HALKWEBYazarlarSuriye: Medeniyetin Kalbinden Enkazın Ortasına

Suriye: Medeniyetin Kalbinden Enkazın Ortasına

Savaş boyunca en kırılgan konumda olan gruplar Aleviler, Süryaniler ve Ezidiler oldu. Esad’a bağlılıkları, Alevileri yeni yönetim altında hedef haline getirirken; Süryaniler ve Ezidiler, DAİŞ’in vahşeti ve savaşın yarattığı kaosla hayatta kalma mücadelesi verdi.

Beşar Esad ve Suriye’de Krizin Kökeni

Beşar Esad, 2000 yılında babası Hafız Esad’ın ölümünün ardından Suriye’nin başına geçti. Başlangıçta modernleşme ve reform vaatleriyle tanıtılsa da kısa süre içinde yönetim, baskıcı karakterini ortaya koydu. Siyasi muhalifler susturuldu, basın ve ifade özgürlüğü kısıtlandı, rejim içi iktidar konsolide edildi.

2000’li yılların başında Suriye, ekonomik sıkıntılar, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlikten dolayı gergindi. Özellikle genç nüfus işsizlik ve gelecek kaygısıyla tepki gösteriyordu. 2011’de Arap Baharı’nın bölgeyi sarmasıyla birlikte halk, demokratik reform ve temel haklar için meydanlara çıktı. Beşar Esad yönetimi ise barışçıl gösterilere kanlı müdahalelerle yanıt verdi; bu baskı, halkın öfkesini derinleştirdi ve isyanın fitilini ateşledi.

İsyan hızla silahlı çatışmaya dönüştü. Muhalif gruplar ile devlet güçleri arasındaki mücadele, ülkeyi parçalayan çok aktörlü bir savaşa evrildi. DAİŞ, El-Nusra ve radikal gruplar boşluktan faydalandı; etnik ve dini gruplar arasında gerginlikler arttı. İç savaş, sadece siyasi bir kriz değil, Suriye’nin sosyal dokusunu ve medeniyet mirasını hedef alan yıkıcı bir süreç oldu.

Medeniyetler Buluşuyordu

Suriye… Tarih boyunca dünyanın gözbebeği olmuş bir toprak. Palmira’nın taş sütunları, Halep’in çarşıları, Emevi Camii’nin kubbeleri, binlerce yıl boyunca insanlığın kültür mirasını taşımıştı. Burada medeniyetler buluştu; diller, dinler ve kültürler birbirine karıştı. Suriye, sadece bir coğrafya değil, insanlık tarihinin aynasıydı.

Ama bugün Suriye, o parlak tarihinin gölgesinde yok olmuş bir ülke gibi. Kentler yıkılmış, pazarlar boş, sokaklar sessizliğe gömülmüş. Enkazın altından yükselen çığlıklar, bir zamanlar bu topraklarda yankılanan medeniyetin hatırasını hatırlatıyor. Savaş, sadece binaları değil, hafızayı, kültürü ve insanlığın vicdanını da paramparça etti.

Bugün Suriye, sadece bir kaos değil; tarih ve kültürün küllerinden yeniden doğma mücadelesinin sahnesi. Her taş, her moloz yığını bir direniş hikayesini fısıldıyor. İnsanlık burada sınanıyor; hem geçmişin mirası hem de geleceğin umudu, enkazın üzerinde yükseliyor.

Azınlıkların Kırılgan Mücadelesi

Savaş boyunca en kırılgan konumda olan gruplar Aleviler, Süryaniler ve Ezidiler oldu. Esad’a bağlılıkları, Alevileri yeni yönetim altında hedef haline getirirken; Süryaniler ve Ezidiler, DAİŞ’in vahşeti ve savaşın yarattığı kaosla hayatta kalma mücadelesi verdi.

El-Sara sonrası dönemde, özellikle Ezidiler ve Aleviler ciddi saldırılara ve katliamlara maruz kaldı. Bazı bölgelerde El-Sara’ya bağlı güçler veya kontrol boşluğundan faydalanan milisler, Ezidilere ve Alevilere yönelik saldırılar düzenledi ve çok sayıda sivili hedef aldı.

  • Aleviler: Eski rejime yakınlıkları nedeniyle hem hedef alınmakta hem de toplumsal ve siyasi baskılara maruz kalıyor.
  • Ezidiler: Şengal hattındaki saldırılarla karşı karşıya; toparlanma süreci hâlâ kırılgan.
  • Süryaniler: Savaşın yarattığı ekonomik ve sosyal yıkımın gölgesinde hayatta kalmaya çalışıyor.

Türkiye’nin Kuzey Suriye Politikası

Türkiye, Suriye’deki istikrarsızlık nedeniyle yaklaşık 5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptı. Kuzey Suriye’deki varlığı, hem sınır güvenliği hem de bölgesel nüfuz açısından belirleyici.

  • Güvenli Bölgeler ve SDG/YPG’ye Baskı: Ankara, SDG/YPG’nin sınırda kalıcı bir yapı kurmasını engelleyerek PKK bağlantılı tehdidi azaltmayı amaçlıyor.
  • Terörsüz Türkiye Süreci: PKK’nın tasfiyesi ve silahlı çatışmaların sona erdirilmesi, Suriye’deki PKK/PYD yapılanmalarının kontrol altına alınmasını içeriyor.
  • Mazlum Abdi ve Silah Bırakma Girişimleri: SDG/YPG lideri Mazlum Abdi’nin silah bırakma çağrıları, Türkiye-SDG işbirliği ve Suriye’deki çatışmaların çözümü açısından kritik bir adım.
  • Mülteci Politikası: Türkiye, güvenli bölgelerde Suriyelilerin geri dönüşünü teşvik ediyor; altyapı eksikliği ve güvenlik kaygıları geri dönüşü zorlaştırıyor.

Büyük Güçlerin Stratejik Hamleleri

ABD, SDG/YPG üzerinden bölgesel nüfuz sağlıyor ve DAİŞ ile radikal örgütleri kontrol altında tutuyor. Türkiye ile ilişkilerini dengelemeye çalışsa da stratejik çıkarlar değişirse destek kırılgan hâle gelebilir.

Rusya ise otomatik destekçi bir aktör olarak görülmemeli. Geçmişte Esad rejimine destek sağlamış olsa da, Suriye’deki rejim değişikliği ve jeopolitik belirsizlikler nedeniyle konumu belirsizleşmiş durumda. Rusya’nın rolü, hem fırsat hem risk unsuru olarak analiz edilmeli.

İsrail ve Azınlıklar

İsrail, Suriye’deki güç boşluğunu ve bölgesel tehditleri yakından izliyor. Özellikle İran ve Hizbullah’ın varlığı, sınır ötesi operasyon ve istihbarat faaliyetlerini sürekli kılıyor.

Azınlıklar açısından İsrail’in etkisi iki boyutlu:

  • İnsani ve güvenlik desteği: Ezidilere sağlanan insani yardım ve eğitim fırsatları hayatta kalma şansı yaratıyor.
  • Bölgesel nüfuz: Müdahaleler, azınlıkların siyasi temsili ve güvenliği açısından hem fırsat hem risk oluşturuyor.

Kaosu Bitirmek İçin Gereken Adımlar

  1. Silahsızlanma ve güvenli bölgeler.
  2. Azınlıkların korunması ve siyasi temsili.
  3. Suriyelilerin güvenli geri dönüşü ve altyapının yeniden inşası.
  4. PKK/PYD’nin silahsızlandırılması ve Terörsüz Türkiye süreci.
  5. Uluslararası diplomasi ve koordinasyon.
  6. Ekonomik ve insani destek ile halkın yaşam standartlarının iyileştirilmesi.

Gelecek: Direnişin Umudu

Suriye’nin yarını, çok aktörlü çatışma ve pazarlıkların sonucu olarak şekillenecek. Azınlıklar, Kürtler ve Suriyeliler hâlâ en kırılgan taraflar. Ancak bir gerçek var: Her bir çocuk, her bir anne ve her bir genç Suriye’nin umudunu taşıyor. Zulme karşı direnen halk, insanlığın vicdanını hâlâ ayakta tutuyor. Ve tarih, zalimleri affetmese de direnenleri unutmayacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI