HALKWEBYazarlarCesur Yürekler

Cesur Yürekler

William Wallace’ı asıl yıkan şey yenilgi değildir; ihanettir.

0:00 0:00

Oskarlık Cesur Yürek filmini bilirsiniz.

William Wallace’ı asıl yıkan şey yenilgi değildir; ihanettir. Savaş alanında atından düşürdüğü düşmanının miğferini çıkardığında, onun uğruna savaştığı İskoç kralı olduğunu gördüğü an yere yığılır. O yüz ifadesi, kaybedilen bir savaşın değil; ihanetle çözülen bir sadakatin, içerden yıkılan bir inancın ifadesidir.

Bir yanda özgürlük uğruna, arkasında durduğu değerler uğruna hayatından vazgeçmeye hazır insanlar vardır. Diğer yanda makam, toprak ve zenginlik uğruna satın alınan “soylular”.

Wallace kendisine ihanet edenlerle hesaplaşır. Ama film, izleyiciyi rahatlatan bir zaferle bitmez. Yakalanır, işkence görür ve idam edilir. Canını verirken son nefesinde haykırdığı o tek kelime filmin kalbine kazınır: Özgürlük (freedom)!

Filmde geçen “Herkes ölür ama herkes yaşamaz” sözü, yaşamanın yalnızca nefes alıp vermek olmadığını hatırlatır.
Yaşamak, uğruna yaşayacak değerleriniz varsa anlamlıdır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözü, bir siyasi slogan değil; bir varoluş tarifidir. Atatürk de bir cesur yürekti; özgürlüğü koşullara göre savunmadı, bedeli ne olursa olsun karakterinin parçası saydı.

Bizim tarihimiz de tam böyle eşiklerle doludur. 1919’da İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal Atatürk’ü görevden almakla yetinmedi; Doğu Anadolu’daki en güçlü askeri birliklerin komutanı Kazım Karabekir’e açık bir emir gönderdi: Mustafa Kemal Paşa tutuklanacaktı. O emir uygulansaydı her şey bitecek, Milli Mücadele daha başlamadan sona erecek, tarih başka bir yöne akacaktı. Karabekir için geri adım atmak kolaydı; rütbesi korunur, hayatı garanti altına alınırdı. Ama o, Atatürk’ün karşısına çıkıp “Kolordum ve ben emrinizdeyiz” dedi. O gün verilen karar, askeri bir tercih değil; bir ahlak çizgisi, cesur bir duruşun tecellisiydi.

Siyasette de cesur yürekler vardır. 1974’te Bülent Ecevit, Kıbrıs’ta anayasal düzenin yıkıldığını ve Türk toplumunun doğrudan tehdit altında olduğunu gördüğünde, uluslararası baskıyı ve ağır ambargo riskini bilerek geri adım atmadı. Çünkü o gün müdahale edilmeseydi mesele ertelenmiş değil, kaybedilmiş olacaktı. Sorumluluk bazen krizi sakinleştirmek değil, bedeli göze alarak doğru yerde durmaktır.

Bugün de siyasette asıl ayrım iktidar–muhalefet değil; günü kurtaranlarla, yarını düşünerek risk alanlar arasındadır. Devlet aklı risk almamak değil, riskin farkında olarak gereğini yapabilmektir.

Özgürlük, tek tek insanların cesaretine bırakılamayacak kadar hayati bir değerdir.

Cumhuriyet, bağımsızlığı bir zemin olarak alıp özgürlüğü laiklik, hukuk devleti, eşit yurttaşlık, akıl ve bilimle güvence altına aldı. Bu değerler ayakta kaldıkça özgürlük de yaşar.

Bu nedenle onu korumak, yalnızca savunmak değil; gerektiğinde gereğini yapmayı da göze alabilmektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI