1-Teknolojik Kırılma: “Ajan AI” (Agentic AI) ve Dijital Serflik
2025’teki üretken yapay zeka (GenAI) heyecanı, 2026’da yerini Otonom Ajanlar (Agentic AI) dönemine bırakıyor. Bu sistemler artık sadece sorulara cevap vermiyor; karmaşık iş akışlarını (bankacılık işlemleri, tedarik zinciri yönetimi, yasal süreçler) insan denetimi olmadan yürütebiliyor.
-Tekno-Feodalizmin Derinleşmesi:
Büyük teknoloji platformları (Big Tech), veriyi işleme kapasiteleriyle modern “derebeyleri” gibi davranmaya devam edecek. 2026’da, bu platformların devletlerin egemenlik alanlarına (dijital para birimleri, yargı algoritmaları) daha fazla müdahale ettiğini göreceğiz.
-Gözetim Kapitalizminin Yeni Boyutu:
Yapay zekanın “duygusal zeka” yeteneklerinin artmasıyla, tüketicilerin sadece davranışları değil, anlık duygu durumları üzerinden de artı değer (rent) devşirilen bir modele geçilmesi bekleniyor.
2-Küresel Ekonomi:
“Dayanıklılık” ve Jeo-ekonomik Parçalanma
Küresel ekonomi 2026’da yaklaşık %3.1 civarında mütevazı bir büyüme sergilerken, odak noktası verimlilikten dayanıklılığa (resilience) kayacak.
-Dosttan Tedarik (Friend-shoring):
Küresel tedarik zincirleri, maliyet odaklı değil, jeopolitik güven odaklı yeniden yapılandırılacak. Bu durum, bloklar arası ekonomik soğuk savaşı derinleştirebilir.
-Stagflasyon Light:
Enerji dönüşümü maliyetleri ve artan savunma harcamaları nedeniyle enflasyonun gelişmiş ekonomilerde hedeflerin hafif üzerinde kaldığı, ancak resesyonun tam olarak gerçekleşmediği bir “ara dönem” yaşanabilir.
2026’nın Türkiye Yansıması
Türkiye için 2026, makroekonomik istikrar arayışı ile teknolojik dönüşümün (dijital egemenlik) kesiştiği bir yıl olacak..
-Büyüme ve Enflasyon Dengesi:
Uluslararası kuruluşlar (IMF, Dünya Bankası) Türkiye için %3.5 – %4.0 bandında bir büyüme öngörüyor. Enflasyonun ise 2025’teki sıkı para politikasının gecikmeli etkisiyle %20’li seviyelere oturması, ancak hayat pahalılığının yapısal nedenlerle (kira, gıda) bir süre daha hissedilmesi bekleniyor.
-Orta Koridor ve Lojistik Güç:
Küresel tedarik zincirlerindeki “yakından tedarik” (near-shoring) eğilimi, Türkiye’yi Avrupa için vazgeçilmez bir üretim üssü olarak tutmaya devam edecek. Özellikle yeşil enerji ve elektrikli araç (Togg ve yan sanayi) ekosistemi büyümenin lokomotifi olabilir.
-Teknolojik Hegemonya Sınavı:
“Devletin rolü” meselesi Türkiye için de geçerli. Türkiye, bir yandan yerli yapay zeka modelleri ve veri merkezleri ile dijital egemenliğini korumaya çalışırken, diğer yandan küresel teknoloji sermayesinin (Tekno-feodal yapıların) pazar alanı olma baskısı altında kalacak.
Analitik Bir Sentez:
Benim Perspektifimle, “Sermayenin Hegemonyası” tezim bağlamında 2026; ulus devletlerin, teknolojik kartellerin (platform lordlarının) vergilendirilmesi ve veri güvenliği konusunda daha sert yasalar (EU AI Act benzeri) çıkarma çabasına girdiği bir yıl olacaktır. Ancak bu, sermayenin akışkanlığı karşısında ne kadar başarılı olacak? Bu, sol siyaset için de yeni bir örgütlenme sahası açıyor: “Dijital Müştereklerin” (Digital Commons) savunulması…
2026’da Türkiye, ekonomik olarak “toz dumanın dağıldığı” ama teknolojik olarak “yeni bağımlılık ilişkilerinin” tanımlandığı bir tabloyla karşı karşıya kalabilir.
Bu öngörüler ışığında, özellikle “Tekno-feodalizm” kavramının Türkiye’deki emek piyasasına (gig economy, uzaktan çalışma) yansımaları üzerine daha derinlemesine bir analiz de yapmak mümkündür.
