Siyasette “taban” kelimesi çok kullanılır.
Ama tabanın neyi bildiği, neye katıldığı ve nerede durduğu pek konuşulmaz.
En baştan başlayalım.
Halkın büyük bir kısmı, mahalle delege seçimi diye bir sürecin varlığından bile habersizdir. Seçimin günü, yeri, adayları bilinmez. Çünkü bu bilgi çoğu zaman paylaşılmaz. Süreç dar bir çevrede yürür; taban daha başta dışarıda kalır.
Oysa zincir tam burada başlar.
Mahalle delegeleri seçilir.
Onlar ilçe delegelerini belirler.
İlçe delegeleri de il delegelerini.
İl delegeleri ise partinin en kritik kararlarında söz sahibidir.
Yani mahallede kurulan küçük bir denge, yukarı doğru büyüyerek gider.
Tabanın hiç dahil olmadığı ilk halka, bütün yapıyı belirler.
Bu yüzden “taban iradesi” denilen şey çoğu zaman gerçeği yansıtmaz.
Ortada, bilgiye erişimi olan az sayıda kişinin iradesi vardır.
Çoğunluk, sürecin nasıl işlediğini bilmeden sonuçla karşılaşır.
Delege sistemi kağıt üzerinde temsili güçlendirmek için vardır.
Pratikte ise küçük bir grubun, büyük çoğunluk adına karar verdiği kapalı bir düzene dönüşür. Seçmen vardır ama etkisi sınırlıdır; delege vardır ama hesabı yukarıyadır.
Bunun nasıl işlediğini teoride değil, sahada gördüm.
Kırk üç üyeli mahallemde yürüyen bu süreçte, hepi topu 5 (beş) delege seçilecekti. Buna rağmen yapılan pazarlıkların, baskıların ve müdahalelerin boyutu dikkat çekiciydi.
Tek tek herkesle görüştüm. Kim gerçekten emek veriyor, kim liyakat sahibi, kim mahalleyi temsil edebilir diye baktım. En liyakatli isimlerden bir liste hazırladım ve dilekçe haline getirip ilçeye verdim. Liste bilinçli olarak bağımsızdı; kimseye angaje değildi.
Süreç ilerledikçe tablo değişti.
“Beyaz listedenmiş gibi görünün ama maviye oy verin” şeklinde, açıkça ahlak dışı teklifler yapıldı. Görünürde başka, sandıkta başka davranılması istendi. Bu teklifi net biçimde reddettim.
Seçimden iki gün önce, il dışında olduğum bir sırada şunu öğrendim:
Liste bağımsız çıkacak bilgisi yayılınca, ilçe başkan adaylarından biri mahalleye geldi. Delegelerin tamamını karşısına alarak bir görüşme yaptı. Ne konuşuldu, ne vaat edildi bilinmez; ama görüşmenin hemen ardından tablo netleşti.
Ben liste dışına atılmıştım.
Daha önemlisi şuydu:
Daha birkaç gün önce “bağımsız kalacağız” diyen aynı isimler, bu görüşmeden sonra kendileriyle görüşmeye gelen ilçe başkan adayının etrafında birleşmişlerdi. Önceden verilen sözler yok sayıldı, liste fiilen yeniden şekillendirildi.
Yapılan ne kınandı ne de sorgulandı. Etik dışı bu müdahale normal ve olağan kabul edildi. Bu süreci yürüten kişi de daha sonra ilçe başkanı oldu.
Delege ağalığı tam olarak burada başlar.
Liyakatle hazırlanmış bir listenin, beş kişilik bir delege seçimi için bile, tek bir müdahaleyle dağıtılabildiği yerde.
Ve kimsenin bunu sorun etmediği yerde.
Bu bir istisna değildir.
Bu, sistemin kendisidir.
Blok liste bu düzenin sigortasıdır.
Mahallede başlayan paketleme, ilçede korunur, ilde kilitlenir. Delegelere tek tek irade tanımaz; hazır liste sunar. Sadakati ödüllendirir, itirazı cezalandırır.
Çarşaf liste ise bunun tam tersidir.
Delegeden korkmayanların tercihidir.
Tek tek isimleri, liyakati ve gerçek desteği görünür kılar.
Sürprize, itiraza ve yenilenmeye alan açar.
Bu yüzden çarşaf liste bir teknik ayrıntı değil, parti içi demokrasinin asgari şartıdır.
Peki taban bunun neresinde?
Kısa cevap: Hiçbir yerinde.
Taban bu düzenin öznesi değil, sonucudur.
Mahallede bilgilendirilmez, ilçede temsil edilmez, ilde karar veremez.
Ama sonunda “halk bunu istedi” denir.
Delege ağalığının halktaki karşılığı açıktır.
İnsanlar toplantılara gelmemeye başlar.
Üye olduğu partiyle kurduğu bağ zayıflar.
Çünkü üyelerin aidiyet duygusu pekiştirilmez.
Emek görünmez, söz karşılık bulmaz, katkı değerlenmez.
Üye olunur ama dahil olunmaz.
“Nasıl olsa karar yukarıda veriliyor” duygusu yerleşir.
Siyaset, katılım gerektiren bir alan olmaktan çıkar; uzaktan izlenen bir oyuna dönüşür.
Sonra sessizlik gelir.
Soğuma başlar.
Ve insanlar yavaş yavaş uzaklaşır.
Sandık başına giderler, ama artık beklentiyle değil alışkanlıkla.
Gerçek yenilenme tabelayla olmaz.
Mahalle–ilçe–il delegesi zinciri kırılmadan, aynı isimler sadece yer değiştirir.
Ve soru hala ortadadır:
Tabanın bu zincirde gerçekten bir yeri var mı, yok mu?
