HALKWEBYazarlarAtanamayan öğretmen yok! Atanmayan öğretmen var

Atanamayan öğretmen yok! Atanmayan öğretmen var

Bugün 24 Kasım; kıymeti teslim edilmemiş, sesi bastırılmış ama hâlâ direnen öğretmenlerin günü. Selam olsun Fakir Baykurt’a, Hasan Ali Yücel’e, İsmail Hakkı Tonguç’a, Metin Lokumcu’ya, Aybüke Öğretmen’e, köy enstitülerinden gelen tüm eğitim emekçilerine ve 1402 sayılı Kanun ile görevlerinden uzaklaştırılmış cesur öğretmenlere.

Bugün 24 Kasım. Türkiye’de her yıl bu tarihte “Öğretmenler Günü” kutlanıyor. Ancak bu tarih, 1980 darbesinin ardından 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nden farklı olarak, Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmeni” unvanını aldığı gün seçildi. Görünürde bir saygı ve anma günü; gerçekte ise öğretmenlerin gerçek sorunlarını gündemden silmeyi amaçlayan sembolik bir tercihti. Bu tarih, öğretmenleri ideolojik bir çerçeveye sıkıştırdı ve mesleğin toplumsal çeşitliliğini görünmez kıldı.

12 Eylül 1980 darbesi sonrası çıkarılan 1402 sayılı Kanun, binlerce öğretmeni mesleklerinden uzaklaştırdı ve haksız şekilde görevden men etti. Bu uygulama, sadece bireysel mağduriyet yaratmakla kalmadı; eğitim sistemini korku ve itaat üzerine inşa etti. O dönemde uzaklaştırılan öğretmenler, eleştirel düşünceyi savunan, özgür ve bilimsel eğitim isteyen eğitim emekçileri olarak tarihe geçti. Bugün hâlâ bu öğretmenlerin emeği, cesareti ve direnci hatırlanmalıdır.

Bugün Türkiye’de öğretmenlik mesleği ve eğitim sistemi hâlâ ciddi sorunlarla karşı karşıya:

– Eğitimde ideolojik yönelim: Müfredat, bilim ve eleştirel düşünceden ziyade, belirli bir inanç ve parti çizgisine göre şekilleniyor. Laik ve bilimsel eğitimi savunan öğretmenler baskı altında.
– İmam Hatip okulları ve sistemin ayrışması: Eğitimde ciddi bir ikiye bölünme var. İmam Hatip okulları ideolojik eğitim verirken, diğer okulların kaynakları daralıyor. Kapanan köy okulları yeniden açılmalı, taşımayla ilgili sorunlar çözülmeli ve öğrencilere yemek sağlanmalı.
– Özlük hakları ve iş güvencesi: Maaşlar yoksulluk sınırının üzerinde değil. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenler kadro güvencesi olmadan çalışıyor. Özel ve kamu farkı giderilmeli, asgari öğretmen maaşı belirlenmeli.
– Atanamayan öğretmenler: İşsizlik ve belirsizlikle mücadele ediyor; liyakat yerine siyasi kayırmacılık öne çıkıyor.
– Akademik özgürlük ve üniversiteler: Akademik kadrolar siyasi baskıya açık. Sözleşmeli akademisyenler güvencesiz, ideoloji ve kayırmacılık ön planda.
– Mesleki gelişim: Öğretmenlerin bilgi ve deneyimleri için yılda bir ödenek sağlanmalı.
– Sendikal haklar: Toplu sözleşme, grev ve sendikal faaliyet hakları güvence altına alınmalı.
Her kasabada bir ışık saçan öğretmen vardır ve bu ışığı söndürmeye çalışan bir papaz… Bu metafor, Türkiye’de eğitimin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini özetler. Öğretmen, eleştirel aklı, özgür düşünceyi ve toplumsal sorumluluğu öğrencilerine taşır. Baskı ve ideolojik müdahaleler bu ışığı söndürmeye çalışır. Oysa gerçek öğretmen; emir almaz, akıl öğretir; korkmaz, sorgular. Eğitim, bireyleri itaatkâr hâle getiren bir sistem değil, özgür düşünceyi ve toplumsal sorumluluğu besleyen bir alan olmalıdır.

Öğretmenler ve eğitim sistemi için çözüm önerileri:

– Meslek yasası liyakate dayalı, siyasi etkiden bağımsız ve eşitlikçi biçimde yeniden düzenlenmeli.
– Atanamayan öğretmenler için kalıcı çözüm üretilmeli; sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik kaldırılmalı, kadrolu istihdam sağlanmalı.
– Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı; okul türleri arasındaki farklar giderilmeli, kapanan köy okulları yeniden açılmalı, öğrencilere yemek sağlanmalı.
– Maaş ve özlük hakları iyileştirilmeli; ek ders, hazırlık ve tayin süreçleri şeffaf hâle getirilmeli.
– Öğretmenlerin mesleki gelişimi için yıllık ödenek sağlanmalı.
– Tayin ve atama uygulamaları liyakate dayalı ve şeffaf olmalı; yıldırma politikalarına son verilmeli.
– Akademik özgürlük ve üniversite özerkliği sağlanmalı; sözleşmeli akademisyenler güvenceli olmalı.
– Sendikal haklar güvence altına alınmalı.
– Köy Enstitüleri’nin ruhu temel alınarak, toplumsal faydaya yönelik ve eleştirel düşünceyi esas alan eğitim yaklaşımı benimsenmeli.
– Psikolojik ve sosyal destek mekanizmaları kurulmalı; mobbing ve şiddet riskine karşı koruma sağlanmalı.

Öğretmene değer vermek, geleceğe değer vermektir. Onlar sadece çocuklara değil, bir toplumun nasıl düşüneceğini, sorgulayacağını ve yaşayacağını şekillendirir. Gerçek Öğretmenler Günü, öğretmenlerin hakları, özgürlükleri ve mesleki saygınlığıyla onurlandırıldığı gün olmalıdır.

Bugün 24 Kasım; kıymeti teslim edilmemiş, sesi bastırılmış ama hâlâ direnen öğretmenlerin günü. Selam olsun Fakir Baykurt’a, Hasan Ali Yücel’e, İsmail Hakkı Tonguç’a, Metin Lokumcu’ya, Aybüke Öğretmen’e, köy enstitülerinden gelen tüm eğitim emekçilerine ve 1402 sayılı Kanun ile görevlerinden uzaklaştırılmış cesur öğretmenlere.

“Öğretmenlerin yüzde 95,5’i ailesinin gıda ihtiyaçlarını karşılamakta güç çekiyor … öğretmenlerin yüzde 83’ü her ay maaş kartından eksi bakiyeye düşüyor … yüzde 77,7’si kendi çocuklarının eğitim giderlerini karşılayamadığını söylüyor.”

Eğitim, laiklik ve bilimsellikten uzaklaşmış durumda. Parasız eğitim artık neredeyse imkansız. Farklı statüdeki öğretmenlerin tek çatı altında kadrolu olarak toplanmadığı bir sistemde, gerçek bir meslek kanununa ihtiyaç vardır. Her öğretmen kadrolu olmalı; en düşük maaş yoksulluk sınırından başlamalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI