Çok uzaklara bakmak değildir, Konfüçyüs’ün dediği gibi olmak ve önündeki çukurlara düşmek…
Ayağının ucuna bakarak da yürümek değildir, o zaman da ilerleyemezsin!
Gaza basıp son sürat araç kullanan çevrede olan biteni göremez, otobanda 60 km/sn hızla giden de hedefe ulaşmada gecikir.
Siyaset yolu incelikli bir yol ve bu yolda incelik esasında öncelik! Neye öncelik vereceğini bilmek çok önemli, kullanılan aracın o kadar önemi yok!
İş bilen şoför, Hacı Murat ile karlı buzlu yolda yürür gider, iş bilmeyen Ferrari ile yolda kalır…
Marifet ne araçta ne de yolda, tamamen direksiyonu kullanan şoförün becerisinde!
Yoluna göre yordam tutmayan şoförün kaza yapması kaçınılmaz, taşlı yollarda topuklu ayakkabı giyerek yürüyen süslü hatunun ayak bileğini kırması olası!
Defilede baloda giyilecek elbise ile dağda bayırda dolaşılmaz, dağda bayırda giydiğin kıyafetle de baloya gelinmez!
Neyi, ne zaman ve nasıl yaptığın önemli arkadaşım! Gerisi boş! İyi niyet, samimiyet, gözyaşları… İnan ki hepsi hikaye!
Orta sahada rakibe attığın tekmenin sonucunda kırmızı kart gören futbolcu, takımını 10 kişi bırakabilir ama takım yine kazanabilir, bu mümkün!
Ceza sahasında elle topa dokunup penaltıya sebep olan futbolcunun hareketi daha vahim! Hem takımı 10 kişi bırakıp üstüne de penaltı gol olursa ihanete tuz biber!
Gol olacak şutu eliyle engelleyip 10 kişi bırakan futbolcuya kızılmaz, kızılmamalı çünkü penaltı da kaçabilir ve takım yine kazanabilir!
Çok bileşenli bir denklem, siyaset dünyası… Bu dünyada kazanamıyor isen ve yer alamıyor isen hata sende demektir arkadasım!
Rakibin ittifak genişletir iken sen sofrana geleni kovuyorsan kazanamazsın! Dünkü düşmanla yeni kurduğun dostluk hatırına eski dostları defterden silersen kaybetmen kaçınılmaz! Çünkü eski düşman dost olmaz ama dostun düşman olur ve yenilmen mukadderdir…
Bütün devletler bu yüzden yıkıldı, bütün zorbalar bu şekilde çöktü, buna dikkat edenler zorba olsa da kaybetmedi! Tarih en bedava sinema aslında, ama izlemesini bilene ve izlediğini anlayana tabi!
Kabuğundan çıkan civcivin kabuğu tekmelemesi, aslını inkar edenlerin asaletten bahsetmesi, namussuzların nâmuslulara ahlak dersi vermesi yaman çelişki değil bugün (!) ve ne yazık ki hayatın gerçeği…
Toplumsal katmanlarda gayrimeşru gücün hüsnü kabulü ise apayrı bir sorun ve çürümüş yumurtanın kokması karşısında burnu koku almayanların akla zarar tat alma duygusu!
Paranın ön yüzünde ‘Allah’ yazıyor diye paraya tapanların, arka yüzdeki şeytanla aşna fişna olması muammasını çözemeyenlerin beyaz perdelerin ardındaki karanlığı görmesi mümkün değil elbette!
Doğmamış çocuğa don biçen terziyi, dağdaki tavşana sarımsak döven çömez avcıyı, ham meyvayı olgunlaşmadan dalından koparan bahçıvanı, zamansız hamlelerle arkadaşını hedef tahtasına koyan ve ağlayıp sızlayarak feryat figan edip rol kesen nankörü göremeyecek kadar kör olan yığınlar olduğu müddetçe çok timsah yavrusunu yiyecek ve çok bedeller ödenecek daha…
Gölgesinde ot bitirmeyen ceviz ağacı misali kendi menfaatini merkez nokta olarak görenlerin, eyleme heyecan veren ve hareketi canlandıran virgülü budaması karşısında sessiz kalan ünlemlere son sözümüz…
Sıra size de gelecek!
