HALKWEBYazarlarDış Borç Neden Sadece Ekonomi Meselesi Değildir?

Dış Borç Neden Sadece Ekonomi Meselesi Değildir?

Bir ülke emperyalizme teslim olmak istemiyorsa büyük laflar etmesine gerek yok. Borcu akıllı kullanacak, üretime yöneltecek, stratejik alanlarını koruyacak, hukuku ve kurumları sağlam tutacak. Ve toplumu sürekli “başka çare yok” fikrine alıştırmayacak. Çünkü teslimiyet çoğu zaman zorla değil, kabullenmeyle gelir.

0:00 0:00

Dış borç, bir ülkenin kendi kararlarını ne kadar özgür alabildiğini belirler. Borç arttıkça, kimin sözüne kulak verileceği değişir; ülkenin öncelikleri halkın ihtiyaçlarından çok, borç verenlerin beklentilerine göre şekillenir. Bunu teorik şekilde anlatmaya gerek yok; Sri Lanka’nın yaşadıkları meseleyi fazlasıyla açıklıyor.

Sri Lanka bir dönem ayakta duran bir ülkeydi. Turizmi güçlüydü, gıdasının önemli kısmını kendi üretiyordu, eğitim ve sağlık göstergeleri bölgesine göre iyiydi. Yani baştan batık bir ülke değildi. Ama yıllar içinde büyük projelere yöneldi: limanlar, yollar, enerji yatırımları… Bunların büyük bölümü dış borçla yapıldı.

Burada mesele borç almak değildi. Devletler borç alır; bunda olağanüstü bir şey yok. Sorun şuydu: alınan borç ülkeye döviz kazandıracak, kendini geri ödeyebilecek alanlara gitmedi. Yani borç alındı ama ihracat artıran, düzenli gelir getiren yatırımlar yapılmadı. Gösterişli projeler vardı ama o borcu ödeyecek para yoktu. Borç büyüdü, ödeme zamanı geldiğinde kasada para kalmadı. Krizin asıl nedeni buydu.

Sonra pandemi geldi. Turizm bitti. Döviz girişi durdu ama borç ödemeleri durmadı. Rezervler eridi. Ve Sri Lanka devleti 12 Nisan 2022’de “Bu borçları artık ödeyemiyoruz” demek zorunda kaldı; dış borç ödemelerini durdurdu. Bu teknik bir ifade gibi durur ama anlamı çok açıktır: Devlet ekonomiyi kendi başına çeviremez hale gelmişti.

Bundan sonra IMF devreye girdi. Para geldi ama şartlarla. Vergiler artırıldı, kamu harcamaları kısıldı. Devletin elektrik ve yakıtta yaptığı indirimler kaldırıldı; fiyatlar hızla yükseldi ve bu artış doğrudan insanların faturalarına yansıdı. Yakıt kuyrukları oluştu, elektrik kesintileri başladı, gıda fiyatları fırladı. Protestolar yayıldı, hükümet düştü, cumhurbaşkanı ülkeyi terk etti.

Burada bir durup şunu söylemek gerekiyor: kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla.
Sri Lanka’ya kimse asker göndermedi. Bayrak yerindeydi, meclis açıktı, seçim vardı. Ama ülke artık kendi önceliklerine göre hareket edemez hale geldi. Kararlar içeridekilerin ihtiyaçlarına göre değil, dışarıdan gelen beklentilere göre verilmeye başlandı.

Borç bu noktada sadece ekonomik bir yük olmaktan çıkar; kimin karar verdiği meselesine dönüşür. Bütçeni kendi toplumsal önceliklerine göre yapamıyorsan, harcamalarını kendi halkının ihtiyaçlarına göre belirleyemiyorsan, kağıt üzerinde bağımsız olsan bile gerçekte elin kolun bağlıdır. Üstelik bu bir günde olmaz. Sessizce ilerler. Önce “geçici önlem” denir, sonra “başka çare yok” sözü normalleşir. Limanlar, enerji altyapısı, kamu şirketleri nakit girişi için el değiştirir. Ülke kısa vadede nefes alıyor gibi görünür ama uzun vadede kontrolü kaybeder.

O yüzden “borç alırız ama bağımsızlığımıza bir şey olmaz” lafı gerçeği yansıtmaz. Olur. Bir anda olmaz ama olur. Önce bütçe bağlanır, sonra siyaset daralır, en sonunda toplum başka seçenek olmadığını kabullenir. Sri Lanka’nın yaşadığı tam olarak buydu. Kimse ülkeye silahla girmedi; ama borçlar, ülkenin neye öncelik vereceğine karar verme hakkını elinden aldı.

Buradan da şu sonuç çıkıyor: siyasetteki karar vericiler sorumlu davranmak zorunda. Ekonomi, sloganla ya da günü kurtarma hesabıyla yönetilecek bir alan değil. Alınan yanlış kararların bedelini karar vericiler değil, toplum ödüyor. Bu yüzden ekonomik kararlar, sadakatle değil; liyakatli, işin ehli, ne yaptığını bilen insanlara bırakılmalı. Aksi halde hata yapan öder gibi görünmez; bedeli hep birlikte öderiz.

Kısacası, bir ülke emperyalizme teslim olmak istemiyorsa büyük laflar etmesine gerek yok. Borcu akıllı kullanacak, üretime yöneltecek, stratejik alanlarını koruyacak, hukuku ve kurumları sağlam tutacak. Ve toplumu sürekli “başka çare yok” fikrine alıştırmayacak. Çünkü teslimiyet çoğu zaman zorla değil, kabullenmeyle gelir.

Bu yüzden mesele borç almak değil.
Mesele, dış borcun nasıl yönetildiği, kimin yararına kullanıldığı ve geleceğe nasıl bir yük bıraktığıdır.

Bugün emperyalizm çoğu zaman böyle çalışıyor:
Silahla değil; dış borçla, kurallarla ve çaresizlik duygusuyla.

YAZARIN DİĞER YAZILARI