HALKWEBYazarlarİnsan Hakları mı? Hangi Bedelle?

İnsan Hakları mı? Hangi Bedelle?

0:00 0:00

İnsan hakları; düşüncenin, eleştirinin ve insan onurunun dokunulmazlığıdır. Bir toplumun gerçek özgürlüğü, insanların ne kadar yüksek sesle konuştuğuyla değil; konuştukları için herhangi bir bedel ödemek zorunda kalıp kalmadıklarıyla ölçülür. Eğer konuşmanın faturası hapis, sürgün, işinden olmak ya da itibarsızlaştırılmaksa, orada sadece korku vardır; özgürlük değil.

Üniversite yıllarımda Jose Marti’nin hikâyesini okuduğumda bunu çok daha derinden anlamıştım. 1869’da, henüz 16 yaşında bir öğrenciyken defterine yalnızca tek bir cümle yazdı: “Küba bağımsız olmalıdır”

Bir çocuğun defterine düşürdüğü bu cümle, sömürge yönetimini öyle rahatsız etti ki, Marti tutuklandı. Ayaklarına zincir vuruldu, ağır kürek cezasına gönderildi. O zincirler etini kesti, bedenini sakat bıraktı, hayatı boyunca taşıyacağı bir iz bıraktı. Ama düşüncesine dokunamadılar.

İşte insan hakları tam da burada başlar.  Marti’nin hikâyesi, insan haklarını anlatan uzun bildirgelerden, kalın hukuk kitaplarından çok daha öğreticidir. Çünkü dünyanın hangi dönemine bakarsak bakalım, iktidarların hep aynı yanılgıya düştüğünü görürüz:
Gençleri, gazetecileri, akademisyenleri susturarak düşünceyi de susturabileceklerini sanırlar.

Oysa tarih defalarca ispatladı:Beden cezalandırılabilir, ses kısılabilir, kalem kırılabilir…
Ama düşünce öldürülemez. Baskı, fikri yok etmez; aksine onu daha dirençli, daha keskin, daha kalıcı hale getirir.

Bugün 10 Aralık, İnsan Hakları Günü.
Ama bu bir kutlama günü değil. Bu bir hatırlama günü. Zincire vurulan her genci…
Susturulan her akademisyeni…Hedef gösterilen, yargılanan, işinden edilen her gazeteciyi hatırlama günü. Ve her defasında aynı gerçeği yeniden ve yeniden görme günü: İnsan onuru, ne kadar baskı uygulanırsa uygulansın, son sözü söylemekten vazgeçmez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI