HALKWEBYazarlarMedyanın Kırbacı: Ötekiyi Döverek Elitleri Aklamak

Medyanın Kırbacı: Ötekiyi Döverek Elitleri Aklamak

Bugün köle yok, cadı yok, keçi yok gibi görünüyor. Ama manşet var. Etiket var. Linç var.

0:00 0:00

Kırbaç bazen deriyi yırtar, bazen itibarı.
Bugün deriler değil, kimlikler dövülüyor.
Medyanın elindeki kırbaçla, güçlünün hatası bir kez daha ötekinin sırtına yükleniyor

Ortada ne olduğu tam bilinmeyen bir olay var. (mezar başında içki içildiğine dair görüntüler) Bir vasiyet var mı yok mu belli değil; edilmiş olabilir, edilmemiş de. Yapılanlar gerçekten yaşandı mı, bağlamı neydi, bilinmiyor. Ama belirsizlik gerçeği aramak için değil, suç üretmek için kullanılıyor. Kişisel bir tercih olup olmadığını dahi bilmediğimiz bir durum, bir anda bütün bir kültürün, bir inancın, bir topluluğun “doğasıymış” gibi sunuluyor. Aile inkâr ettiğinde bile anlatı değişmiyor; çünkü amaç gerçeği anlamak değil, siyasi elitleri aklamak. Ve bu uğurda en kolay harcanan yine öteki oluyor.

Bugün, güçlüleri ve siyasi elitleri korumak için medyanın kırbacıyla ötekinin dövüldüğü bu manzaranın yeni olduğunu mu sanıyoruz? Hayır. Bugün karşımıza manşetlerle çıkan şey, aslında tarihin çok eski bir alışkanlığı. Sadece kırbaç değişti, yöntem değişti; yön hep aynı kaldı.

Antik Roma: Efendi Masumdur, Köle Suçludur

MS 61’de Roma’da bir senatör (Lucius Pedanius Secundus) kölesi tarafından öldürüldü. Roma yasalarına uygun olarak evindeki 400 köle, hiçbir soruşturma yapılmadan idam edildi.
Neden?
Çünkü suç bireysel değildi; köleler zaten “potansiyel suçlu”ydu. “suç soruşturulmadı; suça uygun bir beden seçilirdi.”

Günah Keçisi Ritüeli: Suçu temizlemenin en eski yolu ve en bilineni

Antik Yahudi geleneğinde “Azazel keçisi” ritüeli vardır. Toplumun günahları sembolik olarak bir keçinin üzerine yüklenir, sonra çöle sürülür. Bu ritüel zamanla politikleşti. Toplum rahatladı çünkü suç artık görünmezdi. Keçi gitmişti.

Orta Çağ: Krallar Günah İşler, Cadılar Yakılır

Orta Çağ’da salgınlar, kıtlıklar, savaşlar yaşandığında kim suçlanırdı?
Ne krallar, ne kilise, ne feodal düzen.
Cadı ilan edilenler…
Kimdi onlar?
Yoksul kadınlar.
Yalnızlar.
Toplumdan dışlananlar.
Yani ötekiler…

Kilise ve iktidar, kendi başarısızlığını gizlemek için “şeytanla işbirliği” masalları yarattı. Binlerce kadın yakıldı ama salgınlar bitmedi.

Kölelik Dönemi: Şiddetin Sorumlusu Köle İlan Edilir

Amerika’daki kölelik sisteminde, köle ayaklanmaları “vahşilik” olarak anlatıldı.
Oysa vahşilik, zinciri takandaydı.
Efendinin kurduğu şiddet düzeni sorgulanmadı; kölenin öfkesi suç sayıldı.
Şiddeti üreten sistem değil, şiddete maruz kalan bedendi suçlu olan.

Frantz Fanon’un tam buraya oturan cümlesi vardır:
“Sömürge düzeni, kendi şiddetini mazlumun tepkisiyle aklamaya çalışır.”

Totaliter Rejimler: Devlet Hata Yapmaz, Düşman Yapar

Nazi Almanyası’nda ekonomik kriz, işsizlik, savaş yenilgileri kimin suçu oldu?
Yahudilerin.
Romanların.
Engellilerin.
Muhaliflerin.
Hannah Arendt’in dediği gibi, totaliter sistemlerde suç bireysel değildir; önceden belirlenmiş kimliklere aittir.
“Suç, işlenmeden önce kime ait olacağına karar verilmiş bir roldür.”

Modern Medya Çağı: Kırbaç Manşettir

Bugün köle yok, cadı yok, keçi yok gibi görünüyor.
Ama manşet var.
Etiket var.
Linç var.
Medya, siyasetin elinde modern bir kırbaçtır.
Güçlüler kirlenmesin diye suç, en kolay hedefe atılır.
Bir fotoğraf, bir kadeh, bir mezar başı…
Bireysel hatalar ya da suçlar, bir gruba, bir inanca, bir kültüre, en çok “öteki”ne yüklenir ve siyasi elitler aklanır…

YAZARIN DİĞER YAZILARI