HALKWEBYazarlar'Demir Leblebi' Olabilmek

‘Demir Leblebi’ Olabilmek

Her bedel ödeyen haklı değildir. Ama haklı kalabilenlerin çoğu bedel öder.

0:00 0:00

Bazı insanlar konfor alanını seçmez. Çünkü doğru bildiğinden vazgeçmek, onlar için kaybetmekten daha ağırdır. Bu yüzden bedeli bilerek yürürler. Bu memlekette bu insanlara “demir leblebi” denir.

Uğur Mumcu böyleydi. Susarak yaşayabileceğini biliyordu. Yazmasa da kimse ona hesap sormayacaktı. Ama yazdı. Devlet–tarikat–silah–para ilişkilerini yazdı. Yanlış zamanda doğruyu söyledi. Bedelini hayatıyla ödedi.

Ahmet Taner Kışlalı da öyleydi. Akademide kalabilir, siyasetten uzak durabilir, daha güvenli bir hayat sürebilirdi. Yapmadı. Laiklikten, akıldan, Cumhuriyet’ten geri adım atmadı. Yazdı, uyardı, yalnız bırakıldı. Bedelini hayatıyla ödedi.

Türkan Saylan susabilirdi. Rahat bir hekimlik hayatı yaşayabilirdi. Susmadı. Kız çocukları için, bilim için, laik eğitim için konuştu. Hedef gösterildi, itibarsızlaştırıldı; hastalığı bile siyasetin konusu yapıldı. Ama geri çekilmedi. Demir leblebi bazen beyaz önlükle olunur.

Bu çizgi yalnızca bize özgü değildir. George Orwell de susarak daha rahat yaşayabilirdi. Yapmadı. Totaliterliğin dilini yazdı. Bedelini yoksullukla, yalnızlıkla ve sağlığıyla ödedi. Rudolf Virchow hastalıkları yalnızca mikrop meselesi sayabilirdi. Yapmadı. Yoksulluğu, eşitsizliği ve siyasal koşulları işin içine kattı. Sürgün edildi, dışlandı; ama geri adım atmadı.

Bu çizginin Türkiye siyasetindeki en belirgin örneklerinden biri Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Yıllar önce, onunla mesai yapmış birinden ilk kez bu sözü duymuştum. Amirlerinin istediği işleri, kanuna ve mevzuata aykırıysa yapmayan; yaptırılamayan bir bürokrat olarak anlatılmıştı. “İşin kolayını seçmezdi” demişti. “Yanlışsa, kim isterse istesin yapmazdı.”

Bu çizgi siyaset sahnesine çıktığında da değişmedi. İstese gücün peşine takılabilirdi. İstese susup korunabilirdi. Ama gücü sınırlamayı seçti. Çünkü onun siyaset anlayışında güç, kullanılacak bir imtiyaz değil; denetlenecek bir sorumluluktu.

Bu yüzden bedel ödedi. Linç edildi, hakarete uğradı. En yakınındakiler tarafından yalnız bırakıldı. Kendi yol arkadaşları tarafından hançerlendi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “beşli çete” dedi; açıkça hesap sorulacağını söyledi. Bu söz yalnızca iktidarı değil, büyük sermaye çevrelerini de rahatsız etti. Kaybetmesi için herkes elinden geleni yaptı. Ve başardılar.

Ama geri çekilmedi. Cumhuriyet’i bir siyasi araç değil, bir emanet olarak gördü. Korku üretmek yerine hukuku, sadakat yerine ilkeyi savundu. “Bay Kemal” diye küçültülmek istendi; ama o söz başka bir yere düştü. Gürültüye değil, tutarlılığa işaret eden bir duruşun adı oldu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “demir leblebi” oluşu buradadır: Sertliğinde değil, bükülmemesinde. Gösterişinde değil, geri adım atmamasında.

Her bedel ödeyen haklı değildir.
Ama haklı kalabilenlerin çoğu bedel öder.
Bu ülkede kazananlar çoktur;
hatırlananlar ise çoğu zaman direnenlerdir.

Demir leblebi olmak budur:
Kolay çiğnenmez, kolay yutulmaz.

Selam olsun Kemal Kılıçdaroğlu’na.
Selam olsun onunla birlikte dik duran yol arkadaşlarına.
İlkeyi yalnız bırakmayanlara, değeri pazarlık konusu yapmayanlara.
Ve bedeli bilerek yürüyenlere.

YAZARIN DİĞER YAZILARI