HALKWEBYazarlarTürk Siyasetinin Pratiği: Sandığın Kazananı Kadınlar, Sandalyenin Kazananı Adamlar

Türk Siyasetinin Pratiği: Sandığın Kazananı Kadınlar, Sandalyenin Kazananı Adamlar

Eşitlik Cumhuriyet’in süsü değil, şartıdır. O şartı yerine getirecek cesaret, 1934’te vardı. Bugün de olmak zorunda.

0:00 0:00

5 Aralık…

Dünyanın bir yerinde bir devrimci kadın Olympe de Gouges, İnsan Hakları Bildirgesi’nde “insan” kelimesinin gerçekte yalnızca “erkeği” kastettiğini fark edip kaleme sarılıyor…

Dünyanın başka bir yerinde Atatürk, henüz birçok Avrupa ülkesinde tartışılmayan bir hak olan kadınlara seçme ve seçilme hakkını 1934’te tanıyor.

Bugün hem Dünya Kadın Hakları Günü, hem de Türk kadınının seçme–seçilme hakkına kavuşmasının yıl dönümü.

Yani bugün, insanlığın ve Cumhuriyet’in kadınlara borcunun hatırlanma günü.

Devrimlerin Kadını Olympe de Gouges ve İnsanlığın İlk Kadın Hakları Bildirgesi

Olympe de Gouges…

1748’de doğan bir kadın.

1789’da Fransız Devrimi “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”ni ilan ederken, kadınların bu “insan” tanımının dışında bırakıldığını fark eden bir vicdan.

1791’de tarihin ilk kadın hakları bildirgesi olan Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesini yayımladı.
Sadece kadınların değil, insanlığın da ufkunu açtı.

Fakat bedel ağırdı.
Devrimin erkek aklı eleştiriye tahammül etmedi.
1793’te giyotine gönderildi.

Olympe sadece kendi çağının değil, bugünün de sorusunu sordu:

“Eğer haklar insanlığa aitse, neden kadın yok sayılıyor?”

Bu soru, 2025’te bile hâlâ güncelliğini koruyor.

Cumhuriyet Devrimi: 1934’te Türkiye Dünyanın Önündeydi

5 Aralık 1934’te Türkiye, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıdı.
Dünya o sırada neredeydi?

Fransa: 1944

İtalya: 1945

Yunanistan: 1952

Belçika: 1960

İsviçre: 1971

Yani Türkiye birçok Avrupa ülkesinden önce yaptı bunu.

Dünyada o gün hukuken bu hakkı tanıyan ülke sayısı 28, fiilen kullandıran sadece 17 idi.

Türkiye, 1934’te tarihe geçti.
Bugün ise o tarihin gölgesinde kalıyor.

2025 Türkiye’si: Yüzü Kızarması Gereken Bir Ülke

Kadınların iş gücüne katılımı %36.
OECD ortalamasının 30 puan gerisinde.

Üst düzey yöneticiler arasında kadın oranı %20 bile değil.
Bu ülkede cam tavan yok; beton tavan var.

Siyaset?
600 milletvekilinin sadece 121’i kadın.
Oran: %20.

1934’te öncü olan Türkiye bugün, kadınların siyasal temsili açısından 149 ülke arasında 124. sırada.

Yani dünyanın gerisinde değil; dünyanın çok gerisinde.

Bu tesadüf değil.
Bu, erkek siyasetinin suskun mutabakatı.

AKP İktidarında Kadın Hakları: Hak Değil, Rol Dağıtımı

AKP iktidarının kadın politikası net:
Kadın “eşit yurttaş” değil, “ailenin parçası.”

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı.
Kadın cinayetlerinde cezasızlık rutinleşti.
Ekonomik krizlerin ilk kurbanı yine kadınlar oldu.

Kadınların siyasetteki yerini artırmak için verilen kotalar bile “lütufmuş” gibi sunuldu.

Bu ülkede kadın hakları iktidarın gözünde hâlâ bir hak değil; bir jest.

CHP Cephesinde Durum: Eşitlik Söylemde Güçlü, Sandalyede Zayıf

Muhalefet kanadı da çok parlak değil.

CHP eşitlikten her fırsatta söz eder, fakat iş listeye gelince kadınlar yine arka sıralarda yer bulur.

Türkiye’de demokrasi iddiası, parti içi demokrasiyle başlar.
Koltuğun rengini değiştirmek kolaydır; zihniyetin rengini değiştirmek zor.

İktidar kadın haklarını daraltıyor.
Muhalefet ise genişletme cesaretini gösteremiyor.

Sonuç?
Kadınlar iki taraf arasında sıkışmış bir temsil mücadelesi veriyor.

5 Aralık: Bir Kutlama Değil, Bir Hatırlatma

Bugün, ne yazık ki bir kutlama günü değil.
Bugün, Cumhuriyet’in kadınlara verdiği devrimci hakları, siyasetin nasıl küçülttüğünü hatırlama günü.

Kadınlar sandığa çağrılıyor, ama sandalyeye çağrılmıyor.
Oy çok değerli; temsil hakkı değil.

Bir toplum kadınını güçlendirmeden ayağa kalkamaz.
Bir ekonomi kadın emeğini yok sayarak büyüyemez.
Bir siyaset kadınları dışlayarak demokratik olamaz.

Son Söz: Cesaret 1934’te Vardı; Bugün Eksik

Olympe de Gouges’un giyotine giderken söylediği gibi:

“Kadınlar uyanın; haklarınız var.”

5 Aralık 1934’ün ruhu buydu.
Bugünün siyaseti o ruhun yanından bile geçemiyor.

Türkiye’nin kadınları haklarını tarihten ödünç almadı; mücadeleyle kazandı.
Ve asla geri vermeyecek.

Eşitlik Cumhuriyet’in süsü değil, şartıdır.
O şartı yerine getirecek cesaret, 1934’te vardı.
Bugün de olmak zorunda.

Aksi hâlde 5 Aralık her yıl kutlanan bir gün değil, her yıl tekrarlanan bir yüzleşme olarak kalır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI