HALKWEBPolitikaHalkın Umudu CHP, Şaibeye Teslim Olmaz

Halkın Umudu CHP, Şaibeye Teslim Olmaz

Kurtuluşun ve kuruluşun partisi CHP; bu şaibelerden ARINMAK ve siyaset arenasında zedelenen itibarını yeniden hâkim kılmak zorundadır.

Bugün CHP’de kendileri gibi düşünmeyenleri, konuşmayanları hain ilan edip disiplin giyotinini ceza olarak gösterenler bilmelidir ki; onlar gibi düşünüp konuşmayanların tek derdi, yoksuzlukla ve rüşvetle anılmayan, Türk siyasetinde ülkenin emniyet sübabı olarak görülen HALKIN UMUDU CHP’dir.

Kurtuluşun ve kuruluşun partisi CHP; bu şaibelerden ARINMAK ve siyaset arenasında zedelenen itibarını yeniden hâkim kılmak zorundadır.
Mevcut Genel Merkez yönetiminin yapmış olduğu şaibeli kurultay ve sonrasında Tüzüğe ve Siyasi Partiler Kanunu’na aykırılıklar, hazırlanan iddianamelerin ardından gerçekleşecek mahkeme duruşmalarında ortaya çıkacaktır.

“Hak galip gelince batıl zayi olacaktır.”

İlkeli ve dürüst siyaseti, ahlâkın hâkim olduğu parti politikalarını ve kadrolarını; geçmişte yaşanan soruşturmalarda parti adının lekelenmemesi için partiden istifa edip aklanarak yeniden siyaset yapabilecek erdemli siyasetçilerin varlığıyla CHP bizlere göstermiştir.
Ve bu durum, tüm partililerce olumlu karşılanmıştır.

Günümüz CHP’sinde farklı düşünenler siyasi olarak iki kulvar oluşturmuştur:

Bir tarafta; mevcut davaların siyasi iktidar eliyle dizayn edildiğine, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacak bir figürün ortaya çıktığına, partinin 50 yıl sonra iktidar olacağına inananlar ve 2024 yerel seçim sonuçlarını bunun göstergesi olarak savunanlar vardır
(2019 yerel seçim sonuçları görmezden gelinerek).

Diğer tarafta ise; 13 yıllık Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin, seçim kazanamasa da hiçbir şaibe ve yolsuzlukla anılmadığını, halkın gerçek gündeminden kopulmadığını, muhalefet partisi olmanın verdiği gücün halk yararına nasıl kullanıldığını; düşünce olarak birbirine benzemeyenlerin bir arada olabileceğini, iktidara siyaseten yön verilebileceğini ve Cumhuriyet’in kimsesizlerin kimsesi olduğunu kanıtlamış bir partinin var olabileceğini savunanlar bulunmaktadır.

Adı en ufak bir şaibe ve yolsuzlukla anılmış belediye başkanlarının, milletvekillerinin ve parti üyelerinin; mahkemelerden beraat etmeden ve toplumun vicdanında aklanmadan siyaset yapmasına izin verilmemiştir.

Bunun en somut örneği;
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık Genel Başkanlık sürecinde, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hakkında açılan bir soruşturma nedeniyle parti üyeliğini askıya aldırıp aklanarak dönmesi yönünde talimat vermesidir.
Bu tutum, CHP’nin kurumsal yapısına duyulan saygıyı bir kez daha ortaya koymuş, parti kimliğine halel getirmemiştir.

Şimdi ise “o” günlerden bugünlere DEĞİŞİM diye yola çıkanlar;
NORMALLEŞME adı altında CHP Genel Merkezi önüne Cumhurbaşkanlığı forslu bayrağının çektirilmesini protokol kuralları diye yutturmaya çalışmış,
TBMM’de Cumhurbaşkanı Genel Kurul salonuna girdiğinde milletvekillerinin ayağa kalkmasını meşrulaştırmışlardır.
(Oysa 13 yıl boyunca ne Kemal Kılıçdaroğlu ne de milletvekilleri ayağa kalkmamıştır.)

Aykırı düşünenleri; her seferinde farklı varyasyonlar ve stratejiler geliştirdikleri kurultaylarda, kendi yayımladıkları genelgeleri dahi hiçe sayarak
(belediye çalışanları, meclis üyeleri; ilçe, il ve kurultay delegesi olamaz)
yapılan delege seçimleriyle oluşan delegeler aracılığıyla PM’ye almamak suretiyle cezalandırmışlar ve bunu parti içi demokrasi olarak adlandırmışlardır.

Mahkeme süreçlerinde hazırlanan iddianamelere dahi “boş” diyen;
Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve yol arkadaşlarını trol ordularınca linç edilmesine göz yuman, hakaretlere ses çıkarmayan Genel Merkez yönetimi; hakaret edenleri PM’ye, MYK’ya alarak ödüllendirmiştir.

Bu anlayışın hâkim olduğu Genel Merkez, cesaret edebilse Kemal Kılıçdaroğlu’nu partiden ihraç etmekten de çekinmeyecektir.

Yeni bir algı yaratılmaya çalışılmakta; Kılıçdaroğlu ve ekibinin mahkeme sonucunda mutlak butlan çıkmaması hâlinde yeni bir parti (SHP) kuracağı ya da mevcut bir partiye geçeceği yönünde söylemler dolaşıma sokulmaktadır.
Aslı olmasa da, dedikodusu bile yalanın dik alasıdır.

Kin ve öç alma anlayışıyla; ifadesi dahi alınmadan partiden ihraç edilen
Gürsel Tekin, Berhan Şimşek, Barış Yarkadaş ve yaklaşık 1000 parti üyesi CHP’li üzerinden, süreç uzadıkça mevcut Genel Merkez yönetiminin tutumunda bir değişiklik olmazsa, bu ihtimale daha da sıcak bakılır hâle getirilmek istenmektedir.

Yaratılmak istenen algı tam da budur:
“Ya bizim gibi düşünür ve konuşursunuz ya da yıldırma, sindirme, hizaya sokma politikalarıyla bu despotik ve faşizan uygulamalara maruz kalırsınız.”

Bu, ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir.

Unuttuğunuz bir şey var:
Ne Kemal Kılıçdaroğlu ne de yol arkadaşları olarak bizler, CHP’yi siyasi rant ve çıkar için sevmedik, sahiplenmedik.

Baba ocağı, 103 yıllık çınar;
Her rüzgâr estiğinde yolsuzlukla, rüşvetle siyasetten zengin olanlardan,
kendi âli menfaatleri için çalıp çırpanlardan,
ihaleye fesat karıştıranlardan,
partiye hiçbir emeği olmayan seçilmişlerden,
“az olsun benim olsun” anlayışından,
partide kimlik, dil, din tartışması yaratanlardan,
siyasete ve partiye yön vermeye kalkan akıl hocalarından,
diz çöktürmeye çalışan ağababalarınızdan
korkmadık, korkmayacağız.

Dar ağacında bile son sözümüz:

ARINACAĞIZ.

Konuk Yazar: Murat Adıgüzel

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR