Siyasal islamcılar varoluşları gereği manipülasyon ve provakasyonu siyasi bir taktik olarak kullanır. Hele ki ‘Müslüman Kardeşler’, yani İhvan… Bu kadar omurgasız bir ideoloji az bulunur siyaset tarihinde!
Mısır’da ortaya çıkan bu din istismarcısı siyasi akım, varoluşundan itibaren emperyalistlerin maşası olmuş, vatana ihanette tarih yazmıştır. Halk düşmanı ve insanlık düşmanı olmak, varoluşunun bir sonucudur.
Bu sebeple, sırasıyla İhgiliz emperyalizminin, Alman III. Reich’ının ve ABD yayılmacılığının uşaklığını yapmakta hiçbir beis görmemiştir. Mesela Balkanlar’da ve Kırım’da müslüman halktan oluşan Nazi taburları kuranlar bunlardır.
Bu işbirlikçiliğin bedelini, yıllar sonra hem Bosnalılar hem de Kırımlılar öderken, onlar inlerine çoktan kaçmıştı bile!
‘ARAP BAHARI’NIN YERLİ UŞAĞI: İHVAN
Mısır’dan önce Arap ülkelerine, sonra da tüm islam dünyasına yayılan siyasal islamcılar, emperyalistler için kullanışlı olmaktan çıktıklarında anında çöpe atılmalarına rağmen hâlâ onların ayakçısı olmak için eğilip bükülmeye devam ediyor. Şu sıralar eskisi kadar etkin değiller, mesela Arap Baharı dönemindeki kadar fiyakaları yok ama hâlâ çok kullanışlılar!
Batı Bloku’nun deseğiyle bazı ülkelerde iktidara gelebildiler, tabii farklı formlar ve söylemlerle… Bunlardan biri Adalet ve Kalkınma Partisi, bir diğeri Fas’taki Adalet ve Kalkınma Partisi!.. İsmi bile aynı ilginç değil mi? Ve her ikisinin iktidara geliş süreçlerine baktığınızda benzerlikler şaşırtıcı! Müslüman Kardeşler’in Fas uzantısı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2011’deki değişim dalgasında ‘temiz’, ‘güvenilir’, ‘ahlaklı’ ve ‘denenmemiş’ denilerek büyük bir teveccühle iktidara taşınmıştı.
Tabii ki Arap Baharı projesini hazırlayan ABD, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği’nin sonsuz desteğiyle… Ne kadar Türkiye’deki AK Parti’nin iktidara gelişine benziyor değil mi? Neyse ki Fas’taki ikizi 2021 seçimlerini kaybetti. Yine de Fas’ın geleceği açısından bir tehdit olmaya devam ediyor.
MEZHEPÇİ, KOMPLOCU, GERİCİ…
Tabii hepsi bu kadar kurnaz olamıyor, mesela Muhammed Mursi’nin Özgürlük ve Adalet Partisi o kadar kurnaz olamadı, o da su katılmamış bir İhvancı’ydı ve maskesi kısa sürede düştü. Mısır’daki şii liderlere ve hıristiyan azınlığa karşı el altından şiddet uygulama taktikleri elinde patladı. Kadınların ögürlüklerini ellerinden almak için ok sabırsız davrandı.
Her ne kadar diğer ülkelerdeki siyasal islamcılar sanki bir darbeyle devrildiğini iddia etseler de milyonlarca Mısırlı İhvancılar’a karşı meydanlarda eylemdeydi. Yani ordu tek başına bir darbe yapmamıştı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün…
BİR KATAR HANEDANI BİR DE AK PARTİ KALDI
Şimdi iktidarda olan pek az İhvan uzantısı var. İsrail desteğiyle Filistin özgürlük hareketini bölmek için kurulan Hamas yine İsrail tarafından büyük ölçüde devre dışı bırakıldıktan sonra, kala kala Türkiye ve Katar’daki iktidarlar kaldı. Katar’daki kraliyetin parası bol, Batı Bloku ile ilişkileri, İsrail hariç iyi sayılır. Türkiye ile Ortadoğu’da hemen hemen aynı rotada hareket ediyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ‘salıncak ülke’ olmak gibi bir girişimi o kadar belirgin değil, ülkedeki Amerikan askeri üssü İran ile olası bir savaşta stratejik öneme sahip.
Türkiye’deki AK Parti iktidarı ise ‘salıncak ülke’ olma yolunda eskisi kadar iddialı olmayan, Batı Bloku ile ilişkileri onaran bir rota çiziyor bugünlerde. Başta ABD olmak üzere, AB ve diğer Batı Bloku aktörleri gerici otoriter rejime yol vermiş görünüyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Türkiye’yi bir şekilde olası bir AB-Rusya savaşında aktif bir müttefik olarak kullanmak için bazı tavizler ve vaatler vermeye hazır. İhvan geleneğinden gelenlerin ülke çıkarları için değil, iktidarda kalmak için her türlü manevrayı yapabileceğini onlar da çok iyi biliyor. ABD’nin biraz iteklemesi bu yeni ittifakın cehenneme giden yolunun taşlarını döşemek için yeterli… Kısa vadede olmasa da, AB ruhunun ‘demokrasi’ söylemleriyle maskelenmiş Rus düşmanlığı ve genlerindeki Nazizm eğilimi zirve yapacak gibi görünüyor.
İşte böye bir gidişatta, eğer ki Cumhur İttifakı’nın diğer büyük ortağı MHP bir sorun yaratmazsa dış politika bu şekilde evrilecek gibi…
AK Parti taban desteğini kaybettikçe daha da ceberrutlaşan otoriter gerici rejimle iktidarını sürdürmek ve bunun için iç desteğini kaybettikçe Batı Bloku’nun desteğiyle ayakta kalmaya çalışan bir yol haritasını tercih etmiş görünüyor. Batı Bloku’na mesajı, “Muhalefet de Batıcı olabilir ama sizin için en kullanışlı olan biziz’ mesajını vermek. Batı Bloku da bu mesajı almış ve gidişattan memnun görünüyor.
MİLLETİN DESTEĞİNİ KAYBEDİNCE ABD VE AB’YE MUHTAÇ KALDILAR
Bu sebeple arada bir ‘demokrasi’ vurgusu yapsa da AB yetkilileri, AK Parti’yi eskisi gibi zorlamayacaklar, bu çok belli… Yani bir zamanlar AK Parti’yi destekleyen liberallerin güvendiği dağlara kar yağdı!
CHP’nin üst yönetiminin de liberallerden bir farkı yoktu söz konusu AB olunca… Şimdi artık AB’den medet ummak yerine, bu milletle demokrasi mücadelesi vermesi gerektiğini öğreniyor CHP kurmayları…
Milletle el ele demokrasi mücadelesi vermek için CHP kadroları arasındaki ABD, AB ve NATO destekçilerinin temizlenmesi bir gereklilik.
CHP BAĞIRSAKLARINI TEMİZLERKEN NATO SEVERLERDEN DE KURTULABİLSE
Meydanlarda bu gerici otoriter rejime açık destek veren Batı Bloku’nu eleştiren bir genel başkan varken, NATO Parlamenterler Asamblesi’nde ‘İran nasıl halledilir?’ üzerine raporlara imza atan, NATO’dan daha NATO’cu milletvekilleri ve kurmayları olan bir CHP’nin milletle el ele demokrasi ve bağımsızlık mücadelesi vermesinin imkânı yok.
Parti içinde kişisel ikballeri peşinde koşanları temizlerken, bunları da temizlerse işe o zaman CHP’nin iktidara yürüyüşünün önü açılabilir. Bu mümkün mü? Belki dış politika vizyonunu değiştirerek ve yurtsever birilerini Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na getirerek ilk adımı atabilirler.
CHP’nin NATO severlere değil, yurtseverlere ihtiyacı var. Ya da Batı Bloku için siyasal islamcılardan sonra ikinci tercih olup itilip kakılmaya devam edecekler!..
