Türkiye siyaseti uzun süredir aynı sorunun etrafında dönüyor:
Bir kararın meşruiyetini belirleyen şey sonuç mu, yoksa o sonuca nasıl gidildiği mi?
Sokakta, televizyonda, partilerin koridorlarında, sosyal platformlarda… Hep aynı tartışma:
Bir taraf “At’ı alan Üsküdar’ı geçti-geçer-” diyerek hızlı sonuç peşinde koşuyor.
Diğer taraf ise “Yöntem bozulursa sonuç kirlenir” diyerek direniyor.
Aslında meselenin özü tartışılması gereken şudur:
Hızlı kazanmak mı önemli, yoksa doğru kazanmak mı?
SONUÇ HER ŞEY Mİ?
Ülkemizde siyaset futbola benzer oldu. Örneklemeler futbolun kavramları üzerinden yapılmaya başladı., Çift santrafor, Penaltı, Teknik Direktör gibi kavramları çokca duyuyoruz. Böyle olunca;
“Skor ortada, gerisini konuşmayalım” kültürü…
“İktidara giden her yol mübah” anlayışı…
“Kazanan haklıdır, gerisi teferruat” yaklaşımı…
Egemen olmaya başladı.
Ama devlet yönetimi tribün heyecanıyla değil, hukuk ve yöntemle yürür.
Kazandığın an alkış alsan da, yanlış yöntemle kazandığında toplum mutlaka şu soruyu sorar:
“Bu maç nasıl kazanıldı?”
Sporun kavramları ile konuya açıklık getirecek olursak; Atatürk’ün yaklaşık yüz yıl önce söylediği “sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” sözü başarının değerinin sonuçta değil, mücadeledeki ahlakta olduğunu anlatır.
Bu sözün,siyasete bakan yönü şudur:
Doğru yöntem olmadan elde edilen hiçbir zafer meşru değildir.
Amaç sadece Üsküdar’ı geçmek olursa,
At’ı alan ile Atı “çalan” arasında fark kalmaz.
Yöntem çürüyünce sonuç parlak görünür ama toplumsal vicdanda karşılık bulamaz.
YÖNTEM OLMADAN MEŞRUİYET OLUR MU?
Elbetteki olmaz. Yöntem siyasetin ruhudur; ahlaktır, adalettir, vicdandır.
Bir kararın hukuka uygun olması yetmez; toplumsal vicdanın kabulü, şeffaf süreç ve
hesap verebilirlik gerekir.
CHP’nin 6 Ok’u bunun kurumsal çerçevesidir:
Cumhuriyetçilik kuralı korur,
Halkçılık sorumluluk yükler,
Laiklik eşitliği sağlar,
Devrimcilik değişimi bile kurala bağlar.
Atatürk’ün siyaset anlayışında “nasıl yapıldığı”, “ne yapıldığı” kadar önemlidir.
Cumhuriyet’in direnci de bu yöntem–ahlak–hukuk üçgeninden gelir.
CHP NEDEN ÖNEMLİ?
Türkiye’de “At’ı alan Üsküdar’ı geçti” anlayışını kurumsal olarak reddeden tek gelenek CHP’dir.
Bu yüzden yıllardır devletin sigortası, toplumun nefes borusu ve meşruiyetin taşıyıcısıdır.
Eğer CHP de yöntemi terk ederse:
Hukuk devleti çözülür,
Kurumsal fren mekanizması boşa çıkar,
Zihniyet değişimi imkânsız hâle gelir.
Bu tartışma bir partinin iç meselesi değil; ülkenin demokratik geleceğinin meselesidir.
GÜCÜ DEĞİL, MEŞRUİYETİ GÜÇLENDİREN YÖNTEMDİR
Meşruiyetini kaybeden yol, sonunda kendi sonucunu da hatta kendi yolunu da kaybeder.
Gerçek zafer, doğru yöntemle kazanılır.
Sonuç geçicidir; karakter kalıcıdır.
Cumhuriyet gücünü sonuçlardan değil, ahlaklı ve meşru yöntemden alır.
