Hüseyin Baş, son yıllarda kendinden söz ettirmeyi başaran genç siyasetçilerin başında geliyor. Babası Prof. Dr. Haydar Baş’ın ardından genel başkanlığına geldiği Bağımsız Türkiye Partisi’ni (BTP) ayakta tutup tutamayacağı bilinmezken, şaşırtıcı bir performansla adından söz ettirmeye ve kendini Türkiye’ye tanıtmaya başladı.
Muhalif bir söylem geliştiren ve bu çizgisini korumayı sürdüren Bağımsız Türkiye Partisi’nin (BTP) geçen pazar günü Ankara Keçiören Taha Akgül Spor Merkezi’ndeki olağan kongresini gelen davet üzerine dostum Atakan Sönmez ile birlikte Halkweb adına takip ettik. BTP’ye dair bilgilerim daha çok medya üzerinden takipten ibaretti. Ancak ilk kez partiyi ve partilileri toplu halde bulundukları bir ortamda gözlemleme fırsatım oldu.
Türkiye’de siyaset genel anlamıyla menfaat sağlamanın bir aracı olarak görülür. Motivasyonun en temel nedenlerinden biri de bir gün kazanan tarafta olacaklarına dair umuttur. Bu nedenle iktidara genelde veya yerelde gelme şansı düşük olan partilerde en büyük sorun, uzun vadede motivasyonu koruyabilmektir. Buna karşın BTP’de bu sorunun pek yaşanmadığını; partililerin heyecanlarını koruduklarını gözlemledim. Bu durumun, mevcut genel başkan Hüseyin Baş’ın performansından duydukları memnuniyetten kaynaklandığı anlaşılıyor.
Genç ve kadın katılımı yüksekti
Muhafazakâr kökenli partilerin çoğunda görülen iyi organizasyon düzenleme becerisinin BTP’de de kendini gösterdiği dikkat çekiyor. Partililer, kısıtlı imkânlarına rağmen medyayı ve gelen misafirleri ağırlamak için ellerinden gelen çabayı gösterdiler.
İçeriye girdiğiniz ilk andan itibaren, genel hatlarıyla muhafazakâr ağırlıklı bir kitleyle karşı karşıya olduğunuzu fark ediyorsunuz. Ancak buna karşın çok sayıda başı açık kadın ve genç kız da vardı. Başı kapalı anneler, çoğunlukla başı açık olan kızlarıyla kongreye gelmişti. Kongrede dikkate değer ölçüde genç katılımcı olduğu da görülüyordu.
Parti tabanında Baş’ın Trabzonlu olmasının etkisiyle bir Karadeniz ağırlığı hissedilse de BTP’yi yalnızca bir Karadeniz partisi olarak tanımlamak mümkün değil. Farklı illerden otobüslerle gelen gruplar da vardı.
Görüntüde muhafazakar ama söylemde Atatürkçülük, milliyetçilik baskın
Görüntüde muhafazakâr bir profil hâkim olsa da söylemlerde güçlü bir Atatürkçülük vurgusu ön plandaydı. Atatürk sevgisi hem sloganlarda hem de Baş’ın konuşmasında açıkça görülüyordu. Bu haliyle “Atatürkçülük ile muhafazakârlık bir arada olabilir mi?” sorusunun cevabı evet; olabilir. Bu senteze örnek olarak da BTP gösterilebilir. BTP, radikallikten ve siyasal İslamcılığın gölgesinden uzak bir Anadolu sentezinin nasıl şekillenebileceğine dair dikkat çekici örnekler sunuyor.
Konuşmalarda sıkça vurgulanan Ehlibeyt sevgisinin parti tabanında da karşılık bulduğu görülüyor. Bazı gençlerin boynunda, muhtemelen Alevi kökenli olmamalarına rağmen Zülfikar kolyesi vardı. Öte yandan söylemlerde özellikle Türk milliyetçilerinin hoşuna gidecek atıflar da baskındı. Baş, konuşmasının birçok bölümünde hukuk vurgusu yaptı. Gözlerinizi kapayıp sadece konuşmayı dinleseniz, herhangi bir CHP kongresinde söylenebilecek sözlerin benzerlerini, hatta belki daha ileri düzeyde olanlarını duyabilirdiniz.
Partide tek adayın olması ve gelenekler gereği kongrede bir rekabetin olmasını da engelledi Gerçi milyonlarca oya sahip partilerin bile parti içi rekabet bağlamında ciddi sorunlar yaşadığı düşünülürse, BTP’de neden böyle bir durum olmadığı en azından şimdilik çok anlamlı değil.
Büyüme potansiyeli var, ancak bir şartla
Günün sonunda BTP’nin Türkiye’de birlikte yaşama kültürüne önemli katkılar sunduğu kanaatindeyim. Siyasi çizgisindeki tutarlılık, bilinirliklerini daha da artırabilir. Siyasi geleceğine gelince: Bugünkü seviyesinde kalması da mümkün, büyük bir sıçrama yapması da… Çünkü artan genç nüfus, geleneksel muhafazakârlığı ve geleneksel milliyetçiliği giderek zayıflatıyor ve bu eğilim gelecekte daha da belirginleşecek. Ortaya, muhafazakâr aile çevrelerinde yetişen ama bir yandan da kendisini milliyetçi olarak tanımlayan ve Atatürk’e saygı duyan geniş bir genç kitle çıkıyor. Zafer Partisi bu kitlenin milliyetçi oylarının bir kısmını çekse de, bence asıl soru bu gençleri uzun vadede kimin kazanacağıdır.
BTP, eğer yalnızca lider merkezli bir parti olmaktan çıkarak kamuoyunca bilinen güçlü kadrolar da oluşturabilirse, henüz yıpranmamış bir parti olmasının avantajıyla, geleceğin en şanslı partilerinden biri hâline gelebilir.
