Kendimi bildim bileli bu ülkede yoksuzluk var. Hemen her devlet dairesinde, hemen her belediyede… Bir ihtimal istisnaları vardır, ama bir elin parmakların geçmez. Tabii ki son 20 yılda yaşananlar, çok daha arsız ve saldırgan bir yozlaşmayı getirdi. Artık bir iş yapma kültürü olarak var bu ülkede yolsuzluk…
Esnafından holding patronuna vergi kaçırmak, ihalelerde kayırmacılık ve rüşvet, bırakın onu devlet hastanesinde bir ‘tanıdığın’ torpiliyle, belki çok daha ciddi bir hastalığı olanını sırasını kapmak… Tepeden tırnağa böyleyiz! Yani çuvaldızı kendimize batırarak başlarsak belki on yıllar sonrasında daha temiz bir toplum olma ihtimalimiz olabilir. Hırsızlığın, yolsuzluğunu büyüğü küçüğü de olmaz aslına bakarsanız, ama sonuçta Türkiye’de yaşıyoruz ve evet hamuduyla götürenle küçük bir torpil yapanı aynı kefeye koyarsak bu işin içinden çıkamama ihtimalimiz de çok yüksek.
Yolsuzluğun rakipsizleri mi yolsuzlukla mücadele edecek?
Öyleyse aklımızı elden bırakmadan kendimizden başlayalım, küçük hırsızları affetmeyelim, ama mücadelenin yüzde 90’ını büyük hırsızlara karşı örgütlü bir şekilde yapalım. Demem o ki, Beşiktaş Belediyesi’nde yaşananları görmezden gelirsek pek de ahlaklı bir tavır sergilemiş olmayız. Ancak, sadece Beşiktaş Belediye Başkanı ve belediye bürokratlarını hedefe koyar ve büyük hırsızları unutursak hiç olmaz. Eli daha büyüteyim, bu sorun bir rejim sorunudur ve onun için mücadele her cephede yapılmak zorundadır. Ve görüleceği üzere, bu yolsuzluk illetini takibe başladığınızda sonunda yine büyük yolsuzluk mihrakına darbeyi vurabilirsiniz.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Aziz İhsan Aktaş’ın elebaşılığını yaptığı öne sürülen suç örgütünün, belediye başkanlarıyla belediyelerin üst düzey yöneticilerine rüşvet vererek ihaleleri organize ettiği iddiasıyla yürütülen soruşturmayla birlikte Rıza Akpolat ve bazı yetkililerin tutuklanması, hem iktidarın bir siyasi operasyonu hem de başlı başına bir rejim sorunu… Rejim sorunu, çünkü yolsuzlukla mücadele ettiğini iddia edenlerin hepsi bu yolsuzluğu yapanlardan çok daha fazla yolsuz, siyaseten sınır tanımaz seviyede ahlaksız…
İlişkiler silsilesine baktığınızda soruşturmada adı geçenlerin iktidar odaklarıyla bağını görüyorsunuz. Ve şimdi bunlar CHP belediyelerine saldırıp kendi çıkar ağlarından gelen bilgilerle bir siyasi operasyon düzenliyor. Gerisi de gelecek…
Bu ikiyüzlülükleri o kadar ortada ki!.. Düşünün ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı AK Partili Melih Gökçek diye biri var bu ülkede ve özgür bir şekilde dolaşabiliyor. Üstelik önüne gelene çamur atarak… Daha yakın bir örnek verelim, Bursa Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Alinur Aktaş ile ilgili söylentiler ayyuka çıkmamış mıydı? Böyle onlarca isim sayılabilir hem AK Partili hem de MHP’li belediye başkanları arasından… Ve bunlar hakkındaki suç duyurularından bir tanesi bile soruşturmaya değer bulunmamış!
‘Parti ağaları’ var olduğu sürece bu meseleden kurtulmak imkansız
Ancak meselemiz başka… Zaten söz konusu olan yolsuzluk ve organize komplolar ise olağan şüpheli onlar, ama bu yolsuz, gerici rejime alternatif olduğunu iddia eden ana muhalefet partisinin belediye başkanlarının kirli bir profil çizmeye hakkı yok. Hele ki Beşiktaş gibi göz önünde olan ve daha önce Murat Hazinedar’ın belediye başkanlığı döneminde yaşananları hatırlarsanız, çok daha özenli davranılması gereken bir ilçede…
Mesele belediye başkanı olmadan önceki aday adaylığı öncesinde başlayan ve aslında Türkiye’deki siyaseti zehirleyen bir süreçten kaynaklanıyor. Ve bu tepeden en alt kademeye herkesi içine çeken bir karadeliğe dönüşüyor. Partilerin içinde çeşit çeşit ‘parti ağaları’ ve bunların ‘çıkar aşiretleri’, aday adaylığı sürecinde parti içi demokrasiyi hiçe sayan bir etki düzeyine sahip. Tek tek burada isim vermeyeceğim, ama zaten uçan kuşa sorsanız, kim olduklarını ezberden sayar! Bunlar, o ya da bu şekilde aday adayları arasından birini destekliyor ve genelde bir bakmışsınız aday o oluvermiş. Genel merkezde dengeler değişse bile, bu ağalar ağalıklarını sürdürüyor. Bunu belediye başkan adayının belirlendiği süreçte, Trakya’nın en küçük ilçelerinde de görebilirsiniz, Ege’nin kentlerinde de…
Seçimi kazanmanın garanti olduğu bir ilçe, il ya da büyükşehirse söz konusu olan, işler zaten çok çirkinleşiyor. Halk tarafından sevilsin sevilmesin, hiç fark etmiyor, o aday adayı bir şekilde ‘ağası’nın desteğini almışsa aday oluyor. Bu ülkenin geleceğini düşünen yurttaşlar da, karşı tarafta yolsuzlukta tarih yazmış partilerin adaylarına oy vermeyecekleri ya da sandığı boykot edip bunların o koltuğa oturmasına izin veremeyecekleri için paşa paşa gidip oyunu bu sevmedikleri, umut görmedikleri adaylara veriyor! Bu kirli çark böyle dönüyor. Bir tarafta yeteneksiz, güven vermeyen, birilerinin adamı var, karşı tarafta ise doymak bilmeyen vampir var… Mecbursunuz yani, ehvenişere oyu basacaksanız!
