Eskişehir’de bir trafik polisinin sokakta vatandaşlara hitaben ‘Terörsüz Türkiye Süreci’ne dair bir açıklama yapması, Türkiye’nin gündemini belirledi. Konuşmanın sosyal medyaya düşmesinin ardından, söz konusu trafik polisinin açığa alınmasını destekleyenler olduğu kadar eleştirenler de oldu.
Eleştirenlerden biri de CHP’nin İçişleri’nden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan’dı.
CHP’li Bakan, X hesabından yaptığı açıklamada trafik polisinin görevden alınmasının bir disiplin işlemi değil; eleştirinin devlet eliyle bastırılması olduğunu öne sürdü.
Murat Bakan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya hitaben yaptığı açıklamada toplumsal mutabakata vurgu yaptı. CHP’li yetkililer, çözüm sürecine dair değerlendirmelerde sıklıkla “Toplumsal mutabakata” atıf yapıyor. Kulağa hoş, halka önem veren bir söylem olsa bile böyle bir sorununun çözümünde toplumsal mutabakat mümkün müdür? Gelin biraz bunu analiz edelim.
Çatışma süreçleri anket sonuçlarına bakarak sonlandırılamaz
İster adına terör, ister isyan, ister başka bir şey diyelim; uzun yıllara yayılan çatışma süreçleri ancak iki şekilde sonuçlanır. Ya tümden yok edersin ya da belirli bir noktada uzlaşırsın.
Türkiye, PKK’yı tümden yok etmek için elinden geleni yaptı ve ciddi başarılar da elde etti; ancak “PKK tamamen ortadan kalktı” denebilir mi? Hayır! PKK hâlen varlığını sürdürüyor. Kimileri “Artık eylem yapamıyorlar” dese bile, onların eylem yapamaması için Türkiye’nin on binlerce askerini sınır hattında tutması gerekiyor. Türkiye bu nedenle artık bu sorunu tamamen sonlandırmak ve enerjisini başka alanlara yönlendirmek için bir uzlaşma yolunu deniyor. Muhtemelen işin sonunda, kısmi bir af ile PKK’nın önce silahlarını bırakmasını, ardından teslim olmasını sağlayacak bir süreç hedefleniyor. Amacına ulaşıp ulaşmayacağını ise zaman gösterecek.
Ancak böylesi bir süreç için toplumsal mutabakat aranırsa, o mutabakat asla sağlanamaz. Toplumlar bu tür sorunlara rasyonel değil, duygusal açıdan bakarlar. Verilen şehitleri düşünerek, hiçbir şekilde af gibi seçenekleri gündeme getirecek süreçleri desteklemezler. O nedenle bugün Türkiye’de halka yüz kere “PKK tamamen teslim olacak ama Öcalan da affedilmeli mi?” diye sorulsa, her seferinde çoğunlukla “Affedilmesin” yanıtı çıkar.
Oysa çatışmalar halkın çoğunun ne dediğiyle değil, devletin kararlılığıyla çözülür. Silahların susması çoğu zaman karşılıklı tavizleri gerektirir. Anketlere bakılarak karar verilseydi, dünyadaki çatışmaların çoğu hiç bitirilemezdi.
Siyasi partiler, tepkilere rağmen sorumluluklarını yerine getirmelidir
Bu nedenle CHP, “toplumsal mutabakat” gibi gerçekleşmesi zor olan bir şartı ileri sürmekten vazgeçmeli ve oturduğu masada sürecin iktidar tarafından siyasi amaçlara yönelik kullanılmasını engellemelidir. Barış süreçleri zordur, tepkilere açıktır; ancak bir kez başarıya ulaşıp üzerinden bir süre geçince değeri anlaşılır. Evet, birçok konuda halkın çoğunluğunun görüşü önemlidir; fakat ölümleri sonlandıracak bir süreçte siyasi partilerin, gerektiğinde halkın tepkilerini göğüsleyerek tarihî sorumluluklarını yerine getirmeleri daha da önemlidir. Cumhuriyeti kuran parti olarak CHP de bu görevini üstlenmekten kaçınmamalıdır.
