HALKWEBKültür - SanatZamanın Konuşamadığı Yerde Kültür Konuşur: Hafıza, Sessizlik ve Kürt Oluşun Uzun Yürüyüşü

Zamanın Konuşamadığı Yerde Kültür Konuşur: Hafıza, Sessizlik ve Kürt Oluşun Uzun Yürüyüşü

Kürt kültüründe dikkat çeken en derin unsurlardan biri, zaman algısıdır. Bu kültürde zaman yalnızca ilerleyen bir çizgi değildir; daireseldir, geri döner, yankılanır.

Kültür, insanın dünyaya bıraktığı bir iz değil yalnızca; aynı zamanda dünyanın insanda açtığı bir yaradır. İnsan, var olduğu andan itibaren yalnızca barınmak ve beslenmekle yetinmemiş, yaşadığını anlamlandırmak istemiştir. İşte kültür, bu anlamlandırma çabasının zaman içinde yoğunlaşmış hâlidir. Ancak kültür çoğu zaman yanlış anlaşılır: Onu geçmişten kalan gelenekler bütünü olarak görmek, kültürün esas doğasını gözden kaçırmaktır. Kültür, geçmişte kalmaz; geçmişi şimdiye çağırır ve geleceğe doğru taşır. Bu nedenle kültür, zamanın lineer(doğrusal)akışını bozan, geçmişle geleceği aynı anda konuşabilir kılan bir bilinç hâlidir.

İnsanlık tarihinde kültür, ilk olarak sessizlikle birlikte doğmuştur. Söylenemeyen, adlandırılamayan, korkulan şeyler mitlere dönüşmüş; mitler anlatıya, anlatılar kimliğe evrilmiştir. Kültür, bu yönüyle yalnızca ifade edilenlerin değil, ifade edilemeyenlerin de alanıdır. Bir toplumun kültürü, neyi söylediği kadar neyi susarak taşıdığıyla da ilgilidir. Yazının icadı, kültürü görünür ve kalıcı kılmış olsa da aynı zamanda onu seçici hâle getirmiştir: Yazılan hatırlanmış, yazılmayan unutulmuş gibi kabul edilmiştir. Oysa unutulmamış olan çok şey, yazının dışındaki alanlarda yaşamaya devam etmiştir.

Tam da bu noktada Kürt kültürü, insanlık kültür tarihinde istisnai bir yere oturur. Kürt kültürü, büyük ölçüde yazının değil hafızanın omuzlarında taşınmıştır. Bu bir eksiklik değil, farklı bir varoluş biçimidir. Hafıza, yazıdan daha kırılgan ama daha canlıdır. Yazı sabitler; hafıza değiştirir, yeniden kurar, yorumlar. Kürt kültürünün uzun süre sözlü biçimde var olması, onu donmuş değil, sürekli yeniden üretilen bir kültür hâline getirmiştir. Her anlatıcı, geçmişi yalnızca aktarmamış; ona kendi zamanının acısını, umudunu ve sorularını eklemiştir.

Kürt kültüründe dikkat çeken en derin unsurlardan biri, zaman algısıdır. Bu kültürde zaman yalnızca ilerleyen bir çizgi değildir; daireseldir, geri döner, yankılanır. Eski bir ağıt, bugünün acısını anlatabilir; yüzlerce yıl önce söylenmiş bir söz, hâlâ geçerliliğini koruyabilir. Bu durum Kürt kültürünü nostaljik değil, zamansız kılar. Kültür burada bir “geçmiş özlemi” değil, “sürekli şimdi” hâlidir.

Hiç söylenmemiş olan belki de şudur: Kürt kültürü, yalnızca var olma mücadelesi veren bir kültür değil, yoklukla düşünmeyi öğrenmiş bir kültürdür. Kaydın azlığı, merkezin dışında kalma hâli ve süreklilik arz eden kesintiler, Kürt kültürünü eksiltmemiş; onu ontolojik olarak derinleştirmiştir. Bu kültürde kimlik, hazır bir cevap değil, sürekli sorulan bir sorudur. “Kürt olmak nedir?” sorusu sabit bir tanıma kavuşmaz; her kuşakta yeniden sorulur ve her seferinde farklı bir biçimde cevaplanır.

Modern dönemde kültür genellikle görünürlük üzerinden tanımlanır: yazılı eserler, arşivler, müzeler, dijital kayıtlar. Kürt kültürü ise uzun süre görünür olmadan var olmayı öğrenmiştir. Bu da ona farklı bir direnç biçimi kazandırmıştır. Görünür olmamak, yok olmak anlamına gelmemiş; tersine, kültür daha içsel, daha sessiz ama daha köklü bir biçimde yaşamaya devam etmiştir. Bugün Kürt kültürünün modern araçlarla kendini ifade etmeye başlaması, bir “yeniden doğuş”tan çok, uzun süredir devam eden bir iç konuşmanın dışa taşmasıdır.

Günümüzde Kürt kültürü ne yalnızca geleneksel ne de bütünüyle moderndir. O, iki zaman arasında sıkışmış değil; iki zamanı aynı anda taşıyan bir kültürdür. Sözlü anlatı ile yazılı edebiyat, yerel hafıza ile küresel dil, kadim mitlerle çağdaş sorular yan yana durur. Bu yan yanalık bir çelişki değil, kültürün canlı olduğunun kanıtıdır.

Son kertede kültür, bir halkın neye sahip olduğu değil, neyi kaybetmesine rağmen hâlâ kim olduğunu hatırlayabildiği ile ilgilidir. Kürt kültürü, tam da bu hatırlama pratiğinin adıdır. Zamanın sustuğu, tarihin eksik yazıldığı yerlerde kültür konuşmaya devam etmiştir. Ve belki de en çarpıcı gerçek şudur: Kürt kültürü, kendini anlatmaktan çok, insana nasıl hatırlanacağını öğretmiş bir kültürdür.

Gürsel Karaaslan

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR