağı kanaatindeyim.
Öncelikle Kemal Kılıçdaroğlu 2010 yılında genel başkan seçildikten sonra, ilk beş yılı salıdan salıya grup toplantılarının yapılıp, hatipliğin dışında siyaset üretmeyen CHP’nin kronik hastalığı olan söylev siyaseti üzerinden siyaset yapmaya devam etti. Ancak daha sonraki süreçte sıkıştığımız söylev siyaseti anlayışını terk ederek eylem siyasetine yöneldi ve dolayısıyla CHP’yi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu sokaklarda, halkın içinde görmeye başladık.
Tabii ki bunları yaparken çok kızdığımız, eleştirdiğimiz, hatalı bulduğumuz kimi siyasi adımlar attığı da malumumuzdur. Peki eylem siyaseti olarak Kemal Kılıçdaroğlu ne yaptı? Aklımızda kalan klasik muhalefet siyasetini ortadan kaldıran belli başlı siyasi eylemleri şunlardı.
- Adalet için Ankara’dan İstanbul’a yürüdü
- Atanamayan öğretmenler için Milli Eğitim Bakanlığı’nın kapısına dayandı.
- TÜİK yanlış bilgi girerek halkı manipüle ettiği için TÜİK’in kapısına dayandı ve basın toplantısı yaptı.
- Taşeron işçilerin kadroya alınmasını sağladı.
- Ülkenin güvenliğinin tehlikede oluğunu ileri sürerek SADAT’ı bastı ve tehlikeye dikkat çekti.
- Ülke demokrasisi nefes alsın diye 15 milletvekilini İYİ Parti’ye vererek İYİ Parti’nin Meclis’te grup kurmasını ve seçimlere katılmasını sağladı.
- ‘Helalleşeceğiz’ diyerek merkez sağ seçmenini partiye davet etti ve Tahir Elçi’nin eşi ile Muhsin Yazıcıoğlu’nun oğlunu, Halil İbrahim Sofrası dediği masanın etrafında topladı.
- “Bu ülkenin doğmamış çocuğunun hakkını ‘Beşli Çete’ye yedirmem” deyip 418 milyar doları bu çetelerden alıp halka dağıtacağını söyledi.
- Merkez Bankası’nın arka kapıdan sattığı 128 milyar doların hesabını sordu
- Yıllardır mücadele eden emeklilikte yaşa takılanların, 3600 ek gösterge bekleyenlerin sorunlarının kısmen de olsa çözülmesi için adım atılmasını sağladı
- ‘Emeklilere iki bayramda ikramiye vereceğim’ diyerek emekli ikramiyesi düzenlemesinin yapılmasını sağladı
Mamafih Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi olarak yaptıklarını burada maddeler halinde sayfalarca sıralayabiliriz. Tabii ki bunların yanında zaman zaman bizlerin de öfkelenmesine neden olan siyasi hatalar yaptığı da aşikar.
Ancak, gelinen son süreçte Kemal Kılıçdaroğlu’nun en yakınında bulunanlar “değişim” adı altında kendisine operasyon yaparak genel başkanlık koltuğundan indirdiler.
Bu ‘değişimin’ öncülüğünü Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu yaptı.
Peki CHP’de ne değişti? Açıkçası hiçbir şey!
Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun kadrosunda bulunan Veli Ağbaba, Selin Sayek Böke, Ali Mahir Başarır, Bülent Tezcan ve niceleri, neredeyse eski kadroların tamamı, Özgür Özel’in kadrosunda kendine yer buldu.
Her şeyden önce “değişim” eylemde olur, söylemde değil, Sayın Özgür Özel bu bir!
Ayrıca eski yüzlerle yeni şeyler anlatamazsınız bu topluma, bu da iki…
Şu an ekonomik krizin yarattığı ortam ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir çok eksikliğine rağmen siyaset tarlasına ektiği mahsullerin semeresi ile son seçimin birinci partisi olarak siyasi arenadasınız.
Dileğim CHP’nin sizin önderliğinizde başarıdan başarıya koşması. Ancak bu anlayışla çiçeği burnunda genel başkan olmanız size rağmen size açılan krediyi çok hızlı bir şekilde, özelikle; siyasette “yumuşama” adı altında AKP’ye yanaşmanız nedeniyle tüketmeye hızlı başladınız.
Bu durum parti içinde huzursuzluk yaratmaya başladı ve kimi zümreler ve parti delegeleri Kemal Kılıçdaroğlu’na baskı kurarak onu siyaset sahnesine geri çekmeye başladılar. Çünkü parti içinde herkes şu soruyu soruyor:
“Yerel seçimlerde CHP yönetimi hangi siyasi söylemi gerçekleştirdi ya da üretti de bu oyları aldı?”
Bu oyların kalıcı mı yoksa tek dönemlik tepki oyu mu olduğunu CHP yönetiminin siyaset anlayışı belirleyecek.
Ben her şeye rağmen eski gençlik kolları başkanı ve partili olarak CHP’nin başarısı için kayıtsız-şartsız herkesin mücadele vermesi gerektiği kanaatindeyim. Çünkü, “mevzu memleket meselesiyse gerisi teferruattır” siyasi anlayışından yorulmuş kişileriz.
Ancak, bu partinin en belirgin özelliği vefakar olması ve pusu kültüründen uzak durmasıdır. Bu bağlamda eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaset dışı bırakılmaya çalışılması şeklini tasvip etmiyorum ve bu “değişim” söylemenin tabeladan ibaret olduğuna inanıyorum. Çünkü “değişmeyen tek şey değişim” diyenlerin “beşli çetelere” ihale dağıttığı bir siyasi ortamda kimse bize değişimin samimiyetini anlatamaz.
Hükümetin basınını “kendi medyasını yaratıyor” diye eleştirip, buna karşılık Roma’da 75 gazeteciyi misafir edip bunun masraflarını da belediye bütçelerinden karşılayanlar bana değişimin samimiyetini anlatamaz.
Çünkü, belediye seçimlerinde kendilerine sadık siyasetçi arayan; kendi eşini, dostunu, avukatını belediye başkanı yapanlar bana değişimin samimiyetini anlatamaz.
Değişim söylemi ile gelip “siyasi yumuşama” adı altında AKP limanına yanaşanlar bana değişimin samimiyetini anlatamazlar…
CHP’ye üye kabul etmek için MİT’e danışacağını söyleyenler…
Eski Genel Başkanlarına açılan davanın duruşması öncesi yapılan çağrıya ‘yerimiz belli halkın yanı’ diyerek gönderme yapıp duruşma öncesi yurt dışına gidenler…
Kendilerini siyaset sahnesine çıkarıp hayal bile edemeyecekleri pek çok makama gelmeleri için gerektiğinde kendisi bedel ödeyen eski liderlerine hakaret ettirmek için troll orduları kuranlar bana ‘değişim’den bahsetmesinler.
Buradan hareketle Kemal Kılıçdaroğlu’nun ulusal bir kanalda “hançerlendim” dediği ama siyasi nezaketi gereği isim vermediği o hançerciler, değişim adı altında CHP’yi ANAP’laştırmaya yönelten tüm “zoom”cular ve kurultay sonrası podyumlarda zıp zıp zıplayanların tümüdür.
Zaten Kemal Kılıçdaroğlu da geçtiğimiz günlerde kendisini yargılatmak isteyen Tayyip Erdoğan’ı tarihin en lekeli sanıklarından biri haline getiren tarihi savunması ile, yakılmak için ateşe tutuldukça kora dönen, kırmak için vuruldukça çelikleşen bir irade ile, bu ülkenin Saray rejimine karşı mücadele edecek en güçlü lideri olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Bunun için en büyük silahı ise, şantaj yapılamayacak kadar temiz, tehditler boyun eğmeyecek kadar cesaretli olmasıdır.
Yazımı çok sevdiğim ve sık kullandığım Pablo Neruda’nın bir sözü ile kapatıyorum:
Dünyadaki tüm çiçekleri koparabilirsiniz ama ama baharın gelmesini asla engelleyemezsiniz.
Bir başka sevdiğim söz de Mustafa Kemal Atatürk’ün “umutsuz olay yoktur, umutsuz insan vardır” sözüdür.
Bilmem anlatabildim mi ? Tabii ki anlayana!..