Kalabalıkların herhangi bir nedenle bir veya birden fazla kişiyi döverek ya da taşlayarak öldürmesi, yani linç etmesi, tarih boyunca pek çok kez yaşandı. Bir kere bu güruha katıldığınızda yumuşak vurmak olmazdı. Oldu ki elinizdeki taşı fırlatmadınız veya yumruğu sert vurmadınız; bir anda yanınızdakilerin öfkesi size de dönebilirdi.
Bunun yanında, ilahi dinlerin hukukunda yer alan recm yani taşlayarak öldürme de o ana dahil olanlara bir yükümlülük getirirdi. Katılan herkes bir şekilde taş atmak zorundaydı. Bundan mıdır bilinmez, Hz. İsa’nın zina yaptığı iddia edilen bir kadını recm etmek isteyenlere söylediği aktarılan “İlk taşı en günahsız olanınız atsın” sözü bugünlere kadar ulaştı.
Günümüzde fiziki linçler azalsa bile, sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte söylediğiniz bir söz ya da yaptığınız bir eylem nedeniyle bir anda yüzlerce kişinin hedefi olabiliyorsunuz. Eleştiri elbette siyasetin ve gündelik hayatın vazgeçilmezidir. Ancak eleştiriyi aşarak hakarete dönüşen paylaşımlar bir nevi geçmişte recme uğrayan insanların üzerine düşen taşlar gibi peşi sıra geliyor ve her seferinde daha da sertleşiyor.
Makul eleştirmek de suç oldu
Pek tabii ki siyasetçiler bu yeni nesil linçlerin en fazla hedef olanları. Kılıçdaroğlu da bu isimlerden yalnızca biri. Yeri geldiğinde her siyasetçi gibi Kılıçdaroğlu’nu da eleştiren bir gazeteciyim. Ancak son zamanlarda giderek artan yeni bir trend gözlemliyorum: Kişiler artık sadece eleştiriyle yetinmek istemiyor, hakaret edilmesini istiyorlar. Makul bir şekilde eleştirenler ise hakaret edenlerin baskısına uğruyor. Hemen altlarında yapılan yorumlarda, makulce eleştirmeye çalışan kişiye ya da kendisine hakaret içeren paylaşımlar yapılıyor.
Adeta makul olmanın kabahat olduğu bir süreçten geçiyoruz. Recmde ellerinde taş tutanlar misali, sosyal medya linçlerine katılanlar başkalarını “Sen niye taş atmıyorsun?” dercesine baskı altına almaya çalışıyor. Tüm bu kuru gürültü içinde sağlıklı bir konu tartışmak mümkün olmuyor.
Bu anlayış yaygınlaşırsa siyaset iklimi daha da zehirlenir
Bu durum bana geçmişte sohbet ettiğim bir emniyet müdürünün şu tespitini hatırlatıyor: “Örgütlü olmayan bir topluluğun zekâsını o gruptaki en aptal veya en taşkın kişi belirler.” Kötü niyetli bir kişinin, en haklı nedenle bile bir araya gelmiş bir grubun tepkisini çığırından çıkarabileceğini söylemişti.
Bu kural bugün sosyal medyada da hayata geçmiş durumda. Ve neredeyse siyasette yeni bir trende dönüşüyor. Eleştirisini makul bir şekilde yapan değil, en ukala ve en sert şekilde yapanlar alkış ve takdir topluyor. Bu anlayış daha da yayılırsa siyaset iklimi daha fazla zehirlenir. Bu da aklı başında, kendi halinde insanların siyasetten korkup uzaklaşmasına; şovmen ve cazgır tiplerin ise daha fazla yer edinmesine neden olur ki, o zaman herkes, en başta da ülke kaybeder.
