Çıkıp “kırgınlıkları geride bırakalım” diyorsun.
Ama önce kendi enkazın altında eğilmeyi öğren.
Önce kendi tahribatını, kendi gölgenin derinliklerinde gör.
Utanma duygusunu tamamen yitirmiş olmalısın, Özgür Özel.
Çıkıp Saygı Öztürk’e “Kırgınlıkları geride bırakalım” diyorsun ya…
Sen önce kendi yarattığın tahribatın, kendi sorumluluğun ve gölgenin ağırlığı altında ezilmeyi öğren.
Sen önce kendi enkazını kaldır.
* Parti içinde para karşılığı küfür, iftira ve hakaret ürettiği iddia edilen troll ağlarını susturacaksın.
* Gerekçe göstermeden görevden aldığın, kapı dışarı ettiğin CHP’lilerden özür dileyeceksin.
* Delegelerin üzerinde oluşan şaibelerin hesabını vereceksin.
* Ekrem İmamoğlu’nun yargı risklerini bile bile onu aday yapan kadroların içindeki rolünü gizlemeyeceksin.
* Silivri’ye gidip hangi kapıdan ne talimat aldığın tartışmalarını üzerinden silmeyeceksin.
* Dilek İmamoğlu’nu siyasi bir aksesuar gibi her sahneye taşıyarak partiye “hanedanlık” gölgesi düşürmeyeceksin.
* Dört kurultayda aynı senaryoyu oynatıp kendini dört kez başkan seçtirmenin hesabını vereceksin.
Kılıçdaroğlu döneminde alınan tüm kararlarda başroldeydin.
Bugün ise her şeyden bihaber bir masum gibi davranıyorsun.
Kusura bakma ama bu artık siyaset değil;
bu düpedüz yüzsüzlüktür.
Bu ülkede sorun kirpi değil.
Sorun kümese musallat olan tilkilerdir.
Rüşvet iddialarında adı geçenleri koruyan sensin.
2023 seçimlerinde sandık güvenliğini zayıflatan uygulamaların altında senin imzan olduğu konuşuluyor.
Örgütü sahaya indiremediğin, sandıkları koruyamadığın eleştirileri hâlâ duruyor.
“Zoomcu genel merkez ekibi” diye alay edilen sorumsuzlukların ortağı da sensin.
Ve bir de soralım:
13 kez seçim kaybettiğini söylediğiniz Kılıçdaroğlu’nun ekibinde sen ve yancılarının hangi kararın dışında kaldınız?
Dokunulmazlık, Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve diğer kritik kararlara hangi itirazınız oldu?
Hangi kararın altına imza atmadınız?
Şimdi çıkmış o tarihlerde yokmuşsunuz gibi davranıyorsunuz.
Üstüne bir de, hakkında dolaşan milyonlarca dolarlık iddiaları açıklamadan “normalleşme” nutukları atıyorsun.
Ve şimdi çıkmış “kucaklaşma” diyorsun.
Peki bir sorayım, Özgür Özel:
Kılıçdaroğlu’na oy vermediğini söyleyip sırıtkan pozlar veren, yanında Adnan Beker’le dolaşan;
Sayın Kılıçdaroğlu’na karşı hadsizce konuşan Gökhan Zeybek’le omuz omuza yürürken
sen nasıl kucaklaşacaksın?
Bu sorunun cevabını önce kendine vereceksin.
Sen partiye “barış” çağrısı yapamazsın.
Sen önce kendinle yüzleşeceksin.
Ben sana adaylığını açıkladığın ilk gün “sana asla oy yok” demiştim.
O karardan geri adım yok.
Bugün bu sözümü daha da yükselterek söylüyorum:
Seninle hiçbir barış olmaz.
Seninle aynı yol olmaz.
“Ben kimseyi yolda bırakmam” diyorsun, Özgür Özel.
Peki sen ve ekibin, siyasi kariyerinizi borçlu olduğunuz Kemal Kılıçdaroğlu’nun yollarına gizlice mayın döşeyen, ihaneti görev bilen şebeke değil miydiniz?
Bugün çıkıp hamaset yapıyorsun, nutuk atıyorsun…
Hangi yüzle? Hangi vicdanla?
Senin sadakatin kimeydi, halkın değil, kendi ikbalinin çıkarına mı?
Artık söyleyin:
Yolda bırakılan kimdi, ihanet eden kimdi?
Halkın gözünde bu sorunun cevabı çok net.
AKP’lileşmiş bir kadroyla, AKP’den hesap sorulmaz.
CHP yeniden halkın partisi olana kadar,
halk bu partiye güven duymaz.
Ve son sözüm de bu olsun:
Kirpiyle kucaklaşılmaz.
Bunu söyleyen bir insanın samimiyetine kim inanır?
Kimin neyi, kimi, nasıl kullandığını herkes görüyor.
