Çarşamba, Nisan 17, 2024

Faik Öztrak’tan Erdoğan’a: Rüzgâra karşı tükürmeye kalkarsanız, o tükürük yüzünüze yapışır

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sonrasında basın toplantısı gerçekleştirdi.

Faik Öztrak’ın açıklamaları şöyle oldu:

Atalarımız cehaleti üçe ayırmış. İlki Cehl-i basit: Yani bilmeyen ama bilmediğini bilenler. İkincisi Cehl-i mürekkep: Bilmeyen ama bilmediğini de bilmeyenler. Üçüncüsü ve en tehlikelisi Cehl-i mik’ap : Bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen Ama en doğruyu bildiğini sananlar. Bunların diğer adı da “katmerli cahildir.” En zararsız cehalet ilkidir. Yani Cehl-i basit …

Çünkü bilmediğinin bilincinde olan kişi öğrenebilir. Cehl-i mürekkebin tedavisi biraz daha zordur. Çünkü bunlarda, bilmediğini bilme bilinci yoktur. Ama bilinç geliştiğinde, bunlar da öğrenebilir. Cehl-i mik’ap ise tedaviye hiç ama hiç açık değildir. Böyle bir cehaletle malul olanlar, Kerameti kendinden menkul yanlış bilgilerini ilim sanırlar. Ve bedeli ne olursa olsun yanlışta ısrar ederler. Bunlar sıradan işlerle meşgul olurlarsa, Zararları dar bir muhitle sınırlı kalır.

Ama hem kibir hastalığıyla Hem de Cehl-i mik’apla malul birine, Büyük görevler verilmişse, Karşılaşılan zarar O görevin büyüklüğü nispetinde artar, yıkıcı olur. Hele hele bunlar bir devletin başındaysa, Bir de o devlette denge ve denetim yoksa, Sonuç tüm ülke için felaket ve ağır bir yıkım olur. İşte bugün cehl-i mik’ap ile malul tek bir kişinin elinde, Türkiye’miz, ne yazık ki, oradan oraya savruluyor. Görülmemiş bir güven krizini, Ve çok ağır bir ekonomik buhranı yaşıyoruz. Milli paramız, Dünyanın tüm para birimleri karşısında pul oluyor.

Milletin yıllarca çalışıp, biriktirdiği alın teri heba ediliyor. Milli varlıklarımızın değeri beş paralık oluyor. Yunanistan’dan, Bulgaristan’dan gelenler, Eriyen milli paramızın kaymağını yemek için, Edirne’yi, Kırklareli’ni, Tekirdağ’ı işgal ediyor.

Limanlarımız, elde kalan son stratejik tesislerimiz, Körfez şeyhleri için görücüye çıkarılıyor. Elde kalan bu son milli varlıklarımıza, Batan geminin malları muamelesi yapılıyor. Koskoca ülkemiz 1 milyoncu mağazasına çevrildi.

Allah Aşkına şu hale bir bakın. Memlekette iki tür kuyruk peyda oldu. İlkinde ucuz ekmek için, Karda kışta saatlerce bekleyen bu ülkenin evlatları… Diğerinde Türk Lirası pul olduğundan, Marketleri yağmalamak için, Bulgaristan’dan gelenlerin kuyruğu… Tıpkı bayrak gibi, Tıpkı milli marş gibi, Ülkemizin güç ve itibarının simgesi milli paramızla, Arap turistler sosyal medyada alenen alay ediyor.

Ülkemizi bu acıklı hale sokan Cehlin bu derecesi için, İnsanın mutlaka gayret sarf etmesi gerekir. Erdoğan ve şürekâsının ağzından düşürmediği dış güçler bile, Güzelim ülkemize bu kadar zarar veremezdi. Ne güzel demiş Yunus Emre; İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır.

Ama cehl-i mik’ap ve kibir hastalığıyla malul Erdoğan, Yarım yamalak, yalan yanlış bildiğini ilim sanıyor. Daha önce de kendini jokey sanmıştı. Atın üstünde 30 saniye duramadı. Cezasını attan düşerek ödedi. Şimdilerde, Kendisini ekonomist sanıyor. “Ekonominin kitabını yazdım” diye böbürleniyor. Ama bu sefer, Yalan yanlış kararlarının ağır faturası ülkemize çıkıyor. Bedelini de milletimiz ödüyor. Milli bayrağımız gibi, Milli marşımız gibi, Bağımsızlığımızın simgesi milli paramız, Tepe taklak düşüyor. Niye böyle oldu diye sorarsanız, Erdoğan’ın hiçbir sorumluluğu yok. Millete şimdi masallar anlatıyorlar. Biz değil, dünya kötü diyorlar. O da olmazsa, Dış güçler ekonomimize operasyon çekiyor diyorlar. Dünya bizden kötüyse, Amerika battıysa, Neden paramız Amerikan doları karşısında Yılbaşından bu yana yüzde 58 değer kaybetti?

Almanya, Fransa, Avrupa perişan ise Neden Türk Lirası, Avro karşısında Son bir yılda yüzde 54 değer kaybetti? Dünya bizden kötüyse, Esas Dolar, Avro Bizim paramız karşısında değer kaybetmeliydi. Erdoğan Merkez Bankası Başkanını görevden aldı. Yeni başkan “çekirdek enflasyonu esas alacağız” dedi. Üç ayda paramız dolar karşısında yüzde 51 değer kaybetti. Merkez Bankası Başkanını ABD mi, yoksa damat mı görevden aldı? Kim kime saldırıyor? Hanedan içindeki intikam savaşları Ne zamandan beri dış güçler tarafından yönetiliyor? Hadi diyelim dış güçler saldırdı. O halde; Her sıkıştığınızda kapısına koştuğunuz, Tank Palet Fabrikasını peşkeş çekecek kadar kıymet verdiğiniz, Tüm ülkenin tapusunu üzerine yaptığınız, Katar’ın Riyali karşısında Türk Lirası, Yılbaşından bu yana neden yüzde 57 değer kaybetti? Katar’da mı dış güç?

Merkez Bankası’nın faizini, 5 puan indirdin. Ama Hazine’nin borçlanma faizi Aynı dönemde 5 puan arttı. Merkez Bankası’nın Tabela faizinin 19’dan 14’e inmesinin gerekçesi nas oluyorsa, Hazine borçlanma faizinin Yüzde 17’lerden 22’lere çıkması ne oluyor? Peki, Devlete borcunu geç ödeyen vatandaşa, Aylık yüzde 1,6, Yıllık yüzde 19,2 gecikme faizini nereye koyacağız? Gecikme faizini sıfırlamak, Piyasanın değil, Doğrudan Erdoğan’ın yetkisinde. Madem faizi indirmek nas gereği, Bu faizi sıfırlasan ya… Milletin yüzünü güldürsen ya! Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Görünür şahsın rütbe-i aklı eserinde .

Erdoğan’ın eseri ortadadır. Milletin borç faiz yükü giderek artıyor. Ne yazık ki daha da artacak. Enflasyon çok yakın zamanda 30’a, Sonra 40’a çıktığında, Hazine’nin borçlanma faizi de, Bankaların kredi faizi de buralara çıkacak. Çünkü Erdoğan faizi de, faizcileri de, tefecileri de sever. Rahmetli Erbakan’ın dediği gibi, Kendisi IMF iktisatçısıdır. Erdoğan Hükümetleri döneminde, Londra’daki, New York’taki faiz lobilerine, 20 yılda 194 milyar dolar ödendi.

Faizle ilgili nas, Nedense hiç aklına gelmedi. Vatandaşa gelince nas… Tefeciye gelince naz… Milletimiz siyasete bir yüzükle girenlerin, Bugün milletin parmağında, Tek yüzük bile bırakmadığını görmüştür. Bunların yönettiği ülkede; Saray şürekâsı millete “porsiyonları küçültün” dedi. Enerji Bakanı “gazı biraz kısın” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı “pazara akşama doğru gidin” dedi. Saray itibardan tasarruf etmesin diye, Beslemeleri tasarrufu yoksul halka yıkıyor. Milletin şu zor günlerinde, yaptıklarına bir bakın: Tanesine 1,8 milyon Avro, Yani bugünkü kurdan araç başına 33 milyon lira ödeyerek, Erdoğan’a üç yeni Mercedes aldılar. Yahu insanda biraz vicdan olur, İzan olur, utanma olur. Değerli Basın Mensupları; Aklı başında hiç kimse yüksek faizden hoşlanmaz. Ama enflasyon almış başını giderken, Faizler de emirle indirilmez. Dünya üzerinde resmi enflasyonu yüzde 30’a yükselirken, Faizleri indirmeye devam edeceğini ilan eden tek ülke biziz. Yetmez gibi ABD Merkez Bankası, Parasal sıkılaştırma takvimini açıkladı. Faizleri artıracak. İngiltere Merkez Bankası faiz artırmaya başladı bile.

Yani ucuz para dönemi bitiyor. Bu arada bize benzer ekonomilerin hepsi de, Ya faizlerini artırdı, Ya da artırmaya hazırlanıyor. Bu yıl içerisinde; Brezilya politika faizini yüzde 2’den yüzde 9,25’e çekti. Rusya yüzde 4,25’den yüzde 8,5’e çekti. Meksika yüzde 4’den yüzde 5,5’e çekti. Elbette hepimiz faizlerin düşmesini isteriz. Ama rüzgâra karşı tükürmeye kalkarsanız, O tükürük yüzünüze yapışır.

Ekonomik dengeleri bozmadan, İktisat bilimi içinde faizleri düşürmenin yolu ve yöntemi bellidir. Çözüm, iktisat bilimi içinde aranmalıdır. Faizleri düşürmek için, Enflasyon beklentilerini, Ve risk primini düşürmek gerekir. Ama Eylül başında ülkemizin kredi risk primi 359 iken, Şimdi 522’ye sıçradı. Sarayın emriyle yapılan faiz indirimleri, Kaş yapayım derken, göz çıkardı. Hem enflasyon beklentileri Hem de risk primi sıçradı. Türk Lirası’nın para olma fonksiyonları yok edildi. Faizi düşürmek mi istiyorsunuz? Önce şu parmaklarınızı bir tuşlardan çekin.

Erdoğan; Dün akşam konuştu. “Pazartesi günü, Finans dünyasında sıkıntılar olacak iddiaları var” dedi. Ardından da, Faiz indirimlerinin devam edeceğini söyledi. Şu saate kadar Türk Lirası tek bir günde yüzde 7 değer kaybetti. Dolar ben buraya gelirken 17,5 liranın üzerindeydi. Bunlar olacak işler değil. Bunun tek bir sorumlusu vardır. O da Erdoğan’dır. Erdoğan ne zaman konuşsa, Kur da, ülkemizin risk primi de artmaktadır. Bu kasıtsız olamaz. Cehlin bu kadarı da ancak planlı, programlı olur. Eskilerin güzel bir lafı var. Ehemi, mühime tercih etmek… Yani en önemliyi, önemliye tercih etmek… Şu anda Türkiye ekonomisi için en önemli şey, Döviz kurunda aşırı oynaklığı, Ve ekonomide istikrarsızlığı sonlandırmaktır. Bunun için Erdoğan’ın “elini tuşlardan çekmesi” Ve artık susması gerekir. Ülkemiz şu anda organize bir kötülükle karşı karşıyadır.

Bunun hemen durması gerekir. Ama bu da yetmez, Ülkede kaybolan güveni geri getirmek için, Milletin hakemliğine başvurmak, Sandığı milletin önüne getirmek tek çaredir. Bu ortamda yurttaşlarımız, Paralarının satın alma gücünü korumak için, Haklı olarak dövize koşuyor. Bankalardaki mevduatın yüzde 64’ü Yabancı para mevduata döndü. Biz böyle bir dolarizasyonu ne 1994 krizinde, Ne 2001 krizinde gördük. Döviz piyasasında o kadar büyük oynaklık yaratıldı ki, Kimse fiyat belirleyemiyor.

Bugün malını satan esnaf, Yarın aynı malı rafa koyamıyor. Satmamak, satmaktan daha kârlı hale geldi. Tedarik zinciri tamamen koptu. İşte kış geldi. Kar başladı. Piyasada kışlık lastik yok. İki ay önce parası verilip sipariş edilen lastiklere, Sipariş iptali geliyor. Millet şu soğukta balkonunu camla kaplatmak istese, Küçük bir servete mal oluyor. Bugün son model bir akıllı cep telefonu almaya kalksanız, Türkiye’deki fiyatı 31 bin 999 liradan başlıyor. Aynı telefon Almanya’da 1.249 Avrodan satılıyor.

Almanya’da asgari ücret 1.585 Avro. Asgari ücretle çalışan bir Alman genci Bir aylık maaşıyla, Son model bir akıllı telefon alabiliyor. Üstüne de parası kalıyor. Türkiye’de net asgari ücret 4 bin 253 lira. Brüt asgari ücret, 5 bin 4 lira. Benim ülkemin genci, Asgari ücretle çalışacak bir iş bulabilirse, Aynı telefonu 6 ay çalışsa da alamıyor. Bir Alman gencinin 6 telefon alacağı sürede, Bir Türk genci tek bir akıllı telefon alamıyor. İşte ülkemizde gençlerin, Emeğin ve emekçinin hali bu… Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı; “Tüm işçilerin ücret gelirlerinin, Asgari ücrete kadar olan kısmından, Gelir ve damga vergileri kaldırıldı” demişti. Ama Meclis’e yeni gelen teklifte böyle bir düzenleme yok. Sadece brüt asgari ücreti geçmeyen ücretler, Gelir ve damga vergisinden istisna ediliyor.

Ücreti, brüt asgari ücretin üzerinde olanlarda, Asgari ücrete kadar olan kısma istisna getirilmiyor. Gelir ve damga vergisi aynen tahsil ediliyor. Sadece vergiden sonraki ücret, Net asgari ücretin altına düşerse, Aradaki fark net asgari ücrete tamamlanıyor. Bu hükümet, Ülkemizde çalışanların yüzde 60’ını Zaten asgari ücretli yapmıştı. Şimdi anlaşılan tamamını, Asgari ücrete mahkûm etmeye çalışıyor. Bu düzenlemeyle, Asgari ücrete yakın ücret alanlarla, İlgili ayda asgari ücret dışında, Fazla mesai ve sosyal ödenek alanlar, Ciddi bir kayba uğrayacaktır. Fazla mesainin, sosyal ödeneklerin, İkramiyelerin önemli bir bölümü, vergiye gidecektir. Mevcut ücretler aşağıya çekilecektir. Asgari ücret tek tip ücrete dönüşecektir. İşçilerin çok ciddi kıdem, Ve emeklilik aylığı kayıpları olacaktır. Bu haliyle bu düzenleme, Ülkemizde iş barışını bozar. Ücret adaletini ortadan kaldırır. Ekonomide kayıt dışılığı artırır. Elden, açıktan maaş ödemeleri artar. Anlaşılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında da Bir koordinasyon sıkıntısı var.

Erdoğan Şahsım Yönetiminde bu sıkıntılar artık vakayı adiyeden. Ama bu sorun ciddidir. Bu nedenle söz konusu düzenleme, Meclis’te ivedilikle düzeltilmelidir. Değerli Basın Mensupları; Adaletin yürüyen timsali Hazreti Ömer; “Bana hatalarımı, kusurlarımı söyleyen, Benim gerçek kardeşimdir” diye buyurmuş. Hata ve kusur elbette insana mahsus. Ama Erdoğan ne eleştiri kabul ediyor, Ne de hatalarını düzeltmek için gayret sarf ediyor. İşte ekonomide yaşanan sıkıntılar sonunda, İş dünyasının da canına tak etti. TOBB, TÜSİAD, İstanbul Sanayi Odası Başkanları, Ekonomideki akıl dışı gidişi, Mahcup da olsa eleştirmeye başladı. Ülkeyi yönetenlere düşen görev, Bu eleştirilerden yeni husumetler çıkarmak değildir. Eleştirilere ön yargısız kulak vermektir.

Çünkü Türkiye ekonomisi, Üzerinde kumar oynanacak, Ya tutarsa denilerek, Üzerine elbise biçilecek bir ekonomi değildir. Söz konusu olan 84 milyonun kaderi, Ve 800 milyar dolarlık bir ekonomidir. Böyle giderse Türkiye gelecek yıl, 800 milyar dolarlık bir ekonomi de olamayacaktır. Dolayısıyla milletin, emekçinin, emeklinin, Çiftçinin, esnafın, iş dünyasının kaygılarına kulak verilmelidir. Erdoğan Şahsım Yönetimi’ne tavsiyemiz. Kendisine duymak istediği şeyleri söyleyen Saray dalkavuklarına değil, Bir zahmet sokağın haline bakmasıdır.

Ekranlarda önce bizim gençlerimize, Yetmeyince de Afrikalı gençlere, Sarayda hazırlanan vıcık vıcık çanak sorular sordurup, Kendi kokusuyla mest olmayı bırakmasıdır. Milletin içine girmesidir. Sorunları dinlemesidir. Biz her gün insanlarımızla beraberiz.

Milletimizin hali ortadadır. Sıkıntılar çok büyüktür. Milletimiz artık en kısa sürede, Sandığın önüne gelmesini beklemektedir. Ülkedeki güven bunalımını aşmanın başka bir yolu yoktur. Sandık; Döviz piyasasına da, Faize de yapılacak en etkili müdahaledir. Artık daha fazla gecikmeden, Milletin hakemliğine gitmek, Herkes için en hayırlı seçenektir. Milletimiz derdine çare beklemektedir.

Milletimiz; Can ve mal güvenliği, Söz söyleme özgürlüğü, Ve Gerçek demokrasi istemektedir. Milletimiz; Yoksullaşarak ihracat yapmayı, Tasarruflarını, Atadan dededen kalan gümüşlerini, Elinde avucunda ne varsa satarak Cari dengeyi tutturmayı reddetmektedir. Milletimiz, Yapısal reformlarla, Dijital ekonomiyle, Yeşil Mutabakatla, Eğitimle verimliliğin artırılmasını istemektedir. Cari dengeyi fakirleşerek değil, Zenginleşerek tutturmak istemektedir. Bizim gençlerimiz de, Bir Alman genci kaç gün çalışarak bir akıllı telefon alabiliyorsa, Onun kadar hatta daha az zaman çalışarak Akıllı telefon almak istemektedir. Milletimiz, Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, Hiçbir çocuğun kendini açlıkla terbiye etmediği Bir ülke istemektedir. Milletimiz, Devletinin, Siyasetçinin iki dudağına bakmadan, İşsiz, parasız kaldığında, muhtaç olduğunda Bir hak olarak yanında olmasını istemektedir. Milletimiz borca batmadan, Enflasyon, faiz, döviz bataklığında boğulmadan, Havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirletmeden Refaha kavuşmak istemektedir. Milletimiz, Yeni Kurumlar, Yeni Kurallar Ve tüm bunları yapabilecek yeni kadrolar istemektedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında bunları gerçekleştirmeye hazırız. Cumhuriyeti milletimizle beraber biz kurduk. Demokrasiyi, ülkemize biz getirdik. Emekçiye sosyal haklarını biz verdik. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında da Ülkemizi gerçek demokrasiyle, Refah devletiyle taçlandırmaya, Orta gelir tuzağından kurtarmaya, Milletimizi topyekûn, Dünyanın en zengin milletlerinden biri yapmaya, biz talibiz. Onun için milletimizin teveccühüyle iktidara talibiz.

 

Kaynak: Faik Öztrak’tan Erdoğan’a: Rüzgâra karşı tükürmeye kalkarsanız, o tükürük yüzünüze yapışır

Çok Okunanlar

İlginizi Çekebilir