HALKWEBPolitikaKılıçdaroğlu Anadolu'nun vicdanıdır

Kılıçdaroğlu Anadolu’nun vicdanıdır

Linç edenler, küçümseyenler, iftira atanlar… hepsinin ortak korkusu: kimliğiyle barışık, vicdanıyla dik duran bir adam.

Evet, Kılıçdaroğlu’nu eleştirebiliriz.
Elbette eleştiririz! Çünkü bu ülkenin kirine pasına bulaşmamış bir siyasetçi, doğal olarak rahatsız eder.
Zoom bilmez, trol ordusu beslemez, medya fonlamayı bilmez.
Delege satın almayı, rant masalarında diz çökmeyi, pavyon kulislerinde ittifak kurmayı bilmez.
Yolsuzluğun kitabını ezber etmiş siyaset cambazlarının arasında hâlâ tertemiz kalmış bir “acemi”!

Çocuklarını manşetlik servetlerle donatmaz.
Mutfağında konuşur — işte sırf bu yüzden nefret edilir, çünkü o mutfak hepimizin mutfağıdır; halkın, sıradanlığın, gerçekliğin ta kendisidir.

Onca yıl genel müdürlük, onca yıl siyaset… hâlâ beş parasız bir “beceriksiz.”
Çalmayı, çırpmayı, ihaleyi, torpili bilmez.

Arka kapı diplomasisi denen kirli mekanizmanın dilini bile öğrenememiş!

Bu ülkenin “düzeni” için ne büyük tehdit ama!

Ve üstüne üstlük dürüstlüğü, vicdanı ve insanlığıyla dimdik duran bir insan.
Bazılarının içindeki karanlığı delip ortaya çıkaran, asla affedemedikleri hakikat budur.
Kılıçdaroğlu Anadolu’nun vicdanıdır.

O, bu toprakların sıradan insanının sesi, adaletin ve vicdanın temsilcisidir. Siyasetin kirli oyunlarına bulaşmamış, çıkar hesaplarının gölgesinde eğilmemiş, halkın gözünün içine bakabilmiş nadir insanlardan biridir. O, halkın hikâyesini anlatır, halkın umudunu taşır; kendi kimliğiyle barışık, vicdanıyla dimdik durur. İşte bu yüzden, halkın vicdanı olarak varlığı bile düzeni rahatsız eder, çünkü temizliğe, dürüstlüğe, insanlığa alışmamış bir sisteme karşı durmaktadır.

Linç edenler, küçümseyenler, iftira atanlar… hepsinin ortak korkusu: kimliğiyle barışık, vicdanıyla dik duran bir adam.

Meğer ne çokmuş içimizde o “inek hırsızı Osmanlar.”

CHP’li maskesi takıp Kılıçdaroğlu nefretini besleyenler, kendi karanlıklarını onun üzerine boca edenler…

Gerçek düşman dışarıda değil; inandığını unutanların aynasında duruyor.
Eleştirebiliriz çünkü sakin, kibar, mütevazı.
Bağırarak siyaset yapmayı beceremiyor!
Tehdit etmiyor, korkutmuyor, hedef göstermiyor.
Milleti değil vicdanı dinliyor — bugünün çürümüş siyasi düzenine göre “ağır bir kusur.”
Mitingde “bize katılın” diyor.
“Ya bendensen ya düşmanımsın” diye bölemiyor milleti — vay efendim ne büyük eksiklik!
Kutuplaşmayı bilmez, öfkeyi büyütmez, nefretle oy devşirmez.
En ucuz yöntemi kullanmayı reddettiği için suçlanır mı? Bu ülkede suçlanır!
Kendi mutfağında video çekiyor.
Abartılı ışıklar, pahalı setler yok.
Halk gibi, içten, sade, sıradan…
Bu bile rahatsız eder çünkü gösterişe tapan zihniyet, gerçek hayatı görmeye katlanamaz.

Evet, Kılıçdaroğlu’nu eleştirebiliriz.

Ama önce şu acı gerçeği kabul etmeliyiz:

Bu ülkede dürüstlük “naiflik”, tevazu “zaaf”, iyilik “beceriksizlik”, temiz kalmak ise “saflık” sayılıyor.
Erdem değil entrika ödüllendiriliyor.
Ve Kılıçdaroğlu, bu çürümüş düzenin içinde hâlâ çalmadığı, çırpmadığı, eğilmediği, kirlenmediği, susmadığı, korkmadığı, vazgeçmediği için…
Elbette eleştirilmeyi hak ediyor!

Bu ülkeye fazla temiz olduğu için.
Bu düzenin alışık olmadığı kadar dik durduğu için.
Çürümüş siyasetin karşısına hâlâ insanlıkla, sabırla, vicdanla çıktığı için.

Evet, eleştirilebilir.
Çünkü kirlenmeyen insan, kirlenmiş düzenin en büyük suçlusudur.

Çetin Süngü

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR