HALKWEBPolitikaYarışma mı ayrışma mı?

Yarışma mı ayrışma mı?

Bu yarışmanın ayrışmaya dönüşmemesinin tek yolu ise adil ve tarafsız bir ‘federasyonun’ varlığına tüm tarafları ve taraftarları inandırmak.

Yarışma ile ayrışma arasındaki fark sadece “y” harfinin yer değiştirmesi kadar basit mi?

TDK, yarışma sözcüğünün 4 farklı anlamını şöyle sıralıyor:

-Müsabaka.
-Bilgi, yetenek, güzellik, spor vb.nde üstünlüğünü göstermek için yarışmak işi; yarış, yarışım, konkur.
-Rekabet.
-Başkalarından üstün olmaya çalışma.

Peki sadece “y” harfinin yeri değiştirildiğinde ortaya çıkan ‘ayrışma’ kelimesi yukarıdaki tanımlardan hangisine uyuyor?

Hiçbirine.

Yazıya yaptığım girişten neden bahsedeceğimi tahmin etmiş olmalısınız.

CHP’deki ‘cumhurbaşkanı adayı belirleme yarışı’ konumuz.

CHP, cumhurbaşkanı adayını belirlemek için daha önce başvurmadığı bir yönteme başvurdu.

1 milyon 600 bin üyesine sorarak adayın belirleneceğini açıkladı Özgür Özel.

Anayasaya göre cumhurbaşkanı adayı belirlemenin 3 farklı yolu var:

a) Siyasi parti grupları aday gösterebilir.
b) En son yapılan milletvekili genel seçiminde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler aday gösterebilir.
c) En az yüzbin seçmen noter onaylı imza ile aday gösterebilir.

Peki CHP’nin başvurduğu bu yöntem yukarıdaki şartlara uygun mu?

Hayır.

Zaten bu yüzden yöntemin kendisi açıklanır açıklanmaz tartışılmaya başlandı.

Nihayetinde günün sonunda o temayül yoklamasından hangi sonuç çıkarsa çıksın, CHP’nin cumhurbaşkanı adayını CHP Meclis Grubu oylayarak belirleyecek.

Durum böyleyken CHP neden farklı bir aday belirleme yöntemine başvurdu?

Türkiye 2014’ten bu yana cumhurbaşkanını halk oylaması ile seçiyor.

2007’deki cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan krizin ardından yapılan anayasa değişikliği ile getirilen bu düzenleme ile yapılan 2014, 2018 ve 2023 seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olarak seçildi.

Bu 3 seçimde de CHP adayını belirlerken şu ankine benzer bir aday belirleme yöntemini tercih etmedi.

Ancak o seçimlerin CHP ve müttefikleri tarafından kazanılamamış olması, şu anki yöntemin doğru olduğunun ispatı olabilir mi?
Bunun yanıtını ancak seçim yapılıp belirlenene adayın kazanıp kazanmadığında verebiliriz.

Süreç ise şu ana kadar yöntemin CHP’de yarışmanın ayrışmaya doğru evrildiğini gösteriyor.

Türkiye siyaseti son 3 seçimdir maalesef ‘doğru aday kim’ tartışmasına indirgendiği için ‘hangi politika’ aşamasına bir türlü geçemiyoruz.
Eğer ki seçimi kazanan adayın en doğru aday olduğuna rıza gösterecek olursak, tüm seçimleri kazanan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘en doğru’ aday olduğunu mu kabul edeceğiz?

Nitekim seçmenin kafasında da bu algıyı pekiştiriyor ‘doğru aday’ tartışmasından ibaret bir siyaset alanının varlığı.

CHP’deki adaylık yarışmasının ayrışmaya dönüşmeden tamamlanabilmesinin çeşitli koşulları olması gerekiyor.

Bunlardan biri yarışmanın ‘adil’ olacağına güçlü bir inancın olması.

Maalesef Erdoğan’ın uzun süredir dilinden düşürmediği ‘şaibeli kurultay’ ithamı ve buna bir türlü CHP yönetiminden yanıt verilmemesi, YSK denetiminde yapılan kurultayda bile ‘şaibe’ varsa hakim denetiminde olmayan bir temayül yoklamasının ‘adil’ olacağına dair taraflarda güçlü bir ikna yaratmak mümkün değil.

Diğer yandan, yarışmanın zamanlaması konusunda da yarıştırılan adaylar arasında bir görüş birliğinin olması gerekir.

Şu andaki yarış ise yarışmacılardan biri ile ‘yarıştıran’ın ortak kararı ile verilmiş bir karar.

Bu yönteme ve zamanlamaya CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun birlikte karar verdikleri sır değil. Zaten Özel’in ‘yol haritası’ açıklamasının ardından İmamoğlu’nun ‘bu bir devrim’ derken Mansur Yavaş’ın ise Aday belirlemenin çok erken olduğu düşüncesindeyim. Seçim tarihi belli değil. O zamana kadar Türkiye’de şartlar değişir” demesi, yarışmanın yöntemi konusunda bir mutabakat sağlanabilecek olsa bile zamanı konusunda bir mutabakat olmadığını açıkça gösteriyor.

Düşünsenize, Türkiye’nin iki büyük kulübü arasında bir derbi karşılaması olacak ve bu müsabakanın hangi sahada ve hangi tarihte oynanacağına, maçı hangi hakemin yöneteceğine federasyon ve kulüplerden biri beraber karar veriyor ve bunu diğer kulübe tebliğ ediyor. Adil bir müsabaka olacağına diğer kulübü ikna etmek mümkün olabilir mi?
Mansur Yavaş’ın bu noktada yönteme ve zamanlamasına dair itirazlarda bulunması sürpriz değil.

2023 seçimleri öncesinde özellikle Ekrem İmamoğlu’nun aday gösterilmesini savunan çevreler ısrarla ‘Anket sonuçlarına göre aday belirlenmeli’ diyordu. 31 Mart 2024’te CHP ve adayının İstanbul’da 500 bin oy kaybetmesi, Ankara’da ise Mansur Yavaş’ın rakibinin iki katı oy alması ile birlikte tüm anketlerde Mansur Yavaş önde çıkmaya başladı. Tam da bu noktadan sonra aday belirleme yönteminde değişiklik yapılması, sonucu baştan belirlemeye yönelik bir girişim olarak algılandı.

Tam da bu nedenle yarışmanın tabanda bir ayrışmaya dönüşmesi kaçınılmaz görünüyor.

Bu yarışmanın ayrışmaya dönüşmemesinin tek yolu ise adil ve tarafsız bir ‘federasyonun’ varlığına tüm tarafları ve taraftarları inandırmak.

CHP’de Özgür Öze maalesef bu yarışta ‘tarafsız ve adil’ bir genel başkan profili çizmedi bugüne kadar.

Eğer CHP bu yöntemle veya başka bir yöntemle verilecek bir yarışma ile adayını belirleyecekse, öncelikle yarışmayı ayrışmaya dönüşmeden sürdürecek bir genel başkan ihtiyacı ortada açıktır.

CHP bunu daha önce 3 kez başardı.

Sorun CHP’nin bu kabiliyetinin olmaması değil, CHP’nin bu kabiliyetini ortaya koyacak bir yönetime sahip olmaması.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR