HALKWEBYazarlarPopüler Kültür ve Çürümeyi Hızlandıran Kapitalin Metası-2

Popüler Kültür ve Çürümeyi Hızlandıran Kapitalin Metası-2

Bugün tanık olduğumuz operasyonlar, uyuşturucu ve fuhuş odaklı yozlaşmış dünyaya yönelik gözaltılar bir "temizlik" olsa da bu çürümeyi tamamen bitirmeye yetmeyecektir.

0:00 0:00

Popüler kültürün en belirgin özelliği, sanayileşmeyle birlikte ortaya çıkması ve temelinde
kâr amacı taşımasıdır. Her ne kadar geniş halk kesimlerinin zevkine uygun, yaygın kültürel olguları ifade etmek için kullanılsa da bu kültür aslında günümüz üretim ve tüketim pratiklerine hizmet eden bir sanayi kültürüdür.

Asıl amacı ise hem bireysel kimlikleri şekillendirmek hem de tüketimi teşvik ederek
toplumsal davranışları yönlendirmek ve eğlence sağlamaktır.

Popüler kültür, insanları tek tip bir modelde şekillendirmek üzerine kuruludur; halkın
kendi öz kültürüne yabancılaştığı, hızlı tüketime ve sürekli değişime dayalı argümanları dolaşıma sokan bir davranışsal dönüşüm gerçekliğidir. Bu kültürün ana bilinci; davranışsal yönlendirme, kapitali büyütme ve toplumsal çürümeyi hızlandırmaktır. Nihai hedef ise demografik ve kültürel yapıyı dağıtmaktır. Kültürel erozyon, bir ülkenin değerlerini işlevsiz hale getirerek toplumsal birliğin ve sosyolojik yapının bozulmasıyla sonuçlanır.

Popüler kültür, kendi değerlerine yabancılaştırdığı toplulukları tek tip bir modele
dönüştürür. Sürekli değişim ve hızlı gelişim gösteren bu modelde, tüketim hızı geçmişi unutturur; belleğini yitiren kitleler dayatılan yeni bir gerçekliği kabullenmeye başlar.

Türkiye’de bu süreç, toplumu Cumhuriyet değerlerinden, ahlak ve kültür birikiminden uzaklaştıran bir yapıya bürünmüştür. Bilinçsiz tüketim bir alışkanlığa dönüşürken, toplumsal birlik kavramı yerini bencilleşen ve tekilleşen bireylere bırakmıştır. Toplumculuktan bireyciliğe, ahlaki değerlerden yozlaşmaya ve bilinçsiz bir tüketici kitlesine
dönüşüm, popüler kültürün en somut sonuçlarıdır.

Sinema, medya, internet fenomenliği, edebiyat ve sanatın her alanı bu süreçte köklü bir
değişim geçirmiştir. İnsanlar emek vermeden kolay kazanç elde etmeye özendirilmiş, tüketim çılgın bir hal almış ve özentilik bir yaşam biçimi olarak her alana yayılmıştır.

Bu durum burjuvazinin kültürel yapılarını dağıttığı gibi, halkın mevcut kültürünü de erozyona uğratmış; popüler kültür unsurlarını istihbarat örgütleri için kullanışlı aparatlar haline getirmiştir. Nitekim günümüzde ortaya çıkan “bal tuzakları”, casusluk dosyaları ve yeniden gündeme gelen FETÖ soruşturmaları bu durumun birer yansımasıdır.

Yıllardır süregelen bozulmanın en güçlü nesnesi olan popüler kültürün bu erozyonda ciddi
bir etkisi vardır. Uyuşturucu bağımlılığı, ağalık düzenini yücelten diziler, sadakatsizlik üzerine kurulu ve herkesin kendini haklı gördüğü yapımlar, artık kültürel birer obje olmaktan çıkıp bireylerin yaşam tarzına dönüşmüştür.

