Türkiye 85 milyon 665 bin nüfuslu bir ülke. Bu ülkede aklı olan, hafızası olan, sandık tecrübesi olan herkes şunu bilir: Ekrem İmamoğlu için “özgürlük” talebiyle 25 milyonu aşan seçmen imzası diye pazarlanan şey, siyasi bir başarı değil; düpedüz aklımızla alaydır.
Öyle ya… 1,5 yaşındaki, 32 numara ayakkabı giyen çocuklar da mı imza verdi? Paris’te maç keyfi yapılırken öldürülen yeni doğan bebekler de mi listelerde? Bu ülkenin insanıyla dalga geçmenin, rakamları kutsal metin gibi dayatmanın bir sınırı olmalı.
Sebebi basit, açıklayayım. Türk milleti zekidir. Çalışkandır. Ahlaklıdır. Ve en önemlisi: Ahlaksızlığı da, suçsuzluğu da ayırt edecek ferasete sahiptir. Algı yapan müptezelleri tanır. Rakam şişirerek siyaset yapanları bilir. Sahte coşkuyu, yapay kalabalığı kokusundan ayırır.
25,1 milyon imza diye sunulan şey seçmen imzası olamaz. Zaten amaç da bu değildir. Asıl hedef bellidir: Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı 2. turunda aldığı 25 milyon 504 bin oyu küçümsemek, değersizleştirmek, tarihten silmeye çalışmak. Sadece algı ve şaibelerle başa gelen zoomcu değişimcilerin meşruiyeti, masa başında rakamlarla üretme çabasıdır bu.
Gerçek şu: Ortada alınmış 25 milyon imza yoktur. Varsa yoksa; parti ofislerinde, genel merkezlerde, bilgisayar ekranlarında dolaşan seçmen listeleri vardır. Aile kayıt örnekleri vardır. Islak imza değil, ıslak hayal vardır. Manipülasyon vardır.
Ve asıl korkunç soru şudur: Belki senin adına imza atıldı. Belki benim adıma. Belki haberimiz bile yok.
Bu ülkede kişisel verilerin çarşaf çarşaf dolaştığını herkes biliyor. Kimlik bilgilerinin, adreslerin, seçmen kütüklerinin nasıl elden ele gezdiğini bilmeyen yok. Ama kimse çıkıp da bu imza masalının hukuki, ahlaki ve siyasi sorumluluğunu üstlenmiyor.
Siyaset algıyla yapılmaz. Meşruiyet fotokopiyle üretilmez. Halk iradesi Excel tablosundan çıkmaz.
Hukuksal süreç devam ederken sözde imzalarla başarıyı, hukuken aday olma yeterliliği tartışmalı olan Ekrem İmamoğlu üzerinden masa başında üretmeye çalışmak; devam eden hukuksal sürecin veremediği meşruiyeti sahte rakamlarla, yapay kalabalıklarla ve kâğıt üstünde yaratılan güç illüzyonuyla ikame etme çabasıdır bu. Ne Ekrem İmamoğlu’na özgürlük getirir ne bu ülkeye demokrasi.
Sadece şunu tesciller: Milletin zekâsını hafife alanlar günü kurtarır; ama tarihin önünde hep mahcup olur.