İktidara giden yolda ev temizliği de yapılır
Ancak, bu demek değil ki, yerel yönetimlerdeki aday adaylığı sürecinden başlayan bu hastalıklı tutumun, bir kurucu partinin mücadelesine sekte vurmasına izin vermeye mecburuz. Tersine demokrasi ve özgürlük mücadelesinde bu kirli çarkı kırıp atmak bir yurtseverlik görevi! Her ne olursa olsun, görmezden gelip ‘kol kırılır yen içinde kalır’ yaklaşımıyla örtbas edilmemesi gereken gerçekler var.
Halihazırda yaşanan yol kazalarına rağmen, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin pek çoğu oyunu artırırken, bizlere düşen demokrasi ve siyasi ahlak adına olup bitenleri eleştirmek ve biran önce düzeltilmesini talep etmek olmalı. Bakmayın siz, eleştirilerinize “Şimdi zamanı değil” ya da “Bu AK Part’nin ekmeğine yağ sürer” diyenlere… Bilin ki, onlar pek çok yağma projesinde AK Partili ve MHP’li meclis üyeleriyle işbirliği yapanlardır. Tıpkı Etiler Polis Okulu arazisindeki proje gibi… Daha onlarca örnek de sayabilirim.
‘Partilerüstü çantacılar’ mutlaka def edilmeli
CHP bugünden tezi yok, bir bahar temizliği yapmalı… Belki de Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcılığı bünyesinde bir ‘izleme ve denetleme kurulu’ oluşturulmalı. Ya da belki öncelikle o göreve cesaretli ve bu sözünü ettiğimiz çarka dahil olmamış biri getirilmeli… Tek görevi yolsuzluklara ilişkin uyarıda bulunmak ve tüm uyarılara rağmen bildiğini okuyan belediye başkanları ve yetkililerini, gerektiğinde hiç gözünün yaşına bakmadan partiden ihraç etmekten imtina etmemeli bu birim.
Bir örnek vereyim yine Beşiktaş’tan olsun… Murat Hazinedar döneminde yaşananları bir hatırlayın. Önce parti yetkilileri kulağının üstüne yatıp uyarıları dinlemedi. Ardından konuya ilişkin bir rapor hazırlandı parti içinde, ama kendileri açıklamaya cesaret edemeyip muhalif medyaya servis ettiler. Medyanın bir bölümü yayımlamadı, yayımlayan gazeteye Hazinedar dava açtı. Süreç uzadı da uzadı!
Eğer ki görevden alınmadan önce CHP yönetimi bu kişiyi partiden ihraç etmiş olsaydı, siyasi ahlak açısından birkaç puan kazanmaz mıydı? Kirli ilişkilerin önüne geçmek mümkün olmaz mıydı? Ne idüğü belirsiz, karanlık ve hatta doğrudan AK Parti ya da MHP ile ilişki içindeki bazı belediye çalışanları böyle bir durumda transfer edilir, çantacılara yol verilir miydi?
Bu şaibeli tipleri belediyeye kim, niye yerleştirdi?
Yine örneği Beşiktaş Belediyesi’nden vereyim. Şu Aziz İhsan Aktaş denen adamla ne ilişkisi olabilir yurtsever bir kişinin? Hâlen ‘rüşvet suçlamasıyla hüküm giydiği’ dosyadan dolayı cezaevinde olan AKP’li Hüseyin Beyoğlu’nun başkanlığı döneminde Diyarbakır-Bağlar Belediyesi’nden de ihale almış Aktaş’ın bu ihaleleri aldığı zaman diliminde Bağlar Belediye Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Fen İşleri Müdürü olan Ferit Tutşi, Bağlar Belediyesi’nden ‘Destek Hizmetleri Müdürü’ olarak Beşiktaş Belediyesi’ne niye transfer olur? Buna kim aracılık yapar? Böyle şaibeli isimlerle kim neden bağlantı kurar? Bu partilerüstü çıkar ilişkilerine neden göz yumulur?
Artık Türkiye’nin ana muhalefetin yol kazalarına tahammülü yok. Biraz sorumluluk ve siyasi ahlakla gerekli temizliği yapmanın zamanı geldi de geçiyor. Nasıl ki iktidar partilerinin yolsuzluklarına, hukuksuzluklarına karşı mücadele edilmeliyse aynı şekilde parti içindeki çıkar odaklarıyla da mücadele etmek şart. Parti bunu kendi bünyesinde çözemiyorsa, parti yönetimini de zorlayacak biçimde bilinenleri iletmek ve bu temizliğin yapılması için diretmek her yurtseverin görevi olsa gerek!