Popüler kültür; amaçsız, hedefsiz ve bilinçsiz bir tüketim toplumu yaratmıştır. Seksenli
yıllarda başlayan bu süreç, doksanlı ve iki binli yıllarda etkisini artırmış, son yıllarda ise baş döndürücü bir hıza ulaşmıştır. Özellikle doksanlı yıllarda Ahmet Altan gibi isimlerin yazdığı kitaplar ve sonradan FETÖ’den yargılanan yazarların yer aldığı yayın organları, ideolojik yapıları sorgulatmak ve dağıtmak için popüler kültür objelerini birer araç olarak kullanmıştır.

Bireysel ihanetler toplumsal ihanetlere, bireysel bozulmalar ise toplumsal çürümeye zemin hazırlamıştır.

Popüler kültürün tüm imgeleri; bireylerin amaçsızca sadece eğlendiği, tükettiği, emek
harcamadan hazza ulaştığı sanal bir dünya yaratmayı hedefler. Bilimsellikten uzak sinema yapımları ve internet içerikleriyle, sistematik bir tüketim bilinci topluma enjekte edilmiştir. Suni şekilde yaratılan “akımlar” ve tarzlar, birer ideal gibi topluma aşılanmıştır. Günümüzde de müzikten ziyade giyim-kuşamları ve sahne davranışlarıyla ön plana çıkan figürler, kadının bir objeye dönüştüğü ve metalaştığı bir pazarlama aracına dönüşmüştür.

Metalaşan birey, emek harcayarak üretmek yerine kendini pazarlayarak kolay kapital elde
etmeyi tercih etmektedir. Sosyal medya, dizi ve televizyon gibi mecralarda “eğlence” adı altında uyuşturucu kullanımı ve haksız kazançla gelen lüks yaşam özendirilmiş; bu durum toplumda bağımlılıkların ve yozlaşmanın artmasına neden olmuştur.

Popüler kültür bir yandan toplumu dejenere ederken diğer yandan yaşam biçimlerini de kökten değiştirmektedir. Sosyal gruplaşmaların yerini sahte akımların aldığı sanal bir bilinç oluşmuş; tarihsel yaşam tarzımıza aykırı olan 1+1 konut modelleriyle bireylerin tekilleşmesi ve aile yapısının sarsılması hedeflenmiştir.

Bu süreç, aile yapısının bozulması ve toplumsal bağların zayıflatılması üzerinden devleti
de hedef alan, uzun vadeli bir soğuk savaş stratejisidir.

Amaçsız görünen hiçbir olgu tesadüf değildir; asıl hedef ülkemizin üniter yapısını, kültürel dokusunu ve tarihsel bağlarını zedelemektir.

Bugün tanık olduğumuz operasyonlar, uyuşturucu ve fuhuş odaklı yozlaşmış dünyaya
yönelik gözaltılar bir “temizlik” olsa da bu çürümeyi tamamen bitirmeye yetmeyecektir.

Devletimizin; aile yapısını, kültürel mirası ve tarihsel yaşam biçimimizi korumaya yönelik köklü adımlar atması zorunludur.

Bu kapsamda şunlar hayata geçirilmelidir:
1. Bireyleri yalnızlığa iten 1+1 ev modellerinin kısıtlanması.
2. Kitap, sinema ve müzik gibi sanat dallarının dejenerasyona karşı denetlenmesi.
3. Okullarda ve toplum genelinde ahlak eğitiminin yeniden yapılandırılması. Bu yozlaşmayı körükleyen yapılara karşı “devlete karşı işlenen suçlar” kapsamında sert yasal düzenlemelerin yapılması.
4. Unutulmamalıdır ki; bir dönem “bestseller” olarak sunulan Ahmet Altan’ın “Aldatmak”
adlı kitabı, sadece bir ailedeki ihaneti değil, toplumsal bir ihaneti simgeliyordu. Bu sürecin neticeleri, 15 Temmuz gibi hain girişimlerle karşımıza çıkmıştır. Popüler kültür, sadece bir tüketim tercihi değil, kararlılıkla savaşmamız gereken bir cephedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI