HALKWEBYazarlarSanal kumar bataklığı

Sanal kumar bataklığı

Biz hala meseleyi sadece “site kapatma”yla çözebileceğimizi sanıyoruz. Oysa kumarhaneler kapatıldığında gösterilen kararlılık, bugün sanal kumar için gösterilmiyor.

0:00 0:00

1998’de kumarhaneler kapatıldı. Devlet o gün açık bir karar aldı: Kumar bu topluma zarar veriyor. Aileyi dağıtıyor, insanı borca sürüklüyor, suçu besliyor. Neon ışıklar söndü, masalar toplandı. “Bu iş burada bitti” dendi.

Ama bitmedi.
Sadece şekil değiştirdi.

Bugün kumar salonlarda değil; ceplerimizde. Telefon ekranlarında. Üstelik eskisinden daha sessiz, daha görünmez, daha yaygın. Kapıdan içeri girilmiyor artık; linke tıklanıyor. Kimse görmüyor, kimse sormuyor. Kumar, ilk kez bu kadar kolay ve bu kadar gizli.

Asıl sorun da tam burada başladı.

Devlet fiziki kumarı kapattı ama sanal kumarın önünü yeterince kesemedi. Çünkü mesele yalnızca mekan meselesi değildi. Kumar bir alışkanlıktı, bir bağımlılıktı. O alışkanlık yer buldu. Bu kez sanal dünyada.

Bugün her yıl yüz binlerce yasa dışı site kapatılıyor. Bu rakamlar “mücadele ediyoruz” diye sunuluyor. Oysa aynı rakamlar başka bir gerçeği de gösteriyor: Kapatılan her sitenin yerine yenisi açılıyor. Demek ki sorun bitmiyor; sürünüyor.
Burada durup dürüstçe sormak gerekiyor:
Bu insanlar neden oynuyor?
Bu sistem neden hala çalışıyor?

Çünkü ekonomik sıkışmışlık var. Gelir yetmiyor, borç büyüyor, gelecek belirsiz. “Bir gecede kazanma” vaadi, umudu azalan insanlar için güçlü bir çekim yaratıyor. Kumar artık eğlence değil; çaresizliğe sunulan sahte bir çıkış oluyor. Kaybeden durmuyor. Çünkü kaybını telafi etmek istiyor. Bir el daha, bir kupon daha… Döngü böyle kuruluyor.

Psikolojik tarafı daha da ağır. Sanal kumar yalnızlığı hedef alıyor. Ekranın arkasında kimse yargılamıyor. İnsan sadece bir kez daha deniyor. Sonra bir kez daha. Ve fark edilmeden bağımlılık yerleşiyor.

Bu noktada “ne yapılmalı?” sorusunun cevabı aslında bilinmiyor değil. Para akışı kesilmeden bu işin önüne geçilemeyeceği ortada. Ödeme kanalları, sanal cüzdanlar, kripto geçişleri gerçekten denetlense; reklam ve yönlendirme dili kararlı biçimde engellense; özellikle gençlere ulaşan bu ağ ciddi darbe alır. Kumar bağımlılığı ayıp olmaktan çıkarılıp açıkça tanınsa, gizlenmeden tedavi mekanizmaları kurulsa insanlar borç batağına düşmeden yakalanabilir. Oynatana değil, bu işi organize edenlere gerçek ve caydırıcı yaptırımlar uygulansa sistem bu kadar rahat çalışamaz.

Bunların hiçbiri bilinmeyen ya da imkansız adımlar değil. Yıllardır konuşulan, herkesin bildiği başlıklar. Ama hayata geçmiyor. İşte asıl soru da burada ortaya çıkıyor: Sanal kumarla gerçekten mücadele mi ediliyor, yoksa kontrol altında tutulduğu sanılan bir sorun olarak mı görülüyor?

Bu bataklığın bedeli ise her geçen gün büyüyor. Aileler ödüyor. Maaşını eve getiremeyenler, borcunu saklayanlar, yalanla ayakta durmaya çalışanlar… Bir süre sonra para meselesi bitiyor, güven dağılıyor. Evlerin içi sessizleşiyor. Tartışmalar, kopuşlar, çocukların omzuna binen görünmez yükler… Kumar, bir kişinin değil, bir ailenin hayatını tüketiyor.

İşyerleri ödüyor. Kayıp parayı telafi etmek için yapılan küçük hırsızlıklar, zimmetler, “geri koyarım” diye başlayan ama suçla biten hikayeler… Güven ilişkileri çöküyor. Bir kişi oynuyor, bedelini bir kurum ödüyor.

Gençler ödüyor. Daha hayatın başında borçla tanışanlar var. “Bir kere deneyeyim” diye girip çıkamayanlar… Kolay para masalı, emek fikrini de, gelecek duygusunu da kemiriyor. Sabır yok oluyor. Çalışarak ilerleme inancı aşınıyor.

Toplum ödüyor. Borç, suç ve bağımlılık büyüdükçe adliye, emniyet, sağlık sistemi bu yükle uğraşıyor. Yani sanal kumar, bireysel bir tercih değil; kamunun omzuna binen bir maliyet üretiyor.

Biz hala meseleyi sadece “site kapatma”yla çözebileceğimizi sanıyoruz. Oysa kumarhaneler kapatıldığında gösterilen kararlılık, bugün sanal kumar için gösterilmiyor. Biçim değişti diye, zararın azaldığı varsayılıyor.

Oysa değişen sadece adres.
Bedel aynı.
Hatta daha ağır.
Ve ortada hala cevap bekleyen bir soru duruyor:
Bu tabloyu değiştirecek adımlar neden hala atılmıyor?

YAZARIN DİĞER YAZILARI