HALKWEBYazarlarÖzgür Özel’in Lakabı Ne?

Özgür Özel’in Lakabı Ne?

Türkiye siyaseti bize şunu defalarca gösterdi: Lakaplar boşuna tutmaz. Zamanla ya düşerler… Ya da liderin alnına kazınırlar.

0:00 0:00

Türkiye siyasetinin hafızası yalnızca isimlerle değil, o isimlere yapışıp kalan lakaplarla da yazılır.

Halk, anlatmak yerine etiketler. Uzun cümleler kurmaz; bir lakap bırakır.

Kimi zaman bir sevginin, kimi zaman bir öfkenin, kimi zaman da bilinçli bir siyasi stratejinin ürünüdür bu adlandırmalar. Lakap dediğimiz şey bazen lideri yüceltir, bazen küçültür; ama her hâlükârda bir hakikate temas eder.

Siyah-beyaz sayfaları karıştırdığınızda ilk karşınıza çıkan isimlerden biri İsmet İnönü’dür.

“Millî Şef” denmişse kastedilen şudur: Bu adamın sözü kanundur, karşısına çıkılmaz. Sevgi değil, mesafe anlatır. İnönü denince “Millî Şef” ifadesi neredeyse isminden daha fazla hatırlanır. Bir dönemin ruhunu, devlet anlayışını ve siyaset tarzını tek kelimeyle özetleyen bir unvandır bu.

Alparslan Türkeş için kullanılan “Başbuğ” ifadesi ise biraz zorunlu, biraz zorlama olsa da zamanla yerleşmiş ve Türkeş ismiyle özdeşleşmiştir. “Başbuğ” ya da “Ağa” deniyorsa orada tartışma yoktur; sorgulama yoktur, hizaya girme beklentisi vardır.

Benzer bir durum, 27 Mayıs 1960 İhtilali’nin ardından Milli Birlik Komitesi Başkanı olan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 4. Cumhurbaşkanı seçilen Orgeneral Cemal Gürsel için de geçerlidir. Ona “Cemal Ağa” ya da kısaca “Ağa” denirdi. Bu hitap, dönemin asker–siyaset ilişkisini özetler niteliktedir.

Siyah-beyazdan renkli dönemlere yaklaştığımızda tablo daha da zenginleşir.

“Karaoğlan” denmişse halk şunu demiştir: Bizden biridir. Sahiplenme ve yakınlık vardır. Sevgili Barış Yarkadaş’ın aktardığına göre, Bülent Ecevit’e “Karaoğlan” lakabını yakıştıran kişi bizzat babaannesidir. O günden bugüne Ecevit, halkın zihninde hep “Karaoğlan” olarak kaldı.

Aynı dönemin bir diğer güçlü ismi Süleyman Demirel ise bağlama göre üç farklı isimle anıldı. “Baba”, “Çoban Sülü” ve “Barajlar Kralı” boşuna söylenmedi. Biriyle benimsendi, diğeriyle ti’ye alındı; yani hem sahiplenildi hem mesafe korundu. Her biri Demirel siyasetinin başka bir yüzünü anlatıyordu.

İslami çevrelerde geniş karşılık bulan Necmettin Erbakan’a ise “Mücahit” denirdi. Zaman zaman “Hoca” hitabı da kullanıldı. Ancak bu adlandırma, kullananın niyetine göre kimi zaman dini, kimi zaman akademik bir anlam taşıdı.

Biraz daha yaklaştığımızda Kürt siyasi hareketinin önemli isimlerinden Selahattin Demirtaş çıkar karşımıza. İsmin kısaltılmasıyla ortaya çıkan “Selo”, özellikle Kürtler arasında yaygınlaştı ve zamanla “Selo Başkan” ifadesi yerleşti. “Selo” gibi lakaplar yan yana durmaktan doğar; yakınlık kurar, korku üretmez.

Ve son çeyrek yüzyıla damgasını vuran isim: Recep Tayyip Erdoğan.

Kimine göre “Reis”, kimine göre “Uzun Adam”, kimine göre ise —buraya yazmak istemesek de— “diktatör”… Erdoğan, seveni kadar sevmeyeni de olan ve bu nedenle en fazla lakap üretilmiş liderlerden biri. “Reis” kelimesi, güç tek elde toplanınca kendiliğinden geldi; orada sevgi kadar korku, bağlılık kadar suskunluk da vardır.

Onun karşısında ise “Hak, hukuk, adalet” mücadelesinin simgesi olarak sunulan Kemal Kılıçdaroğlu vardı. Erdoğan’ın küçümsemek için kullandığı “Bay Kemal” ifadesi, beklenmedik biçimde başka bir yere düştü. Bağırmadan var olan gücün yerine geçti. Kılıçdaroğlu bu hitabı kendi lehine çevirmeyi başardı.

Zamanla “Gandhi Kemal” denildi; Adalet Yürüyüşü bu benzetmeyi daha da güçlendirdi. Dokunulmazlık ima etmeyen, mesafe koymayan, yan yana duran bir siyaset biçimini işaret etti. O yüzden “Piro” ve “Dede” denildi; buyuran değil yol gösteren, korkutan değil dinlenen anlamında. Halk, gücün her zaman bağırarak ve sindirerek kurulmayacağını gösterdi.

Elbette liste uzatılabilir. Türkiye siyasi tarihine damga vurmuş pek çok liderin nasıl anıldığına dair sayısız örnek vardır.

Ve şimdi gelelim son isme…
Özgür Özel’e.

Özgür Özel için tutmuş bir lakap yok. Çünkü lakap dediğiniz şey, liderliğin kısa özetidir. Özel bir liderlik hikâyesi ortaya koyamamıştır. Ortada anlatılacak bir hikâye netleşmedikçe kelime de oturmaz. Halk yine uzun uzun anlatmaz; bakar, tartar ve bir kelime bırakır.

Buna rağmen bugüne kadar Özgür Özel’e yakıştırılan en dikkat çekici ifade “Şaibeli Özel” oldu. Bu adlandırma bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Görünen o ki, eğer bu çizgi değişmezse Özgür Özel’in hafızalara kazınacak lakabı; “Şaibeli Özgür”, “Şaibeli Özel” ya da “Şaibeli Genel Başkan” olacak.

Şimdilik “Şaibeli Genel Başkan” deniyor olabilir. Ancak Meclis’te fezlekelerin “gereği” için sayfalar açılmaya başlandığında, bu isimlendirmelerin çok daha ağırlarına tanıklık etmemiz işten bile değil.

Türkiye siyaseti bize şunu defalarca gösterdi:
Lakaplar boşuna tutmaz.
Zamanla ya düşerler…
Ya da liderin alnına kazınırlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI