Suriye’de Beşar Esad yönetiminin devrilmesi neredeyse 1 yıl oluyor. Esad’ın ülkeyi terk ettiği 8 Aralık günü Suriye’de HTŞ iktidarınca büyük kutlamalar düzenlemeye hazırlanıyor.
Peki aradan geçen bir yılın ardından Suriye’de genel durum ne?
Bu soruyu Suriye’de yaşayan farklı dostlara sordum. Ancak güvenlik gerekçesiyle isimlerini yazmıyorum.
Öncelikle ekonomik durumdan kısaca bahsetmek gerekiyor.
Esad’ın devrilmesinde birinci etken özellikle ABD’nin başlattığı ağır yaptırımlar sonucu içine girilen ekonomik krizdi. 2020’de Sezar yaptırımlarının da devreye girmesiyle ekonomik yaşamın durma noktasına gelmesi 2011’den beri savaşan Suriye Ordusu’nun haftalar içinde savaşmadan dağılmasıyla sonuçlandı.
Dışarıdan gelen para ile maaşlar arttı ama sürdürülebilir değil
Esad’ın devrilmesinin ardından Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’dan gelen paralar sayesinde çalışanların maaşına zam yapıldı. Ancak bu durumun ne kadar sürdürülebilir olduğu meçhul. Ne demişler “Taşıma suyla değirmen dönmez.” Geçtiğimiz günlerde sosyal medyaya düşen bir haberde yeni kurulan ordu mensuplarının maaşlarında düşüşe gidildiği haberi de bunun en büyük göstergesi. Maaşların ödenmesi için bile dış yardıma ihtiyaç hissedilmesi ekonomiyi daha fazla dışa bağımlı hale getirmiş durumda.
Suriye’yi piyasasını Türkiye’de üretilen merdiven altı ürünler işgal etti
Yine sınırların açılması ile Esad döneminde ambargolar nedeniyle yaşanan mal ve ürün sıkıntısı kısmen aşılmış durumda. Ancak bu beraberinde başka bir sorunu yarattı Ülkenin zaten zayıf olan sanayisi ve imalat sektörü iyice bitme noktasına geldi. İzlenen dışa açılım ve serbest piyasa ekonomisi nedeniyle daha ucuza ithal mallar gelince birçok kişi imalatı ve üretimi bıraktı. Konuştuğum isimlerden birinin aktardığına göre Suriye piyasası Türkiye’de üretilen merdiven altı ürünlerle işgal edilmiş vaziyette. Bu malları Türkiye’de üretenlerin çoğunun da savaş günlerinde mülteci olarak Türkiye’ye gelip burada yerleşen Suriyeliler olduğunu da eklediler.
Saldırılar sürmekle birlikte güvenlik de kısmen düzelme var iddiası
Suriye’de 2011’den beri süren iç savaş ve devamında yaşanan iktidar değişiminin en büyük mağduru ise nüfusun yüzde 15’ine yakınını oluşturan Aleviler oldu. Daha çok ülkenin batısındaki Lazkiye ve Tartus vilayetlerinde yaşayan daha az miktarlarda da Humus, Hama ve Şam’da bulunan Alevilere yönelik geçen Mart başında bazı olaylar bahane edilerek kapsamlı bir katliam düzenlendi. Halen Alevileri hedef alan cinayet ve kaçırma olayları sürüyor. Bu vakaların çoğunun failinin yakalanamaması da saldırıların arkasında Şara yönetimi olduğu yönündeki iddiaların güçlü kalmasını sağlıyor.
Ancak görüştüğüm isimlerden bazıları son süreçlerde güvenlik açısından kısmi düzelme olduğu da iddia edilmekte. Bunda batı ülkeleri ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelen baskıların da etkili olduğu belirtiliyor. İşin ilginci konuştuğum isimlerden birinin iddiasına göre Alevilerin korunması yönündeki telkinlerin Ahmet el Şara üzerinde etkisi olan Türkiye’den ziyade Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden geliyor.
Bunun da etkisiyle HTŞ yönetimi belli noktalarda Alevilere yönelik de yumuşamaya gitmiş durumda. İşinden çıkarılan kimi Alevi memurlar işe alınırken, radar sistemleri kimi özel bilgi gerektiren alanlarda görev yapan Alevi kökenlik eski subayların tekrar orduya davet edilebileceği iddia ediliyor.
Alevilerin federasyon umutları bitmiş, durumu kabullenme sürecindeler
Esad’ın gitmesinin ardından Alevilerde yaygın olan bir düşünce kendi bölgelerini de kapsayan bir federal yapının kurulabileceği veya bir uluslararası koruma sağlanabileceğiydi. Ancak bu umutları gittikçe azalmış durumda.
Colani lakaplı Ahmet el Şara’nın ABD ve Avrupa nezdinde kabul görmesi daha düne kadar Esad’ın en büyük müttefiki olan Rusya’dan yine HTŞ yönetimine gelen sıcak mesajlar Alevilerin-Suriye’de Şara yönetiminin beklenenden uzun sürebileceği konusunda kanaatte güçlenmeye başlamış. Yaşanan süreçte kimi Aleviler, Şara yönetiminin batı ile yakınlaşmasının kendileri açısından da olumlu olabileceği ve onu radikal çizgiden uzaklaştırabileceğini düşünüyor. Belki de bu ellerindeki tek seçenekte şu an için bu ihtimal.
Rusya, Şara yönetimine karşı ayaklanma istemiyor iddiası
Alevi yoğunluklu bölgelerde geçen Mart başında Sahil Kalkanı adlı bir grubun kalkışması olmuştu. Benzeri bir hareket yine beklenmiyor. Çünkü Esad’ın devrilmesinin ardından Rusya’ya kaçan Alevi kökenli subaylar Rusya tarafından Suriye’de herhangi bir ayaklanmaya girişmemeleri veya desteklememeleri için uyarılmış. Kısaca Alevilerin en azından görünür vaziyette bir silahlı direniş başlatma şansı da yok.
Dürziler, ekonomik olarak zorda ama silahları halen ellerinde
Buna karşın kendi bölgelerini oluşturan ve örgütlülüklerini sağlayan Kürtler ve Dürziler için durum farklı. HTŞ, bu kesimlerin alanlarına giremedi. Görüştüğüm isimlerden biri Şam yönetiminin ambargosu nedeniyle Dürzilerin yurdu Süveyda’daki ekonomik koşulların ülke genelinden de kötü olduğunu söylüyor. Ancak bu durum bile Dürzilerin ve Kürtlerin özerk bir yönetim sahibi olma ihtimalinin daha yüksek olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İsrail desteği sürdükçe Dürzilerin Süveyda da kontrolü sürecek gibi görünüyor. Yine SGD’de halen kendi bölgelerindeki hakimiyetini sürdürüyor.
Şara’nın en büyük riski de avantajı da IŞİD
Şu an için en belirsiz durum ise IŞİD’in konumu. Kimi iddialara göre Esad döneminde çöle çekilen örgüt yeniden şehirlerde örgütlenmeye başladı. Bir diğer ihtimal ise Şara yönetiminin batıya yakınlaştıkça durumdan hoşnutsuz radikallerin IŞİD çevresinde toparlanma ihtimali.
Bu grupların da Suriye’deki istikrarsızlığı artırmak için başta Aleviler olmak üzere azınlıklara yönelik saldırıları tırmandırma olasılığı. IŞİD, Şara yönetimi açısından bir risk olduğu kadar bir taraftan da mücadele vaadiyle bulunması halinde batıdan destek sağlaması için bir koz olmayı sürdürüyor.
Suriye’ye dair durumlar bu şekilde. Bu tablodan iyiye mi yoksa daha kötüye doğru mu bir süreç gelişecek onu görmek için zaman gerekecek.
